Türkiye’de kavramlar yerli yerinde kullanılmıyor.
Beyaza siyah, siyaha beyaz denir oldu.
Atalar ne güzel demiş, “At izi it izine karıştı” diye!
İşte bu kavramlardan biri de ‘faşizm’.
Herkes birbirini faşistlikle ya da bir kurumu faşizm uygulamak ile suçluyor.
Hatta milliyetçiliği ‘faşizm’ diye adlandıranlar da var.
Etnik milliyetçiliği savunup, “Kahrolsun faşizm” diyenlerden bahsediyorum.
Tabi ki bir etnik milliyetçiliğe dayanan siyasi anlayışın, milliyetçilik olmadığı da bir gerçek!
Faşizm İkinci Dünya Savaşı döneminde ortaya çıkmış bir ideolojik kavramdır.
Emperyalist bir devletin başına geçen liderlerce savunulmuştur.
Nasyonel sosyalizm olarak uygulanmıştır.
Bir ülkenin faşizm ile yönetildiğinin söylenmesi için önce o ülkenin emperyalist olması gerekir.
Çünkü faşizm, emperyalist ülkenin en büyük tekelleri tarafından hayata geçirilir.
Atatürk’e ve İnönü’ye faşist diyenlere her şeyden önce Türkiye’nin emperyalist bir devlet olmadığını hatırlatmak gerekiyor.
Türkiye’nin emperyalist olmasını bir kenara bırakın, dünün kapitülasyonlarından daha ağır şartlarda sömürülüyor.
Dolayısıyla bizim gibi yarı sömürge yarı feodal devletlerde faşizm olmaz!
Faşist ideolojinin birinci ilkesi, kendi etnik gruplarını diğer etnik gruplardan yüksek ve özel yaratıldığı düşüncesidir.
İkinci ilkesi ise dünyaya kendi etnik gruplarının egemen olması mücadelesidir.
Türkiye’de Kemalist devrim bir etnik gruba dayanmamıştır.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” tanımından bir etnik grubun üstünlüğünü çıkarmak ise abesle iştigaldir...
Faşizm, 1922’de İtalya’da Mussolini’nin iktidara gelmesiyle başlayan ideolojidir.
Almanya Avrupa’yı, İtalya Kuzey Afrika’yı, Japonya ise Uzak doğuyu işgal etmiştir.
Almanya’da Hitler, Japonya’da da Hideki Tojo savunmuştur.
Almanya üzerinden örneklendirmek daha anlaşılır kılacaktır.
Faşizm, Alman milletini oluşturan unsurlardan biri olan Yahudileri düşman göstermiştir.
Almanya’nın yaşadığı olumsuzlukların sorumlusu olarak görülmüşler ve bulundukları yerde topluca katledilmişlerdir.
Aslında faşizm, dünyada hegomanya peşinde koşan en tehlikeli devletin uyguladığı bir politikadır.
Dolayısıyla her emperyalist devlet de faşizmi uygulayamaz.
Kısacası faşizm hem kendi milletinin hem de dünya devletlerinin düşmanıdır...
O yıllarda faşizm, Bulgar siyasetçi Dimitrov’un fikir babalığı yaptığı ve uyguladığı antifaşist halk cephesi yolu ile yenilmiştir.
Aynı dönemde, yaklaşan büyük tehlike olan Alman faşizmine karşı Türkiye’de de İsmet İnönü haklı bir mücadele vermiştir.
İnönü’ye “Tek adam ya da tek parti faşizmi uyguladı” diyenler, aslında açıktan Atatürk diyemedikleri için İnönü üzerinden gitmektedirler...
Almanya ile devam edelim.
Faşist Hitler, Alman emperyalizmini egemen kılmak için her yolu denemiştir.
En önemli dönüm noktası ise 1933’deki genel seçimler öncesi, Alman Parlamentosu (Reichstag) yangınıdır!
Bölgede yakalanan inşaat işçisi Marinus van der Lubbe tutuklanır.
En kısa sürede yargılanıp idam edilir.
Hitler, Dimitrov
başta olmak üzere tüm muhalifleri yargılar, Dimitrov haklı savunması ile beraat eder.
Adalet ise 2008’de tecelli etti.
Alman hukuku, Marinus van der Lubbe’nin haksız yere idam edildiği kararına vardı!
Yangını Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in çıkardığı yıllar sonra anlaşıldı.
Yangın bir propaganda aracı idi ve seçimlerde de Hitler iktidar olmuştu!
Tüm bunların ışığında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye faşist diyenlere acı ile gülüyorum...