İnternette sahte diploma satıldığı ortaya çıkınca çok şaşırdık:

“Aaaaaaaaaa; bu kadarı da olmaz...”

Bu ülkede yıllardır; o internette...

Tabanca, tüfek satılıyor.

Kılıç, kama satılıyor.

Dinleme cihazı satılıyor, telsiz satılıyor.

Biraz araştırırsanız bulursunuz; el bombası bile satılıyor.

Uyuşturucu, uyarıcı madde satılıyor.

İçki, sigara, puro, pipo tütünü satılıyor.

Karaciğer, böbrek satılıyor.

Canlı hayvan satılıyor.

Komple insan satılıyor, insan...

Hayat kadını satılıyor; sarışını, esmeri ayrı...

Seks oyuncakları satılıyor.

Şans oyunları satılıyor; donunuza kadar soyuyor sizi kumar siteleri.

Kırmızı reçeteli ilaç satılıyor.

Veteriner ilaçları satılıyor.

Elmas, pırlanta, altın satılıyor.

Her türlü çalıntı mal satılıyor.

Adamlar kapınızın önünden arabanızı çalıyor, parçalayıp bütün parçalarını tek tek satıyor.

Tarihi eser satılıyor.

Polis, asker, itfaiye eri, belediye zabıtası... Aklınıza gelen bütün resmi kıyafetler satılıyor.

Toplu elektronik posta adresleri, toplu kimlik bilgileri satılıyor.

Sahte kimlik, pasaport satılıyor.

Yetmiyor; kiralık katiller cirit atıyor aynı ortamda... Yirmi bin liraya ayağa kurşun sıkılıyor, yüz elli bin liraya garantili cinayet işleniyor.

Etkili dua, yanmaz kefen, davul tozu, minare gölgesi bile satıyor din tüccarları!

★★★

Biz bunların hiçbirine şaşırmıyoruz da... Sahte diploma satıldığını duyunca şaşırıyoruz:

“Aaaaaaaaaa; bu kadarı da olmaz...”

Fakat... Nedense aklımıza şu soruyu sormak gelmiyor:

Bütün bu yasak satışları görmeyen, engellemeyen yüce devletimizin yüce emniyeti ve yüce adaleti...

Aynı internette...

Emine teyzenin, Halil amcanın, 16 yaşındaki Mustafa’nın...

Ya da...

Dün gözaltına alınan Beykoz Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi Burak Korkmaz’ın yaptığı gibi “iki satırlık eleştiri” paylaşımına neden şahin oluyor?

Hele hele bu eleştiriler doğrudan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik olursa...

Neden, on-on beş dakika içinde kendinizi ters kelepçeli olarak polis aracının içinde buluyorsunuz?

★★★

Demek ki neymiş?

Yüce devletimizin yüce emniyeti ve yüce yargısı için tek yasaklı internet malzemesi, “eleştiri”ymiş...

İster organ sat, ister bomba... Yetmiyor mu? Yeni doğmuş bebek sat, marifetli fahişe sat...

Yeter ki iktidara dokunma!

GÜNÜN SORUSU

Sahte diploma skandalı ve bu diplomalara dayanarak yapılan atamalar ülkenin üzerine karabulut gibi çöktü. Sorum Cumhurbaşkanı’na:

Bu belirsizliği kaldırmak için iktidarınız döneminde yapılan bütün atamalara dayanak oluşturan diplomaları tek tek kontrol ettirmeyi düşünüyor musunuz?

225 bin ölü!

Tam 80 yıl önce dün, yani 6 Ağustos 1945’te, ABD’ye ait Enola Gay isimli B-29 bombardıman uçağı, Japonya’nın Hiroşima kentini bombaladı...

Bombanın adı, Little Boy’du...

Bu, dünyada sivil yerleşim alanlarına atılan ilk atom bombasıydı.

Aynı bombanın bir benzeri üç gün sonra da Nagazaki’ye atıldı.

Bu saldırılarda toplam 225 bin kişi... Büyük ozanımız Nazım Hikmet’in dizelerinde olduğu gibi “yanarak, kavrularak” can verdi.

Bombaların etkilediği yüz binlerce insan sağlığından oldu.

İşin ilginci ne biliyor musunuz?

Japonya, zaten yenilmişti.

Teslim olması an meselesiydi.

Ancak ABD’nin asıl amacı o günlerde güçlenen Sovyetler Birliği’ne gözdağı vermekti.

★★★

Her 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı gerekçesiyle Türkiye’yi kınayan ABD... Bu alçakça katliam için bırakın özür dilemeyi, hâlâ böbürleniyor.

Gelelim ana fikre:

Parası olan tarihi istediği gibi yazar... Katliam yapsa bile!

Ahmak ve hain...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz günlerde PKK elebaşı için “Kurucu önder” demişti ya... Bu tanımlama çok tepki çekince Yıldıray Çiçek isimli danışmanı onu savunma ihtiyacı hissetmiş...

Ama MHP’lilerin genellikle yaptığı gibi, hakaret ederek... Demiş ki:

“Bu tanımlama ideolojik bir adlandırmadır. Alakasız şekilde ‘Ülkenin tek kurucu önderi Atatürk’tür’ demek için gerçekten ahmak olmak gerekir.”

Yani diyor ki, “PKK’yı Apo kurdu, o yüzden onun kurucu önderi odur!”

İyi de PKK’lı mısınız ki siz de “Kurucu önder” diyorsunuz...

Bırakın o tanımlamayı, örgütteki eli kanlı katiller yapsın.

★★★

“Ahmak” meselesine gelince...

Bazen ahmaklık bile evladır be Yıldıray Bey...

En azından masumiyet barındırır...

Yeter ki “hain” olmasın insan!