TÜİK’in yayınladığı Yaşam Memnuniyeti Araştırması yeni bir tartışmayı başlattı. İktidardan her fırsatta pembe gözlükle “Zor günler geride kaldı” mesajları gelse de anlaşılan o ki, bu söylemler halkta pek de karşılık bulmamış. Çarşı pazarın enflasyonunun pek farkında olmayan TÜİK’e göre bile ülkedeki mutluluk oranı düşüşte. Milletçe en önemli özelliklerimizin başında kanaatkar olmamız, fedakar olmamız gelir. Sıkarız dişimizi en zor günlerde. Sofradan eksiltiriz, çocukların künyesini, küpesini satarız yine de sonuna kadar sabrederiz. Ama o sabır taşı da artık çatladı çatlayacak. Mutlu olduğunu söyleyenlerin oranı 2023 yılında %52,7’yken geçen sene bu oran 3,1 puan azalarak %49,6 indi. TÜİK’in bardağının dolu tarafından bakarak yazalım yazımızı... “Bu ülkede iki kişiden biri mutlu!” Peki, kim o mutlu kişi? Lütfen çıksın ortaya. Zira ben bu eldeki verilerle o mutluluğa yaklaşamıyorum.

★★★

Mutluyum diyenlerin oranı en çok 45-54 yaş grubunda (7,1 puan), ardından da 35-44 yaş grubunda (5,1 puan) azalmış. Aktif olarak çalışan, büyük ihtimalle evli ve çocuklu olan kesim bunlar. Yani ülkenin temel yapı taşı. Yükün sırtına bindiği, çalışıp primini ödeyen, ülkeyi kalkındıran, ülkenin refahını borçlu olduğu grup. Hayatından en çok eksilenler de aslında tam da onlar. Tarihimizin en uzun ekonomik krizini yaşıyoruz. Bu süreçte herkes kendi şartlarına göre yoksullaştı. Herkesin alım gücü kendine göre düştü. Maslow’un ihtiyaçlar piramidi teorisinde insanın kendini gerçekleştirmesi için gereken basamaklar sıralanır. Biz 35-54 yaş grubu o piramidin “Beslenme, Barınma ve Dinlenme”den oluşan en alt seviyesinde kaldık. Dünyanın en yüksek gıda enflasyonu yüzünden karnımızı doyuramaz hale geldik. Tasarruftan değil, yetmediği için taneyle alışveriş yapar olduk. Bir ürün almadan 5 market gezer hale geldik. Vizyona giren filmleri, yeni çıkan kitapları, nerede hangi konser var diye araştıracağımıza, marketlerdeki indirimleri kovalar, elde hesap makinesi birim fiyat hesaplar olduk. Ama itibardan tasarruf yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Asya gezisini eleştirenlere tepki gösterdi. “Liderlere lokum yerine TOGG hediye etmemiz muhalefeti rahatsız etti” dedi. Lokumu unutalı çok olmuştu. Fark etmedi. Üstelik parasını versek de yediğimizin içinde ne olduğu belirsizdi. Sadece bu ay başından bu yana domates, asma yaprağı, kuru incir, antep fıstığı, susam tohumu, kekikte pestisit çıktı. Son olarak armut ve biberlerde 2-3 değil, olması gerekenin 80 katından fazla pestisit kalıntısı bulundu. Google’da “Pestisit nasıl temizlenir” sorusu en çok arananlar arasına girerken Tarım Bakanı Yumaklı dün itibarıyla AB kapısından geri dönen ürünlerde yüzde 35 azalma olduğunu müjdeledi! Karnını doyuramayan yine aza tamah edip başının üstünde bir damı olduğuna şükredecekti en azından. O da olmadı. Yapay zeka ile hesaplama yapan endeksa.com’a göre İstanbul’da 100 metrekarelik bir evin kirası 26 bin 500 liraya çıktı, asgari ücreti solladı. Orta sınıf için dün duyurulan “Sosyal Konut Seferberliği”nde en uygun fiyatlı evlerin taksitleri 62 bin lira yani yaklaşık 3 asgari ücretten başlatıldı. “Zaten yok olmuş orta sınıftan kim bu taksitleri ödeyebilecek” sorusu yine yanıtsız kaldı. Beslenip barınamayan, dinlenme yani tatil aşamasına zaten geçmenin hayalini bile kuramadı. IPSOS’un geçen yaz sonunda yaptığı araştırmaya göre tatile gidenlerin oranı yüzde 40’ta kaldı. Onların da yüzde 40’ı kredi çekerek ya da borç alarak tatile çıktığını söyledi. Bu oran 2023’te sadece yüzde 15’ti. Şimdi soralım: En alt basamakta takılı kalan ülkede hakikaten kim mutlu?

Trump ile geçen 1 ay

Rüzgar gibi geçti denir ya... Bugün ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başlamasının tam 1. ayı. Ama nasıl 1 ay... Onu anca yaşayanlar bir de tabii yakından takip etmek zorunda olan biz gazeteciler bilir... Fatih Terim’e atfedilen “Taktik maktik yok. Bam bam bam” sözü gibi adeta... Kural falan yok. Bam bam bam gidiyor. Dün itibarıyla tam 66 kararname imzaladı. Her gün yeni yeni kararlar alıyor, kızdığı ülkeye gümrük vergisi getiriyor, canının istediği gibi ticaret savaşı başlatıyor, aklına esen toprağa göz dikiyor. “Ben dedim, oldu” anlayışı ile sadece 1 ayda bile dünyanın tüm dengesini bozdu. Avrupa’yı denklem dışına itti, Rusya ile yeni bir sayfa açtı. Trump 2.0’ın bir önceki dönemden çok farklı olacağını zaten herkes tahmin ediyordu. Trump “İntikam için döndü. Üstelik bu kez sistemi ve kuralları da çok iyi biliyor” deniyordu. O tahminler doğru çıktı. Hakkında siyaset yasağı istenen, hapisle yargılandığı birçok dava var. Onlardan birinde çekilen sabıka fotoğrafını üzerindeki yargı kıskacının sembolü yaptı. Seçim kampanyası boyunca o fotoğrafın basılı olduğu ürünler satıp bağış topladı. Göreve gelirken o sabıka fotoğrafının aynısını resmi portresi yapıp tüm kamu binalarına astırdı. Geçen Cuma günü ise sabıka fotoğrafının gazetelerin birinci sayfasına basılmış halini Oval Ofis’in girişine yerleştirdi. Beyaz Saray’a giren herkes buram buram intikam kokusunu alıyor artık. Yeni dönemi anlatacak tek kelime ise “belirsizlik”! Türkiye olarak tek bir tweet ile ülkede nelerin, nasıl etkilenebileceğini maalesef acı bir şekilde tecrübe ettik. Şimdi tüm dünya aynı tedirginlikte. Yarın nasıl bir sabaha uyanacağını kimse bilmiyor. Üstelik bu ilk ay. Daha 3 yıl 11 ay var. Hadi hayırlısı...