Korkusuz ailesinin bir parçası olup da burada köşe yazmaya başladığımdan bu yana ilk kez bilgisayarın başına ne yazacağımı hiç bilmeden oturuyorum. Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezi’nde yanan Grand Kartal otelde onlarca canımızı yitirdik. Hayatını kaybedenlerden biri de Sözcü Gazetesi Yazarı, yayınlarımızda bolca görüşlerine başvurduğumuz Nedim Türkmen’di. Eşi ve 2 çocuğuyla birlikte yitip gitti. Yastan önce yayın yasağı geldi. Yaklaşık 22 saat sürdü bu yasak. Konuşma dedi RTÜK. Denetim yapılmamış mı diye sorma, yangın merdiveni nerede merak etme, ihmal var mı diye sorgulama... Ölüme “kader” de, biraz ağla, sonra üzerini kapat. Bu yazıyı yayınlanması için gönderdikten sonra Nedim Bey ve ailesini sonsuzluğa uğurlayacağız. Canımız çok yanıyor. Ölümün bu ülkede ne kadar kolay, hayatın ne kadar ucuz olduğunu hatırlattı bu kayıp bize bir kez daha. Çünkü bizim payımıza düşen hep ölüm bu hayatta. Beşikten mezara...

★★★

Devlet hastanesinde doğdun mesela. 45 günde yapıldı diye övünülerek açılmıştı hayata merhaba dediğin hastane. Sıcak su tesisatında kaçak oldu. Tavan çöktü. Öldün. Dişinden tırnağından artırdı, özel hastanede doğum yaptı annen. Senin için en iyisi olsun istiyordu. Çetenin eline düştün. Yok yere yoğun bakıma aldılar seni. Muhtaç olduğun vitamini, ilacı vermeyip başkalarına sattılar. Asilhan, Ayaz, Hayvanur, Kadan, Kaya, Melek, Michelle, Mive, Muhammet, Mustafa, Öykü, Sena... Böyle öldüğünü öğrendiğimiz bebeklerimiz... Başka var mı, kaç kişi? Bilmiyoruz. Şşt. “Çürük elmaları ayıklama” operasyonu bu. Uzatma. Ayrıca mitomani kötüdür. Bakan’ın uyarılarına kulak ver.

★★★

Şanslısın. Hastaneden çıktın. Biraz büyüyorsun. Oldu ya, hayat bu. Baban hapse girdi, annen hurdacılık yapmaya başladı. AYM kararı var. Anayasa madde 2’deki “sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demek.” Ama bir de baktın ki güçsüzü koruyan yokmuş meğer. Seni korumaya çalışansa bizzat ölümüne sebep oldu. Annen para kazanmak için evden çıktı. Kapı bozuktu. Açıp da dışarı çıkma diye kapının kolunu yanına aldı. Üşüme diye ısıtıcıyı açtı. Isıtıcı devrildi, kapıyı açamadın. Öldün. Nefes, Peri, Miraç, Işık, Bulut böyle ayrıldı aramızdan. Susun, oturun ve “dönüp dolaşıp her şeyi paraya bağlamayın” dediler.

★★★

Ölmek en kolayı bu ülkede. Sebep çok. Evde annenle oyun oynuyordun. Evlendiği için çok mutlu olan birileri bunu kanıtlamak için havaya ateş açmak zorunda hissetti. Yorgun mermi geldi evinde seni buldu. 11 aylık Pera bebek böyle öldü. Yağmur yağdı, yolda su birikti. Sadece yürüyordun. Elektrik çarptı. Ceren ve İnanç böyle öldü. Acıktın, hızlı ne yiyebilirim diye düşündün. Lezzetli geldi gözüne. Kumpir aldın yedin. Bakteri vardı. Servet böyle öldü. Bir telefon parası da vergiye vermeyeyim daha ucuz olsun diye cep telefonu almak için Gürcistan’a gitmek istedin. Yine müjdelerle duyurulan, övünülerek açılan yol çöktü. Murat, Aykut, Aydın, Nuri böyle öldü. Büfeden gittin her zaman aldığın marka alkollü içecekten satın aldın. Sen bilmiyordun ama sahteydi. İçtin. Öldün. Depreme dayanıklı diye lüks sitede ev aldın. İlk depremde yıkıldı. Yüzlerce kişi böyle öldü. Payımıza düşen hep ölüm çünkü bu ülkede. Bir sonraki aşamaya geçmeye çalışırken oyundan elenmek kadar kolay. Zor olan yaşamak. Yaşamaya çalışmak. Ölümün bu denli dibimizde olmadığı günlere...

★★★

Bir kez daha Nedim Türkmen ve ailesi ile bu elim faciada kaybettiğimiz herkese rahmet diliyorum. Başımız sağ olsun.