Üç tip gazeteci vardır... Haber yazana muhabir, yorum yazana köşe yazarı, o haberlerle ve yorumlarla gazeteyi hazırlayanlara da “yönetici” denir.
Muhabirin işi alana inip haber getirmektir. En doğru haberi yazmak, en çarpıcı fotoğrafı çekmek onların işidir.
Savaşta bile dokunulmazlıkları vardır. Çarpışan kuvvetler, başlarındaki kaskta ya da kollarındaki bantta “Press” yazan hiç kimseye ateş etmez...
Bu kuralı bizim siyasetçilerimizin, polisimizin bilmemesi mümkün mü?
Elbette değil.
★★★
Son Saraçhane protestolarında kimse bu kurala aldırmadı.
İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından yapılan gösterileri izleyen AFP muhabiri Yasin Akgül, Now Haber muhabiri Ali Onur Tosun, sarı basın kart sahibi foto muhabiri Bülent Kılıç, muhabir Zeynep Kuray, İBB foto muhabiri Kurtuluş Arı ve Bakırköy Belediyesi foto muhabiri Gökhan Kam gözaltına alındı.
Yasal sürenin son anına kadar gözaltına tutulup çıkarıldıkları savcılıkta, ilk önce “adli kontrol şartıyla” hepsi serbest bırakıldı.
Ancak ne olduysa birkaç dakika içinde oldu ve Savcı Bey kararını birden bire
değiştirdi. Az önce verdiği kararı iptal edip muhabirleri tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti...
★★★
Bu yazıyı yazdığım saat itibarıyla meslektaşlarımız çıkarıldıkları mahkemede ifade vermeye devam ediyordu. O yüzden tutuklandılar mı, serbest mi bırakıldılar bilmiyorum.
Zaten üzerinde durmak istediğim konu da bu değil...
Sadece işlerini yapan bu insanların gözaltına alınması ne kadar vahimse... Bir savcının, onların hakkında önce serbest bırakma kararı verip sonra vazgeçmesi ve tutuklanmaları için mahkemeye sevk etmesi de o kadar vahimdir.
İki karar arasında geçen o kısa zaman diliminde ne oldu da Savcı Bey kararını değiştirip “avcı”lığa soyundu?
Yeni bir delil ya da tanık mı buldu?
Ya da...
Bir yerlerden “talimat” mı geldi?
★★★
Eğer ikincisi olduysa...
Yani Savcı Bey canlarını tehlikeye atarak plastik mermiler ve gaz fişekleri arasında görev yapan genç meslektaşlarımızı vicdanında masum bulduğu halde gelen bir uyarıyla ya da talimatla
“içeri atılmalarını” istediyse...
Can yeleklerini çıkarın arkadaşlar, gerek kalmamış demektir!
Deniz bitmiş, gemi karaya oturmuştur.
★★★
O genç savcı kardeşim bu çelişkili tutumuyla ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı duyarsa seve seve yayınlarım.
Susma meslektaşım!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na gözaltında olduğu sırada sorulan sorular ve ifade tutanağı medyada çarşaf çarşaf yayınlandı.
Yani gizli bir yanı kalmadı.
Meşe isimli gizli tanık, ifadesinde çok ünlü bazı gazetecileri isim vererek İBB’den para almakla
suçladı. Paraları Emrah Bağdat adlı kişi aracılığıyla Medya A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un verdirdiğini iddia etti.
Sonra o ifadede bu gazetecilerin isimleri tek tek sıralandı:
Soner Yalçın, İsmail Saymaz, Şaban Sevinç, Nagehan Alçı, Nevşin Mengü, Ruşen Çakır, Bahar Feyzan, Barış Pehlivan, Aslı Aydıntaşbaş, Yavuz Oğhan, Batuhan Çolak, Oda TV...
★★★
Bu vahim iddiaya sadece Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan yanıt verdi, “Herhangi bir belediyeden, belediye çalışanından veya siyasetçiden doğrudan ya da dolaylı bir şekilde finanse edildiğimi ya da para aldığımı ispatlamayan şerefsizdir, namussuzdur, haysiyetsizdir” dedi.
★★★
Sadece Barış’a değil, adı geçen bütün meslektaşlarıma güveniyorum. Böyle bir şey yapmayacaklarına eminim.
Bu yüzden de Barış Pehlivan’ın yaptığı gibi çıkıp kendilerine atılan bu çamuru iftira sahiplerine yedirmemelerine şaşırıyorum.
Haydi arkadaşlar; silin şu çamuru...
Üzerinize yapışıp kalmasına izin vermeyin!
Hedef yoksullar!
Tutuklanan Şişli Belediye Başkanı CHP’li Resul Emrah Şahan’ın yerine kayyum olarak atanan Şişli Kaymakamı Cevdet Ertürkmen ilk iş olarak makam odasındaki Atatürk fotoğrafının yanına Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafını asmış; sonra da ilçedeki üç kent lokantasını kapatmış...
Yani o lokantalarda kimseden sadaka almadan, 40 liraya karınlarını doyuran 3 bin yoksulu açlığa mahkum etmiş!
Ne demişti Ahmed Arif, Adiloş Bebe isimli şiirinde?
“Bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır...
Tanı bunları, tanı da büyü...”
GÜNÜN SORUSU
Sorum Saraçhane’de Pazartesi akşamı yapılan protestodan sonra, kaldırımda yürüyerek evlerine gitmeye çalışan kadınların gözüne büyük bir öfkeyle gaz sıkan ve amiri tarafından “Ne yapıyorsun sen?” denilerek uyarılan genç polise:
Senin türün ne? Örümcek mi, sürüngen mi, yumuşakça mı?