ANALİZ
Milli Eğitim’den Atatürk’süz açılış
İlk ve orta dereceli okullar bugün açılıyor.
Öğrencileri yeni ders yılı heyecanı sararken milli eğitim bakanı akıllara ziyan bir uygulama ile öğretmenlere “Atatürk’süz açılış” genelgesi gönderdi.
Genelgeye göre bu yıl çocuklara açılış günü Gazze davası anlatılacak.
“Vatan Sevgisi, Çanakkale’den Gazze’ye Bağımsızlık Ruhu” başlıklı genelgede 9’uncu sınıftan 12’inci sınıfa kadar çocuklara Filistin halkı ile Osmanlı devleti arasındaki kardeşlik bağının anlatılması isteniyor.
Eğitimi bilimsel olmaktan çıkarıp tamamen dini hale getirme çabasındaki Bakan Yusuf Tekin’in gönderdiği genelgede açılış gününün ilk dersi olarak “Vatan sevgisi, bağımsızlık, adalet, diğerkâmlık, kardeşlik, özgürlük, empati” verilecek.
Bakanın genelgesinde şöyle denmiş;
“Öğrencilerin vatan sevgisi, bağımsızlık, adalet, diğerkâmlık, kardeşlik, özgürlük ve empati değerleriyle yoğrularak tarihi süreçte Türk ve Filistin halkları arasında Osmanlı Devleti’nin çatısı altında oluşan kardeşlik bağı ile Çanakkale Savaşı’nda omuz omuza verdiği mücadele ana hatlarıyla vurgulanır. Türk Milletinin Millî Mücadele örneği üzerinden vatanına ve bağımsızlığına olan düşkünlüğü ile sömürgeci devletlere karşı gösterdiği mücadele üzerinde durulur. Filistin halkının verdiği insanlık onuru ve bağımsızlık mücadelesine değinilir.”
Genelgede öğretmenlere Mehmet Akif Ersoy’un şiirlerinin sunulması istenirken Atatürk’ten ise tek kelime bile söz edilmiyor.
Buna karşı Çanakkale Savaşı sırasında şehit olan Filistinli askerlerin Çanakkale Şehitliği’ndeki temsili mezar taşlarının gösterilmesi talimatı veriliyor.
Mezar taşları ile “vatan sevgisi ve bağımsızlık” mesajı, inanılır gibi değil.
Şimdi nedir bu?
Neden gençliklerinin ilk yıllarında olan çocuklara Gazze’de yaşananlar örnek gösterilerek vatan sevgisi anlatılmaya çalışılıyor?
Filistin halkının direnişi elbette önemli bir mihenk taşıdır ve yaklaşık 70 yıldır sürmektedir.
Gazze ise AKP iktidarı hariç neredeyse hiçbir Müslüman ülkenin gönülden desteklemediği Hamas örgütünün neden olduğu bir kanlı savaşın merkezi.
Hamas örgütünün eylemleri yeni öğretim yılı başında çocuklarımıza “bağımsızlık ve vatan sevgisi” açısından verilecek ders değildir.
Bütün dünyanın hayranlıkla izlediği Kurtuluş Savaşı ve bağımsızlık direnişi dururken çocuklarımıza Gazze ve Hamas örneği vermek akıl ve bilim dışı bir zihniyetin ürünüdür.
Öğretmenlere “Gazze ve Hamas’ı anlatın” talimatıyla gönderilen genelgede Atatürk’ten tek kelime ile bile söz etmemek ise bu ülkeye en hafif deyimle haksızlıktır.
Milli eğitim bakanının çağdışı uygulamasının bir benzerini de Milli Savunma Bakanlığı’nda gördük.
“Atatürkçüyüm” demeyi suç sayan ve teğmenlere soruşturma açan, ordudan atılmaları için hazırlık yapan bu bakanlık da hazırladığı Kıbrıs Barış Harekatı belgeselinde Kıbrıs’a çıkma talimatı veren dönemin başbakanı Bülent Ecevit’ten hiç söz etmedi.
AKP zihniyeti kendine uygun yeni bir tarih yazma peşinde.
Ama inanın bunun sonu hüsran olacaktır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
AKP kendine uygun tarih yazarken gerçekleri çarpıtıyor
Milli eğitim bakanının okulların açılış dersi olarak Hamas ve Gazze’nin anlatılması talimatında Çanakkale’deki Filistinli şehitlerin mezar taşlarının gösterilmesi de var.
Oysa bizzat Milli Savunma Bakanlığı kanıtlarına göre Çanakkale’de şehit olan askerler arasında Filistin’den gelen asker yok.
Kayıtlarda Birinci Dünya Savaşı’nda ölen sadece bir Filistinli’den söz ediliyor o da Çanakkale’de değil Kanal Savaşı’nda ölmüş.
Milli eğitim bakanı, Erdoğan kabinesindeki en tehlikeli kişi bana göre.
Geldiği günden beri eğitim müfredatını bilimsellikten uzaklaştırmaya ve dinsel hale getirmeye çalışıyor.
Atatürk, devrimler ve cumhuriyetle ilgili bilgiler olabildiğince yok edilirken pozitif dallardaki derslerin de sayısı hızla azaltılıyor.
Bunun yerine değişik isimlerde din dersleri konuyor.
Tek amaç dindar-kindar nesil yetiştirmek.
