Korkusuz

Sağın, Said-i Nursi Sevgisi!

Sağın, Said-i Nursi Sevgisi!
Said-i Nursi ve talebelerinin en çok baskı gördüğü dönem hangisidir?

Hemen tek parti CHP’si demeyin!

Hiç de sandığınız gibi değil.

Said-i Nursi ve Nurcular, asıl Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu 1950-60 yıllarında büyük baskıya uğradılar.

Said-i Nursi Ankara’ya bile sokulmadı.

★★★

Ancak tuhaftır... Onların Demokrat Parti’ye olan bağlılıkları hiç bitmedi.

★★★

Biraz örneklerle açayım.

Nur Hareketi’nin doğu illeri temsilcisi olduğu ileri sürülen Yüzbaşı Mehmet (Kayalar) defalarca girip çıktığı hapislik hayatının büyük çoğunluğunu Demokrat Parti iktidarında yaşadı.

(Tıpkı Said i Nursi gibi. Nursi de Demokrat Parti iktidarında pek çok kez gözaltına alındı, tutuklandı.)

Ama ne var ki Yüzbaşı Mehmet, hep 27 Mayıs’ı suçladı.

1960 darbesinden sonra hakkındaki hapis cezası hafifletildi ve Çanakkale’de zorunlu iskana tabi tutuldu.

Ama Yüzbaşı Mehmet, tıpkı şeyhi Said-i Nursi gibi Demokratlara laf söylememeyi tercih ediyordu.

★★★

Bir örnek daha vereyim.

Tarih 6 Ocak 1960.

Yani 27 Mayıs darbesi henüz olmamış.

Daha 5 aydan fazla bir zaman var.

Yani iktidarda Demokrat Parti.

★★★

Yer Konya.

Kapı Camii...

Risale-i Nur Külliyatı’ndan İhlas risalesini yüksek sesle okuyan bir grup nur talebesine Konya Polis’i operasyon yaptı.

Dr. Sadullah Nutku, Mustafa Kırıkçı, Hasan Helvacılar, Osman Yıldız ve Mazhar İyidöner gözaltına alındı.

Önce ifadeleri alınarak serbest bırakılacaklardı. Ancak karakola gelen telefonla birlikte apar topar mahkemeye sevk edildiler.

Beş Nurcu, Konya Sulh Hukuk mahkemesine getirildiler. Ve üstün körü bir yargılamanın ardından tutuklandılar. Camide risale-i nur okurken bir anda kendilerini
Konya kapalı cezaevinde bulmuşlardı.

Tutuklulukları aylarca sürdü.

★★★

Şimdi sıkı durun.

Tutuklanan Nurcu’lardan Dr. Sadullah Nutku, yıllar sonra verdiği mülakatta Konya cezaevinde çekilmiş fotoğrafı anlatırken “27 Mayıs ihtilali denilen karanlık ve tarihimizin yüz karası bir gece baskınından sonra, Konya’da masum mazlum mağdur Nur talebeleri tevkif edilerek zindanlara atılmışlardı.” notunu düştü.

Oysa tutuklandıkları dönem Demokrat Parti dönemiydi.

Üstelik 27 Mayıs olunca hepsi serbest bırakılmışlardı.

Nurcular aradan yıllar geçse de kendi gönül dostlarının Demokratlar olduğuna bir kez inanmışlardı.

★★★

Gelelim ünlü Risale i Nur meselesine...

Yıl 1957.

Risale-i Nur’ların basılabileceği lafı yayılmıştı.

Nurcular çok heyecanlandı.

Isparta Milletvekili Tahsin Tora, Atıf Ural ve Diyanet İşleri’nde görevli Said Özdemir hemen Diyanet İşleri Başkanı’nın kapısına dayandılar. Risale-i Nur’ların bir an önce basılmasını istiyorlardı.

Ancak Başkan onlara son bir izin alınması gerektiğini söyledi. Başbakanlık müsteşarı Ahmet Salih Korur’a yönlendirdi.

Müsteşar Korur oralı değildi. Diyanet İşleri Başkanı’nı “Risale-i Nur’ların basılmaması için Said-i Kürdi’nin ismi yeterli değil mi?” diye azarlamıştı. Aslında Menderes’te her ne kadar dini çevrelerde Risale-i Nur’lar basılmalı dese de aslında istemiyordu.

En iyisi nurcuları
oyalamaktı.

Risale i Nur’lar Diyanet İşleri’nce basılmadı.

★★★

Peki Menderes hiç Said-i Nursi’yi kabul etmiş miydi?

Bırakın kabulü... Herhangi bir yerde görüşmüşler miydi?

Cevap: Hayır...

Sadece bir kez... Uzaktan karşılaştılar...

★★★

Başbakan Menderes, Afyon ve çevresine yaptığı gezide Emirdağ’a da uğrayacaktı. Emirdağ’da sürgünde bulunan Said-i Nursi bunu fırsat olarak bildi. İlerlemiş yaşına ve hastalığına rağmen Başbakan’ı karşılamak üzere yola çıktı.

Talebeleri de etrafında toplanmışlardı.

Fakat Menderes gecikti.

“Belki de Nursi’yle birlikte fotoğraf vermek istememişti.”

4 saatlik gecikme olunca Said-i Nursi evine geri döndü.

Akşama doğru Adnan Menderes briyantinle yapıştırdığı saçları koyu renk takım elbisesi ile üstü açık buick marka aracın üzerinde belirdi.

İlçeyi arabadan kısa bir turla selamladı.

Küçücük Emirdağ’ın içinde yolu Said-i Nursi’nn evinin önüne de düştü.

Nursi onu pencerede bekliyordu.

Yanındakilerin uyarısıyla balkona doğru el salladı.

Nurs-i de buna eliyle karşılık verdi.

Hepsi bu kadar!

Said-i Nursi’nin din dostu dediği Menderes’le bütün teması bu kadardı.

Ancak cemaatine bu durum yeter de artardı bile.

Ziyaret bir “işaret” sayıldı.

Onlara göre Menderes, Said-i Nursi’ye destek vermek için Emirdağ’a gelmiş ve Said-i Nursi’nin evinin önünden geçmişti.

Bu söz tüm Anadolu’ya yayıldı.

★★★

Nurcuların yere göğe koymadıkları siyasilerden birisi Menderes ise diğeri Süleyman Demirel’dir.

Hatta o kadar öyle ki O’na ‘nurlu Süleyman’ ismini takmışlardı.

Ama tuhaftır Süleyman Demirel de Nursi’yi sadece bir kez görmüştü.

O da uzaktan...

“... Bir defasında kendisi arabanın içinde gidiyordu. Eğridir ile Barla arasında gölün sahilinde idik. Orada su işleri ile ilgili bir konuyu inceliyorduk. Arabasını görünce hemen kendilerini selamladık. Bizim selamımızı aldıktan sonra kendisi geçti ve gitti. O zaman merhum tabi bizim kim olduğumuzu bilemezdi...”

Süleyman Demirel - Köprü Dergisi –1987

★★★

O yüzden...

Kimin kime dost, kime düşman olduğuna sadece tarih karar verir.