Korkusuz
Memduh Bayraktaroğlu

Sen ne viriyon yiğenim?..

Erdoğan, Varlık Fonu’na geçen şirketleri, petrol zengini Arap Müslümanlarına satacağına ilişkin iddiaları cevaplarken:

“Bazı cambazların söylediği gibi ‘BOTAŞ’ı satıyorlar’ falan, böyle bir şey yok... Ben neyin satılacağını, neyin satılmayacağını çok iyi bilirim... 21 yılda bu konuda deneyim sahibi oldum” dedi...



Erdoğan’ın bu cümlesine olan itirazımı anlatmadan önce...

Size:

Bizzat yaşayarak öğrendiğim bir pazarlık yönteminden söz edeyim...





Yaklaşık 50 yıl kadar önce tanıştığım Kayseri bayimiz Latif Başkal:

“Biz Kayserililer, satın alırken de satarken de ilk fiyat teklifini karşı tarafa bırakırız” demişti...



Satarken:

“Sen ne viriyon yiğenim?..” diye...

Satın alırken:

“Gaça satıyon yiğenim?..” diye sorarlarmış...

Çünkü...



Kayserili alıcıysa eğer...

Satıcının talep edeceği fiyatı bilemediği için:

Onun satabileceği fiyatın üstünde bir fiyat söyleyebilirmiş...

Ve...

Satıcı bunu fırsat bilir önce...

O fiyatın bile oldukça üzerinde bir fiyat isteyip...

Bir süre sonra:

Alıcının ilk teklif ettiği fiyata kolayca düşebilirmiş...



Kayserili satıcıysa eğer...

Alıcının ödeyebileceği fiyatı bilmediği için...

Onun kafasındaki fiyatın altında bir fiyat söylememek amacıyla:

“Sen ne viriyon yiğenim” diye sorarmış...



Eğer müşterinin vereceği fiyat, Kayserili satıcının satmayı düşündüğü fiyatın bile üstündeyse...

Önce mırın kırın eder...

Naz yapar...

Sonra (Müşteri kaçacaksa):

“Gel yiğenim gel, böğün heç siftah yapmadıydım al senin olsun, gısmetinmiş” dermiş...



Yani canlarım...

Kayserili için...

Satarken elindeki malın kendisine kaça mal olduğu...

Satın alırken ise satıcının o malı kaça mal ettiği umurunda bile olmazmış...

İlk teklifi karşıdan alarak, öncelikle:

Uzlaşma noktasının (Arzla talebin kesişme noktası) neresi olduğunu öğrenirmiş...



PDK markalı armatürler üreten Altılar Sanayi AŞ’de genel müdür olduğum dönemde:

Fiyat listelerini düzenlerken muhasebe servisinden maliyet hesabı istemezdim...

En güçlü rakibimiz ECA’nın çıkardığı fiyat listelerini alır...

5 ya da 10 kuruş altında fiyat koyarak:

Fiyat listeleri tanzim eder...

Müşterilerimize gönderirdim...



Sözümün özü canlarım...

Erdoğan kötü bir satıcı...

Çünkü...

Ve eğer...

İyi bir satıcı ya da alıcı olsaydı...

TELEKOM’u satarken:

“Sen ne veriyon” diye...

S400 ve F35’leri satın alırken ise:

“Kaça veriyon” diye sorar...

Kazık yemezdi...



NOT:

Varlık Fonu şirketlerinin satılmasına karşı değilim...

Ama...

Kazık yememek için:

Pazarlığı Kayserililer gibi yapmak şartıyla...

Günün sözü


“Yoksulluğun yerini genel bir zenginlik ve bolluk, düşmanlığın yerini uzlaşma ve menfaat birliği almalı. Tek kelimeyle kansız bir devrim, ama çok büyük bir devrim...”.

Lev Tolstoy...

Anna Karenina...

Sayfa 451...

Zırnık koklatmaz


Dünkü yazılarımdan birinin başlığı şöyleydi:

“Doğru mu yoksa?..”.



Yazımda...

Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’in bir iddiasını hatırlatıyor:

ABD Başkanı Joe Biden’ın, İsveç’in NATO’ya katılmasını kabul etmesi karşılığında Erdoğan’a 11 milyar dolarlık IMF yardımı teklif ettiği bilgisini:

Sizlerle paylaşıyordum...





Dün, bu haberin doğruluğunu onaylayanlar kadar:

“Reis bir daha IMF’e selam bile vermez” diyenler de oldu...



