Gençlik yıllarımda yılbaşı kutlamaları benim için çok önemliydi. Zaten yılın büyük kısmını evde geçirdiğim için, yılbaşı gecesi dışarıda, kalabalık yerlerde olmayı çok isterdim. Gece için saatlerce hazırlanır, o gece hiç bitmesin, sabahlar olmasın isterdim. Sabahın ilk ışıklarıyla da arkadaşlarımla hep beraber bir çorbacıda yılın ilk yemeğini yemeğe bayılırdım. Gençlik işte...
Sonra yıllar geçti. Artık ev daha cazip, daha sıcak geliyor. Özenle hazırlanmış bir masa, sevdiğin insanlar, hafif bir müzik, kahkahalar... Bitmekte olan yıla ait anılar, akıllıca yapılan seçimler, “iyi ki”ler, yapılan gaflar, şapşallıklar...
Aslında biten yıl çoğu zaman aceleyle yaşanmış, nasıl geçtiği tam anlaşılamamış gibi hissettirir insana. Pazartesiler hep yoğun ve sıkıcı, cumalar hep kısa, pazar günleri hep kasvetli... “Bu sene yapacağım” denilen çoğu şey yapılamamış, “mutlaka görüşeceğim” denilen kişilerin çoğu atlanmış, diyetlere pazartesi başlanmış ama çarşamba akşamı bir sebeple bozulmuş... Spor yapma hevesiyle bir sürü kıyafet, alet edevat alınmış, ama yine yarıda bırakılmış... Sonra bakmışsın, yıl bitmiş.
★★★
Şimdi bakıyorum da en çok yapmadıklarımız yoruyor bizi. Söylenmeyen cümleler, ertelenen buluşmalar, “sonra yaparım” diye kenara koyduklarımız... Asıl meselenin çok şey yapmak değil, yarım kalmamak olduğunu keşke anlayabilsek.
2025 bana çok şey öğretti. Mesela her mesajı anında cevaplamak, her davete gitmek, her şeyi kontrol etmeye çalışmak zorunda olmadığımı... Başkalarının kararlarının, benim istediğim gibi olması için kafa yorup çabalamamın aslında yaptığım en büyük saçmalık olduğunu ve bundan vazgeçmem gerektiğini...
İnsanların söylediklerinden çok yaptıklarına bakmayı, bazı kapıların neden kapanmak zorunda olduğunu, en önemlisi de hayatın her zaman planladığın gibi gitmediğini; hatta bazen plansız olanların çok daha güzel olduğunu... Hiç hesapta yokken gelen bir kahkahanın, uzayan bir sohbetin, beklenmedik bir mesajın ne kadar değerli olduğunu bu yıl, sanki önceki yıllardan daha iyi anladım.
★★★
Ama işin güzel tarafı, her yeni yıl küçük umutlara yeni bir kapı aralıyor. İşte bu yüzden bu yıl ulaşılabilir hedefler koymak daha mantıklı geliyor bana.
Mesela bu yıl kendinle daha az kavga etmeyi istemek makul bir hedef. Her şeye yetişmeye çalışmamak, herkes için her şey olmaktan vazgeçmek. “Hayır” demeyi kabalık değil, sınır olarak görmek. İnsanlara daha az açıklama yapmak... Sabahları biraz daha dinç uyanmak, akşamları telefonu biraz daha erken bırakmak.
Daha çok seyahat etmek, yeni yerler görmek, enfes yemekler tatmak... Keyif aldığım insanlarla bol bol film izlemek...
Yeni yıl mucize vaat etmiyor ama yeni bir sayfa açıyor. O sayfayı nasıl dolduracağımız hâlâ bizim elimizde. Yeni yılınız sağlıkla; neşeli, bol kahkahalı, bol paralı, bereketli, huzur ve aşk dolu geçsin. Yurtta sulh, cihanda sulh olsun. Daha başka ne dilenebilir ki?