Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Kayseri’de geçen yıl meydana gelen Suriyelilere yönelik olaylarda “halkı kışkırtma suçunu işlediği” gerekçesiyle...

İki yıl dört ay hapis cezasına çarptırıldı.

Sonra da cezaevinde yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edildi.

Zafer Partililer de bu kararı “halay” çekerek kutladı.

Oysa bu kararın kutlanacak bir yanı yok...

Çünkü sırf tahliye oldu diye sevinmek, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın o suçu işlediğin kabul etmektir.

★★★

Oysa...

Kendisiyle aynı siyasi görüşte olmamama rağmen, olayları yakından izleyen bir gazeteci olarak ben Ümit Bey’in halkı Suriyeliler’e karşı tahrik etmediğini biliyorum.

Tam tersine olaylar sürerken yaptığı itidal çağrılarını, vatandaşları sağduyuya davet etmesini bugün gibi hatırlıyorum.

Ben bunları biliyorum da partilileri bilmiyor mu?

Elbette biliyor olmalılar...

İyi de o zaman bu sevinç niye?

Tam tersine masum bir siyasetçiye “suçlu” etiketi yapıştırıldığı için tepki göstermeleri gerekmiyor mu?

★★★

Eminim avukatları mahkemenin bu kararını en kısa sürede temyiz edecek ve müvekillerinin aklanmasını isteyecek.

İşte; o “aklanma” kararı çıkmadan dünkü tahliye nedeniyle hoplayıp zıplamak, kutlama yapmak, kendi genel başkanlarını anlamamak demektir.

★★★

Ümit Özdağ’a geçmiş olsun diyorum...

Dün göbek atan Zafer Partilileri ise “karar metnini okumaya” davet ediyorum.

‘Nerden geliyon?’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, güzel dilimiz Türkçeyi mükemmel konuşan bir siyasetçi...

Ancak halkın karşısına çıktığında şivesi birden bire değişiyor, “Napıyon, ne ediyon, ne içiyon, ne yiyon?” demeye başlıyor...

Dün partisinin grup toplantısında yine kusursuz bir diksiyonla konuşurken, birden bire arka sıralarda oturan izleyici bir kadına döndü ve “Nereden geliyon?” dedi...

Bunu dün ölüm yıldönümü olan Süleyman Demirel de yapardı...

Aslında Türkçeyi kusursuz konuşabildiği halde miting kürsülerine çıkınca “Çoban Sülü”yü oynamaya bayılırdı...

Gerdanını kıra kıra şive yapardı.

★★★

Siyasetçiler, hele hele siyasi parti liderleri tıpkı sanatçılar, sporcular, bilim insanları gibi toplumun örnek aldığı kişilerdir.

Onların giyimleri, mimikleri, konuşmaları milyonları etkiler.

Özgür Bey’den rica ediyorum; bu “ağız”ı bıraksın.

Halkın gönlü, “Napıyon, ne ediyon?” demekle kazanılmaz.

Sadece cumhuriyeti değil Türk Dil Kurumu’nu da kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin bugünkü yöneticilerine düşen en temel görevlerden biri de Türkçeyi kusursuz konuşmayı ve yazmayı yaygınlaştırmaktır.

Umarım bu hatırlatmamı ciddiye alır.

Unutulan Demirel...

Dün Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in onuncu ölüm yıldönümüydü.

Televizyonlarda konuşan her şeyi bilir arkadaşlar onun demokratlığını, hoşgörüsünü öve öve bitiremediler.

Benim için “İki Demirel” var...

Aktif siyaset yaptığı yıllardaki “vicdansız, hoşgörüsüz Demirel” ile...

Siyaseti bıraktıktan sonraki “Demokrat Demirel...”

★★★

Kimse kusura bakmasın; ben, onun...

“Üç fidan”ı darağacına göndermesini...
“Bana ‘Sağcılar adam öldürüyor’ dedirtemezsiniz” demesini...

Kurduğu “Milliyetçi Cephe” iktidarlarında devletteki dinci kadrolaşmaya ve dönüşüme seyirci kalmasını...

Aktif siyaset yaptığı dönemde mecbur kalmadıkça tıpkı bugünküler gibi Atatürk’ün adını ağzına almamaya özen göstermesini...

Yine tıpkı bugünküler gibi toplumu kutuplaştırmasını...
Unutamıyorum!

Cumhurbaşkanı olup “siyaset üstü” bir kimlik kazanınca birdenbire “demokrasiyi ve Atatürk’ü” keşfetmesini ise hala tebessümle karşılıyorum.

★★★

Kısacası bana göre Demirel, bugün yaşadığımız karşı devrim sürecinin öncülerinden biridir.

O yüzden de halkın gönlünden çıkması bu kadar kolay olmuştur!

GÜNÜN SORUSU

Sorular, CHP Genel Başkanı’ndan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e:

Tam 87 yıl boyunca bütün maaşlarınızı harcamayıp biriktirseniz bile alamayacağınız bir lüks yatla geziyorsunuz. O yat kimin?

Ayrıca Boğaziçi’nde “imar mevzuatına aykırı ekleri var” diye tutanak tutulmuş bir yer şahsınıza tahsis edildi mi? Aşırı lüks eşyalarla döşendi mi? Kurşun geçirmez camlarla donatıldı mı? Projede olmadığı halde bir de havuz yaptırıldı mı?