MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iki gün üst üste verdiği “ayar” sürecin hangi noktada olduğunu bir kez daha tartışılır hale getirdi. 

Bu konudaki son “nokta tartışması” meselenin İmralı’ya sıkışıp kalmasıyla sonuçlanmıştı. Yapılması elzem bir ziyaret teması işlenmiş ve terör örgütünün kurucusuna gidiş bir nevi şarta bağlanmıştı. 

Yeni versiyon “nokta tartışma” sürecek gibi... 

Bahçeli, “Al-ver sürecine tamamen kapalıyız” ifadelerinin manşete taşındığı bir mülakat daha verdi. İlkinde Barzani meselesi odakta olsa da PKK’ya dönük mesajlar da netti. Bu kez ise doğrudan sürecin orta yerine işaret etti ve yeni çerçeveler çizer gibi göründü.

Manşetin ardında kalan bir cümlesi, “Farklı saik ve sebeplerle aldanıp kandırılan, fakat suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalı” şeklinde oldu. 

Bu ifadeler, yeni infaz düzenlemesinin temeline işaret ediyor görüntüde.

Kelimeler boşa değil, seçimler hiç değil. Ama bu infaz düzenlemesi epey bekleyebilir. 

Çünkü Bahçeli’nin sözlerinde asıl mesele konunun başladığı yer ile aynı. Bu silah bırakma ve lağvetme çağrılarının terör örgütünün Suriye kolunu kapsayıp kapsamadığı...

Biz kapsadığı yönünde bastırırken, YPG her seferinde farklı bir izah yöntemi deniyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sözleri hafızalarda... “Suriye kendi iç işini halletmezse harekat mecburi” diye tayin etmişti koşulları...

Bahçeli’nin anlattığı da “çağrının herkesi kapsadığı” yönünde. İmralı çağrısı tam da bu incelikleri ve ayrımları kaşıyan bir biçimde oluşturulmuş olsa da ısrarla çerçeve çiziliyor. 

MHP lideri “Farklılıklarımızı ortak bir dinamizme çevirebiliriz” derken köprüden önce son çıkış uyarısını da iliştirmiş gibi hissettiriyor. Bu uyarı ise hangi çevrelere, üzerine düşünmek gerekiyor. Metnin ruhu öyle...

Sürecin yeni eşiğini atlayıp atlamayacağı asıl şimdi sorulmalı. İlk gün sorulan soru değişmedi zira.

Bu süreç nereye koşuyor?

KÖŞENİN GÖZÜ

Umut hakkından bahsedilmesiyle başlayan süreçte bir ayrıntı gözden kaçıyor. Terör örgütünün kurucusu Öcalan’ın İmralı’dan çıkmasına dair senaryolar hep tahminlerle dolu. 

Çıkamaz, ev hapsine gider, Suriye’ye geçiş, şöyle olur, böyle olur. 

Ben bir gerçeği hatırlatayım, askerlik celbi...

Tarih 1 Mart 2024.

Kenya’da 15 Şubat 1999 tarihinde yakalandıktan sonra getirildiği İmralı Adası’ndaki 5. yılını geçiren Öcalan için nüfusa kayıtlı olduğu Şanlıurfa’nın Halfeti İlçesi’ndeki Askerlik Şubesi askerliğe celp evrakı düzenlemişti. 

Askerlik Şubesi hazırladığı yazıyı Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na göndermiş, yazıda asker kaçağı olan Abdullah Öcalan’ın tahliye edilmesi halinde serbest bırakılmayıp, askere alınması istenmişti. 

Prosedürde bakaya durumu devam eden Öcalan için devlet kayıtlarındaki tek somut gerçek bu. 

O dönem haberde “Hiçbir mahkum mahkumiyeti sırasında ya da hükümlülüğü sona ermeden askerlik görevine başlayamıyor. Öcalan ömür boyu hapiste kalacağı için askerlik celbi formaliteden öteye geçemeyecek” denmişti...

Şimdi tekrar bakmakta fayda var. 

KÖŞENİN SÖZÜ

“Soğuk olan hava değil Mahsun. İnsanlar soğuk. Hayat çok soğuk.” - Tabutta Rövaşata