Yoksa değil midir?

Tee ilkokul birinci sınıftan itibaren öğretilen, “Misak-ı Milli sınırları içinde vatan bir bütündür” vecizesi de mi palavraydı yani?.. Kanla, irfanla çizilmiş o sınırlar, içinde “ulus” olarak yaşadığımız bu cennet vatan da bir hayalden ibaretti öyleyse!

Neydik biz o halde? Belirsiz bir toprak parçası üzerinde, haybeye yaşayan bir ahali, hiçbir şekilde milli duruşu olmayan bir “fasaryadan ulus” muyduk?

Bizi, yaklaşık 7 bin yıllık tarihimizi, Cumhurbaşkanlığı forsu üzerine işlenmiş “16 devlet simgesini” hiçe sayıp Cumhuriyet’in ilanından bu yana “Türk diye bir millet yoktur” diye raporlar hazırlayan, kitaplar yazan elin oğlu haklı mıydı; bizim tarihimiz, milli benliğimiz yok muydu, kurduğumuz onca büyük devlet, imparatorluklar, hepsi ama hepsi yalan mıydı?

Yüzüncü yılın eşiğine gelmiş, 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti de bir hayalden ibaretti, bu güzelim yurt ise geçici bir konaklama arazisiydi öyle mi?

- Yazıklar olsun!

Namusa gözaltı!

Yukarıdaki girişi içim sızlayarak, utanç duyarak yazmıştım...

Yıllar önceydi... Üniversiteli 6 genç, adeta kevgire dönen sınırlarımızın halini, sığınmacı/kaçak cennetine dönen ülkemizin önündeki devasa tehlikeyi haykırmak için İstanbul’da bir köprüye büyük bir pankart asmıştı:

- Hudut namustur!

Gençlerin uydurduğu bir slogan değildi; hudut boylarında, vatanı koruyan ordumuzun, elde silah güvenliğimizi sağlayan mehmetçiğin bulunduğu her terde “hudut namustur” sloganını görebilirsiniz...

- Tabii hâlâ duruyorsa...

Sonra ne oldu peki? Pankartı asan gençler gözaltına alındı, mahkemeye sevk edildi. Sonunda yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldı!

- Hapse atılmadılar şükretmeli miyiz diye düşündüm açıkçası!

O zaman İstanbul Bağımsız Milletvekili ve Ay-Yıldız Hareketi lideri olan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, aynen şu mesajı paylaşmıştı:

- Evet, hudut namustur. Bunu yazan Türk gençlerinin gözlerinden öperim!

Bununla da yetinmedi, gençlere destek olmak için avukatlarını savcılığa gönderdi. CHP ise genel merkezinin ön yüzüne devasa boyutta “Sınır namustur” pankartı astı...

Kısacası, yaklaşık 20 yıllık AKP iktidarında millet bunu da görmüş bunu da yaşamış oldu:

- Hudut Namusu gözaltına alınmış, yurt dışına çıkış yasağı getirilmişti!

“Sığınmacı istemiyoruz” sloganı da artık yasak!

Son müjdeyi ise iktidar partisinin ve tabii “Reis”in Hürriyet’teki sesi Abdülkadir Selvi vermişti!

Yabancı düşmanlığını Ümit Özdağ üzerinden izlediğini belirten bu zat, kendince örnekler verdikten sonra tribünlerde nefret dilini körükleyen sloganlar atılmasının ciddi bir güvenlik sorununa dönüştüğünü belirtip müjdeyi yapıştırmıştı:

- O nedenle spor karşılaşmalarında tribünlerde nefret dilini körükleyen slogan attıranlar tespit edilip, lig bitene kadar stadyumlara girmeleri yasaklanacak!

Nasıl olacaktı peki bu iş? Çok kolay, polis maçları seyreden taraftarı izleyecek. Sonracığıma, baktı ki bir bölümden “ülkede sığınmacı istemiyoruz” sloganları atılıyor, o bölgeyi muhasaraya alacak, kimlikler tespit edilecek ve o kişiler bir daha maçlara sokulmayacaktı.

- Gerçekten zekice bir buluştu!

Bu fikir, en büyük Türk büyüklerinin aklına mı geldi, yoksa bu arkadaş öyleyMİŞ gibi yapıp akıl mı veriyordu orasını pek kavrayamamıştım; ama olsun, sonuçta “akıllıca bir yasak” daha bu iktidarın karnesine yazılmıştı!

- Bu muhterem dahil, emek verenlerin tümünü kutlamıştım!

Aklıma nedense yıllar önce “Ermeni açılımı” yapılırken Türkiye-Ermenistan maçında taraftarın elindeki Azerbaycan bayraklarının toplanışı sahnesi gelmişti...

- Toplamak ve yasaklamak konusunda deneyimli oldukları kesindi!

Yıllar sonra, bugüne geldiğimizde ne oldu? Kayseri’de 5 yaşında bir kız çocuğunu taciz eden Suriyeli bir sapık yüzünden ortalık karıştı, gerilim tırmandı... AKP’li Cumhurbaşkanı olayların sorumlusu olarak “muhalefetin zehirli dilini” gösterdi. Yıllar içinde milyonlarca sığınmacı ve kaçağın elini kolunu sallayarak kevgire dönmüş sınırlarımızdan ülkemize girmesine gözünün kapayan iktidarın şimdi de muhalefeti suçlaması nasıl bir ruh halidir merak ettim doğrusu...

Kayseri olayının hemen ardından, Türkiye’nin kontrolünde olan El Bab bölgesinde, Cumhurbaşkanı’nın “Kuvayı Milliye” ile eş tuttuğu Özgür Suriye Ordusu çakallarının Türk bayraklarını parçalamaları, ülkemiz aleyhine sloganlar atmaları, TIR’larımıza ve Türk plakalı araçlara saldırmaları iktidarın biraz olsun gözlerini açtı mı peki?

- Öyle bir görüntü yok ortada ne yazık ki!