IMF’den borç alınmayacağını iddia edenlerin gerekçesi:

Erdoğan ve Şimşek’in “IMF’le Stand-By asla imzalamayız” açıklamalarıydı...



Geçin bunları canım...

IMF, Erdoğan’ın mali denetimi kabul etmesi şartıyla 11 milyar dolar borç verir...

Erdoğan şimdilik direnir...

Ancak...

Görünen o ki:

Körfezden eli boş olarak dönecek...

Yani:

Para yok...

Vaat çok...



Peki...

IMF bu çaresizliği göz önüne alarak...

Stand-By imzalamadan...

Yani...

Komiser göndermeden para vermez mi?..



Söyleyeyim:

Zırnık koklatmaz

GÖZE ALMIŞLAR


AKP Sözcüsü Ömer Çelik partisinin MKYK gündemine ilişkin yaptığı açıklamada:

“Eğer Türkiye, Suriye’den kaçan mültecileri ölümden kurtarmak için kapılarını açmasaydı, bunların hepsi Avrupa’ya gitseydi, bugün ortada Avrupa demokrasisi diye bir şey kalmazdı” ifadelerini kullandı...





Nasıl da rikkat-i kalp bir iktidarımız var...

Avrupalı dostlarımızın demokrasileri zarar görmesin diye...

Kendi demokrasimizi yok etmeyi bile göze almışlar...

Dalkavukluk yapacak mısınız?


İki gün önce Alaska’da 7.2 büyüklüğünde bir deprem oldu...

Televizyonda deprem anını görenleriniz vardır...

Ev içinde sabitlenmemiş...

Ya da...

Havada asılı olan (Avize v.b.) her şey salıncak gibi sallanıyordu...



O durumda ev sakinleri...

Hızla dışarı çıkabildiler...

Kimsenin burnu bile kanamadı...





Aynı büyüklükte bir depremde biz (Bilinen resmi rakam):

50 bin canımızı kaybettik...

Binlerce binamız yıkıldı...



Ama...

Bu felâketin bir numaralı sorumlusu...

Hem de...

Anayasaya rağmen:

Bir kez daha seçildi...



Ey muhalif siyasetçiler!..

Ey muhalif medya!..

Halâ halk dalkavukluğu yapacak mısınız?..

Günün kıssası


Küçük Berk babasıyla ünlü bir sopranonun konserine gitmişti...

Bir ara çocuk, babasına sordu:

“Baba, öndeki amca elindeki sopayla niye kadını korkutuyor?..”.

“Korkutmuyor oğlum” dedi baba; “yönetiyor!..”.

Çocuk başını kaşıdı:

“Peki o zaman kadın niye avaz avaz bağırıyor?..”.



Politikacı olacak çocuk sorularından belli olur...

Günün çığlığı


Oğlumun okulu, taksit ödemeleri için “X bank” ile anlaşmış; bu amaçla istenen türden bir kredili mevduat hesabı açtırmak için dün bankaya müracaat ettim ama talebim:

“Hakkımda açılmış bir dava olduğu” gerekçesiyle karşılanmadı.

O dava, 2017’de 11 ay tutuklu kalarak yargılandığım ve 2019’da hakkımda beraatle sonuçlanan Cumhuriyet Gazetesi davası.

Delilsiz, hukuksuz bir kumpas dava...

Üstelik üzerinden dört yıl geçmiş, bu arada çalıştığım bankalarla hiçbir zaman hiçbir sorun yaşamamışım ama beni bu siyasi dava nedeniyle fişlediğini anladığım “X bank” bana hâlâ sakıncalı kişi muamelesi yapıyor.

İşgüzarlık mı, korkaklık mı, adice bir iş birliği mi, akıldan yoksun bir bürokrasi mi, hangisi?

Şaşkınlık içindeyim. Başka ne diyebilirim, bilmiyorum.

Kısa yoldan, canınız cehenneme!

Memlekette banka mı yok?

Kadri Gürsel

@KadriGursel





NOT:

Gürsel, banka adını vermiş ancak benim vermem yakışık almazdı o nedenle banka adını vermedim...

Komünizme dönüş


Rusya’da Danone ve Carlsberg şirketlerinin ülkedeki varlıklarının yönetimi için kayyum atandığı bildirildi...



Bütün bunların orada da 15 Temmuz gecesi olup olmadığını bilmiyorum...

Ama...

Bildiğim bir şey var ki...

Eğer haber doğruysa...

Rusya:

Komünizme dönüş hazırlığında...