DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın kameralar karşısında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u çok sert hedef alması ne anlatıyor olabilir?
“Şartsız şurtsuz” olarak sunulan İmralı sürecinin en kritik eşiğinden geçildiği aşikar.
İmralı heyetinin ikinci tur parti ziyaretleri biter bitmez, deyim yerindeyse adı konulmamış bir ara karar çıktı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni bir çerçeve çizme ihtiyacı duydu. Tecrit iddialarını yalanladı, umut hakkını boşa çıkardı, videolu çağrılara kapıyı kapattı.
Oysa ki bunlar MHP lideri Bahçeli’nin ilk yaptığı “Meclis’te konuşsun” çağrısından seviye olarak aşağıda kalan isteklerdi...
Bakan Tunç’un çizdiği çerçeve yine güncel gelişmelerin içerisinde kaybolur zannedildi belki de...
Ya da MHP liderinin “Terörsüz Türkiye” başlıklı 18 Mart özel açıklamasının daha baskın olacağı varsayılmış olmalı...
Ama öyle olmadı...
Bakırhan, Adalet Bakanı’nı kameralar önünde sorguya çekti ve “Sormak lazım Adalet Bakanı bu sürecin neresinde? Kimin nerede durduğunu bir zahmet netleştirmesi lazım” cümlelerini kullandı.
Manşetlere taşınan bu cümleler, aslında başka bir göndermeyi gizledi.
Bakırhan, çok daha önemli bir şey söyledi:
“Sanırım bu mesele sayın Adalet Bakanı’nı aşan bir meseledir”.
Bu cümle sonrası, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un çözüm sürecindeki yeri ne olacak?
İlk süreç Yalçın Akdoğan’ı siyaseten yemiş, Efkan Ala’yı da uzun süre kızağa çektirmişti...
Bakan Tunç için nasıl bir yol izleneceğini yakında anlayacağız.
Bu aynı zamanda sürecin hangi çerçeve içerisinde ilerleyeceğini de bizlere fısıldayacak.
KÖŞENİN GÖZÜ
Tarih: 22 Mart 2015.
Adres: Ukrayna seyahati dönüşü.
Kiev’de dönemin Ukrayna lideri Poroşenko ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dönüş yolunda çözüm sürecindeki Dolmabahçe fotoğrafına ilk itirazını dile getirmiş ve o buluşmadaki detaylardan habersiz olduğunu savunmuştu....
Hatta başkanlık sistemine geçmeden kendi hükümetinin bile “kafasına göre” davranabileceğini söylemekten geri durmamıştı. Taca çıkardığı sadece Yalçın Akdoğan ve Efkan Ala değil aynı zamanda dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç olmuştu.
Erdoğan dönüş uçağında gazetecilere, durumdan ne kadar habersiz olduğuna dair şu cümleleri kurmuştu:
“Hükümetle Cumhurbaşkanı her an her konuyu görüşüyor diye bir şey yok. Yani olaya böyle abartılı yaklaşım doğru değil. O dediğiniz başkanlık sistemine geçmeden olmuyor. Orada kendi tasarruflarını kullanmışlar. ‘Hayırlı olsun’ demek düşer bana. Ama ben de, bu durumdan rahatsız olduğumu söyleme hakkına sahibim.”
O günlere bakınca epey “benzerlik” ve “ders” var gibi....
KÖŞENİN SÖZÜ
“Hırs, bir geminin yelkenini şişiren rüzgara benzer; fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar.” - Voltaire.