İmralı süreciyle birlikte artık daha farklı gözle takip edilen Suriye hattı yeni gelişmeler doğurdu. Suriye geçici yönetiminin lideri Şara yani Colani, SDG ile 8 maddelik bir mutabakat metni imzaladı.
Maddelerin kimi muğlak, kiminin ise nasıl uygulanacağı şüpheli.
Terör örgütünün Suriye kolu, resmi devlet kadrolarına entegre olacak, işin özeti bu.
Peki bu bizim istediğimiz sonuç mu?
Dış politikamızda vurguladığımız her cümlenin, yaptığımız her uyarının karşılığı böylesi bir final için mi?
Burada birkaç yakın geçmiş röportajına gitmek gerekiyor.
13 Aralık 2024, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın NTV’ye verdiği mülakattan:
“Bundan sonra olacak olan şu: Biz tekrar Şam’daki yönetimin kendi milli bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlar neticesinde YPG’nin artık çok bir zemin bulamayacağını düşünüyoruz.”
Bitmedi... Röportajın ilerleyen kısımlarında yol haritası önerisi de işitmiştik:
“Birinci aşamada, bir an önce YPG/PKK’nın içerisinde bulunan Suriye’deki Suriyeli olmayan, uluslararası terörist savaşçısı statüsünde olan unsurların ülkeyi bugünden itibaren terk etmesi. Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan ve Avrupa’dan gelen PKK kadrolarının bugün itibariyle ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. İkinci aşamada, YPG’nin bütün komuta kademesinin, Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Daha sonraki PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle bir anlayış birliği içerisinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek, bütünleşerek artık milli, eşitlikçi, bütüncül Suriye içerisinde hayatlarına devam etmeleri gerekiyor.”
Bu tek dikkat çekici mülakatı değil Fidan’ın...
8 Ocak 2025... CNN Türk’e verdiği röportajda Fidan, YPG meselesinin öncelikle Suriye’nin bir iç sorunu olduğunu ve yeni yönetime biraz zaman vermek gerektiğini söylemişti. Aksi halde askeri harekat olabileceğini de:
“Bu yönde birtakım adımların atılmasını bekliyoruz. Buna bir zaman vermek lazım, bir müddet. PKK/YPG ültimatoma göre hareket etmezse gereği askeri harekat.”
Son bir ayrıntı... 27 Ocak 2025’te İstanbul’dan Arapça yayın yapan Mısırlı bir muhalif televizyon kanalı Al Şark’a da konuşmuştu Fidan...
“Burada yeni yönetim, tıpkı diğer silahlı gruplara yapıldığı gibi YPG’ye de silahları bırakması için çağrıda bulunuyor. Bu olurken YPG’nin silahlarından vazgeçmiyorum demesi kabul edilebilir bir durum değil. Uluslararası kamuoyunun önüne Mazlum Abdi’yi çıkartıyorlar. Bu adam aslında PKK’nın bir alt organının yöneticisi. Bu terör örgütünün Amerikalılar tarafından DEAŞ mahkumlarına gardiyanlık yapmak için istihdam edildiklerini de biliyoruz. Şimdi DEAŞ mahkumlarının hapishanelerde kalmalarını sağlayacak, YPG’nin de terör faaliyetinden vazgeçmesini sağlayacak ve Kürtlerin de hakkını koruyacak bir denkleme ihtiyacımız var. Biz bu denklemi biliyoruz. Nedir bu denklem? Bu denklem, birincisi YPG silahlarını bırakacak, Şam’daki yeni yönetim hemen hapishaneleri ve kampların yönetimini devralacak.”
Şimdi dönüp Colani-Abdi ortaklığındaki 8 maddelik anlaşmaya bakabiliriz, istediğimiz olmuş mu, olmamış mı?
KÖŞENİN GÖZÜ
Tarih: 5 Eylül 2021.
Adres: İdlib.
Independent Türkçe’ye konuşan bugünün Suriye Cumhurbaşkanı Şara, o günün HTŞ lideri Colani...
“Biz YPG’yi devrimin düşmanı olarak görüyoruz. Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgelerinde bombalar patlattılar. Onları Suriye’nin değil ABD’nin, rejimin ve Rusya’nın bir parçası olarak görüyoruz” demişti.
Bugünlerde hatırlatmakta fayda var.
KÖŞENİN SÖZÜ
“Buz kırılıncaya kadar kimin dost, kimin düşman olduğunu bilemezsin.” - Eskimo atasözü.