Sormayan, eleştirmeyen, karşı çıkmayan, merak etmeyen, araştırmayan bir nesille çok uzun yıllar iktidarda kalabileceklerini ve toplumu istedikleri gibi yöneteceklerini düşünüyorlar.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Erdoğan, Sisi ile konuşurken hiç Hamas ve Haniye demedi
Mısır Devlet Başkanı Sisi geldi ve gitti.
Erdoğan’ın “Katil, darbeci” dediği ve “asla görüşmeyeceğini” defalarca açıkladığı Sisi ziyaretinde bir ilginç nokta dikkatimi çekti.
Erdoğan görüşmeden sonra iki kez uzun açıklamalar yaptı.
Konuşmasında bol bol “Filistin davasından” söz eden Erdoğan “Sorunun çözümü için tam mutabakat içinde olduklarını” belirtti.
Ancak bu konuşmalarda Erdoğan bir kere bile Hamas ve Haniye’den söz etmedi.
Neden acaba?
Sanıyorum tüm Müslüman ülkeler arasında Hamas’a ve Haniye’ye destek veren tek ülke bile yok.
Sisi de hiç haz etmiyor bu örgütten.
Erdoğan belli ki her zaman olduğu gibi “duruma göre” davrandı ve alerji yaratmasın diye ne Hamas’tan ne Haniye’den hiç söz etmedi.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bu maskeli de neyin nesi?
Gazeteci Murat Ağırel hakkında “öldürülmesi için ihale yapıldığı” iddiaları ortaya atıldı.
Yüzünde maske ve kara gözlükle video çeken bir kişi bu iddiayı dile getirdiği gibi mafyatik bazı ilişkiler konusunda da bilgiler vererek eski bakan Süleyman Soylu’ya yönelik de tuhaf iddialar attı ortaya.
Bir gün sonra içişleri bakanı bu maskeli kişinin ve yardımcılarının yakalandığını açıkladı.
Ancak bunların kim olduklarını, hangi görüş adına bu tür videolar çektiklerini, ellerinde başka malzeme olup olmadığını öğrenemedik.
Üstelik bu kişiler 24 saat içinde serbest bırakıldılar.
Ardından maskeli kişi tekrar sahneye çıktı.
İlk videoları siyah beyaz olan bu kişi, kırmızı bir eşofmanla yüzü maskeli ve gözlüklü olarak geldi karşımıza bu kez.
Tehditlerin bini bir para olan yeni videosunda “Beni yakalayamazsınız, üç garibanı yakalayıp olayı çözdüğünüzü zannettiniz ama ben buradayım” dedi.
Ne garip işlerdir bunlar?
Bir taraftan sanki tüm dünya istihbaratını çökertiyormuş gibi hava basıyorlar diğer taraftan ne idüğü belirsiz bir maskeli ile başa çıkamıyorlar.
Sahi kimdir, neyin nesidir bu maskeli kişi?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Dilan Polat neden hala bu kadar şımarık davranıyor?
Haklarında 40-60 yıl hapis istenen Dilan ve Engin Polat çifti daha ilk duruşmada tahliye edildiler.
Kamu vicdanını ağır yaralayan bu olaydan sonra bir de baktık ki, Dilan Polat hapse girmeden önceki şımarık hallerine geri dönmüş.
Kocasını uzun bir konvoyla hapisten almaya giden Dilan Polat dönüş yolunda “Enerciii” diye şarkısını söyledi, el konulduğu söylenen çok lüks otomobillerinin yanında video çekerek “Şu Fero’nun anahtarını verin” diye bağırdı sonra araca binip gazladı.
Normal olarak böyle bir vartayı atlatanlar bir süre hiç gözükmezler, eski şımarıklıklarından uzak dururlar kendilerini unutturmaya çalışırlar.
Ama burada tam tersi oluyor.
Dilan Polat eskisinden de beter bir şımarıklık içinde toplumun sinir uçlarıyla oynamaya devam ediyor.
Neden acaba?
Bana göre bu bilinçli bir hareket.
Sanki birileri “Eskisi gibi ol, hiçbir şey yaşanmamış gibi davran, ilgiyi üzerine çek, bizden uzaklaştır, biz nasıl olsa seni koruyacağız” diyor.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Küçük Narin sırlarıyla gitmemeli
Tam 19 gün arandı bulunamadı.
El kadar bir mezrada toplam üç kilometrekarelik bir alanda kaybolmuştu küçük Narin.
Güya yüzlerce kişi bulmak için çabaladı.
Güya çok sayıda kişi sorgulandı, gözaltına alındı hata amca tutuklandı.
Sonunda daha önce iki kere aranan bir gölet içinden çıkarıldı talihsiz çocuğun cansız bedeni, üstelik bir çuvala konmuştu.
Bu çağda, bu kadar küçük bir yerde minicik bir çocuk bulunamaz mıydı, katilleri anında ortaya çıkarılamaz mıydı?
Neden olmadı?
Yayın yasakları var.
İktidar nedense “bir şeylerden” korktu.
Şimdi minik Narin cansız da olsa bulundu.
Peki gerçek ortaya çıkacak mı?
Zor gibi geliyor bana.
İktidarın “korktuğu” her neyse gerçeğin üstünün de örtülmesine neden olacaktır.
Muhalefet ve duyarlı kamuoyu bu korkunç olayın peşini bırakmamalı.
Hem katilleri he de “korkulan” neyse öğrenmeliyiz.