Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Sistem çöktü çünkü

Çoklu karar alma (ABD’deki Başkanlık) sistemi:

Tekli (Türkiye’deki başkanlık) karar alma sisteminden her zaman:

Daha sağlıklıdır...

Çünkü...



Çok kişinin aldığı kararlar...

Bir fikrin...

Bir görüşün...

Bir plânın:

“Efradını câmi, ağyarını mâni” yaptıktan sonra uygulanmasını gerektirir...



Tek kişinin aldığı kararlar ise...

Tartışılamaz...

Doğruluğu tek kişi için geçerlidir...

Ve haliyle:



Tek kişinin bizzat aldığı kararları uygulaması...

Hem ülke halkının...

Hem ülkedeki demokrasinin...

Ve hem de:

Ülke ekonomisinin aleyhinedir...

Örnek:

Son 6 yılın Türkiye’si...



Millet İttifakı’nın önerdiği:

“Çoklu karar alma sistemi” doğru bir modeldir...

Zira herkes biliyor ki Türkiye:

Tekli sisteme geçişle birlikte:

Çöktü...





Sözümün özü canlarım...

Yavaş ve İmamoğlu’nun seçimlerden sonra cumhurbaşkanı yardımcılıklarına getirilmelerini öneren Akşener’in bu konuda eleştirilmesinin:

Bir yararı yok...



Kabul edelim ki...

Millet İttifakı demokratik laik sosyal hukuk devletine giden yoldaki yürüyüşünü sürdürecekse...

Bunu sağlayan öneri:

Akşener’in bu modelidir...



NOT:

Çoklu karar alma sistemi:

Türkiye tipi cumhurbaşkanlığı modelinde de uygulanabilir...

Ama...

Cumhurbaşkanı’nı hesap verebilir duruma getirmek...

Kuvvetler Ayrılığı İlkesine dönmek...

Yargıyı bağımsızlaştırmak şartıyla...

Çıkacak sonuç


Önemliyi değerliye tercih eden toplumlar:

Az gelişmiş ülkelerin halklarıdır...



Değerliyi önemliye tercih eden toplumlardan oluşan ülkeler ise:

Gelişmiş...

Ekonomilerini büyütmüş...

Gelir dağılımında en az eşitsizliği sağlamış ülkelerdir...



Yapacağımız seçimler...

Önemlinin mi değerliye...

Yoksa...

Değerlinin mi önemliye tercih edileceği açısından çok değerli...



Ortaya çıkacak sonuç...

Seçmenlerin:

Önemliyi mi?..

Yoksa...

Değerliyi mi tercih ettiğini gösterecek...



Önemli tercih edilmişse:

Küme düşeceğiz...

Değerli tercih edilmişse:

Birinci ligde mücadele edeceğiz...

Tespitlerim ve temennilerim


Günümüz dünyası değil belki...

Ama...

Yakın geleceğin dünyasında:

Entelektüel birikimleri olmayan...

Dünyada düşünce sistematiği değişirken...

Kendi düşünce sistemleri halen:

20. hatta 19. yüzyılın düşünce sisteminde kalanlar:

Ülkeleri ve şirketleri yönetemeyecekler...



Sadece geçmişe...

Ya da şu ana...

Yani:

Şimdiye odaklanan...

Geleceğe...

Potansiyele odaklanmayan yönetici veya politikacılar:

Asla göreve getirilmeyecekler...



Şahsi görüşlerine değer veren...

Kişisel görüşlerinde inatlaşan...

Çoklu görüşleri dinlemeyen...

Bütünleştirmek yerine parçalayan...

Tevazu sahibi olmayan...

Karizmatik ama kariyersiz politikacı ve yöneticiler...

İş ve siyaset dünyasından silinecekler...



Bunlar hem tespitlerim...

Ve hem de:

Temennilerim...

Özgürlük nedir?


[caption id="attachment_406202" align="alignnone" width="600"] Lord Acton[/caption]

John Keynes dünya iktisat tarihinin en başarılı:

Ekonomist ve maliyecilerinden biri...

Ama yine de...

Meslektaşları için şöyle demişti:

“Siyasal düşünürlerin fikirleri genel olarak sanıldığından çok daha güçlüdür. Gerçekten de dünyayı asıl yönetenler bunlardır. Her türlü düşünsel etkiden arınmış olduğuna inanan pratik insanlar bile, geçmişte yaşamış bir iktisatçının kölesidir...”.



