Hatırlatma seanslarını, uzun yıllar önce yazdığım, “Paydaş Liberaller-AKP ile Beraber Yürüyenlerin Hikayesi” kitabımın önsözüne de aldığım aşağıdaki yazımla ve tabi “şimdilik” kaydıyla sonlandırıyorum...
Bir Provokatör Üstüne Hiciv Denemeleri” büyük şairimiz Nazım Hikmet’in en sevdiğim şiirlerinden biridir; müthiş bir polemik harikasıdır... Peyami Safa için kaleme aldığı dizeler aynı zamanda o zamanların “aydın müsveddelerinin” tamamına hitaben yazıldığı için de çok değerlidir...
Ben de bu muhteşem şiirin birkaç dizesini ödünç alıp bugünün “Liberal paydaşlarına” eskimiş solcularına, döneklerine uyarlamaya çalıştım...
...Sen de bilirsin ki,

Jurnal esnafı senin gibiler

Tutulup kulaklarından

Birer birer

Teşhir edilirler

Ben, sadece söküp

Bir fitnenin 32 dişini

Ve Bab-ı Ali kaldırımlarına döküp

Geleceğini, geçmişini

Aldım omzuma işte bu teşhir işini...

1. HİKMET Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Hasan Cemal, Mehmet Barlas, Murat Belge, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Halil Berktay, Şahin Alpay, Hadi Uluengin, Gülay Göktürk, Baskın Oran, Okay Gönensin, Alper Görmüş, Ali Bayramoğlu, Nazlı Ilıcak, İsmet Berkan, Mümtaz’er Türköne, Mehmet Baransu, Şamil Tayyar, Ruşen Çakır, Mehmet Altan, Fuat Uğur, Eser Karakaş, Mahmut Övür, Rasim Ozan Kütahyalı, Nagehan Alçı, Ayşe Hür, Engin Ardıç, Etyen Mahçupyan, Emre Aköz, Yıldıray Ogur Vesaire...

Bu yazı, iktidara sundukları kalemleriyle, halkın beyninin iğfal edilmesinde büyük hizmetleri geçenleri halka ve tarihe havale etmek için kaleme alınmıştı. Özellikle isim dökümü yapmıştım; unutulmaz hizmetleri, üstlendikleri “yetmez ama evet” misyonu, hiç unutulmamalı, nesilden nesile aktarılmalıydı...

Fitnenin 32 dişi ve diğer zevat!

Ancak, büyük bir pervasızlıkla ülkeye ve halka karşı işlenen “cinayetleri” gördükçe, bu isimleri bir kereyle “azat etmeye” yüreğim elvermedi... İşlenen büyük günahlarda, ülkenin açıkça parçalanmaya götürülmesinde, insanların arasına dinsel, mezhepsel kin tohumları ekilmesinde çok ama çok katkıları olmuştu...
Hiçbir özgürlüğe yaşam hakkı tanımayan, demokrasiyi acımasızca boğan zihniyetin eteğinde “AB’ye giriyoruz”, “askeri vesayet bitiyor”, “demokrasi, özgürlükler geliyor” diye kalem oynatan “fitnenin 32 dişi ve vesaire olarak andığım diğer zevatın”, şimdi minicik çocuklara dek uzanan bu kara özgürlükte devasa payları vardı...

Taa, Irak’ın işgalinden başlayarak, “demokrasi”, “insan hakları”, “özgürlük” gibi üzerine milyonların kanı sıçramış sözcükleri hiç sıkılmadan kullanarak, iktidarın ve göbeğinden bağlı olduğu efendilerin Ortadoğu emellerine alet olan, halkın zekasıyla alay eden makaleler kaleme alan, televizyon ekranlarına yalan üstüne yalan kusan da yine onlardı... Bugün ülkenin boğazına dek kirli bir savaşa batmak üzere olmasında “fitnenin 32 dişi ve diğer zevatın” çok büyük günahı vardı...

“Değil bir virgül...”

Gazeteci kılıklı tetikçilerin de dahil olduğu “Ergenekon iyice derinleştirirsin” diğer bir deyişle daha çok yurtsever içeri alınsın başlıklı 300 imzalı “Aydınlar Bildirisi” hiç unutulabilir mi?

İşte bu nedenle, onlar bugünün ve yarının insanlarına, gelecek kuşaklara çok iyi anlatılmalıydı. Halk onları çok ama çok iyi tanımalıydı. Tanımalıydı ki, bir daha aynı karanlıklara, aynı acılara, aynı geri kalmışlığa mahkum olmasın...
Onları sık sık hatırlatmanın her şeyden önce bir yurtseverlik görevi olduğunu düşünerek, bir kez daha paylaşmaya karar verdim...
Ve hiç kuşkunuz olmasın; onlar büyük şairin dediği gibi:
- Bu büyük kavgada değil bir virgül, bir zavallı vesile bile olamayacaklar...”