Hele bu çağda...

Hiç kimse...

Hem bedenen...

Hem de beyin olarak...

Hiç kimsenin kölesi değildir...



Günümüzde özgürlük bir amaç değil:

Ülkeleri servet sahibi yaparken...

Halkları da refah içinde yaşatmanın aracıdır...



Ünlü İngiliz siyaset bilimci Lord Acton, “özgürlük” için şöyle demişti:

“Özgürlük, olgunlaşmış uygarlığın; üzerine titremesi gereken meyvesidir...”.



Totaliter siyasetçiler için ise insan hayatı ve özgürlükler:

Hiçbir şey ifade etmez...

Vatan toprakları (tabii ki aslında kişisel çıkarları...):

Bireyin canından da...

Özgürlüğünden de...

Daha önemlidir...



Peki vatan toprakları önemsiz mi?..

Elbette önemli...

Ama...

Bireyin hayatı ve özgürlükleri kadar:

Değerli değil:

[caption id="attachment_406203" align="alignnone" width="600"] John Keynes[/caption]

Gerçek bu


HDP Eş Genel Başkanı Prof. Mithat Sancar:

“Seçimi ilk turda bitirelim, Kılıçdaroğlu’nu görüşmeye bekliyoruz” dedi.



Canlarım...

Bu ülke:

Bizim...

Sizin...

Ya da...

Onların değil...

Bu ülke:

Hepimizin...





Birbirimizi sevmek

Hatta:

Kederde...

Tasada...

Kıvançta bir olmak zorunda da değiliz...

Ama...



Birbirimizin:

İnançlarına...

Düşüncelerine...

Yaşam tarzına...

Ve...

Tercihlerine...

Tahammül etmek zorundayız...



Demokrasi:

Tahammül gücü yüksek bireylerin rejimidir...

Onun için:

İnsanî gelişmişlik gerekir...



Dünyanın zengin refah devletleri...

İnsanî gelişmişliklerini gerçekleştirmiş...

Tahammül gücü yüksek bireylerden oluşan:

demokratik ülkelerdir...

Söz vermeli


Hala...

Kendisine muhalefet edenleri not ettiğini...

Hepsinden hesap soracağını söyleyen...

Anayasaya göre...

CB adayı olması mümkün olmadığı halde...

Seçime katılacak olan bir kişi...

Seçimi kaybettiğinde:

İktidarı verir mi?..





Söyleyeyim:

Vermez...



O halde...

Rakibi olan Kılıçdaroğlu her gün:

“Seçimi kazanacağım...

Sen kaybedeceksin...

İktidarı millete teslim edeceğine...

Kargaşa ve kaos yaratmayacağına...

Daha bugünden:

Söz ver” demeli...

Mutlak doğru yok


FED Başkanı Powell, ABD Senatosunun Bankacılık, Konut ve Kentsel İşler Komitesi’nde dün yaptığı konuşmada...

Son ekonomik verilerin beklenenden daha güçlü geldiğini...

Bunun da faiz oranlarının nihai seviyesinin tahmin edilenden daha yüksek olabileceğini gösterdiğini belirtti...



Yani...

Faiz oranları en az 50 ve belki de 75 baz puan arttırılacak...





Tabii ki Powell benden daha iyi bilir...

Ancak...

Eğer dediğini yaparsa:

Dünyayı çok büyük bir silahlı savaşın eşiğine getirebilir...



Doğrusu ne?..

Mutlak doğru yok...

Ama benim doğrum şöyle:

Çin’le ticareti yeniden başlatmak...

Faizlere dokunmamak...

Hangi demokrasi


Reuters Ajansı deprem bölgesinde 30 depremzedeyle yüz yüze görüştü...

Edindiği kanaat şöyle:

“Türkiye’de depremzedeler seçimde Erdoğan’a bağlılıklarını gözden geçiriyor...”.





Yani canlarım...

48 bin yurttaşımızın hayatını kaybettiği...

60000 binanın yerle bir olduğu...

150 bin yurttaşımızın halen enkaz altında kaldığının iddia edildiği bölge insanı...

Buna rağmen...

Erdoğan’a karşı kesin tavır alamıyor:

“Erdoğan’a bağlılıklarını gözden geçiriyor” ise...

Hangi demokrasi?..

Hangi uyanış?..