ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya üzerinden “Bay Çok Geç Kalan” diye seslendiği FED Başkanı Jerome Powell’a yine yüklendi.

“’Geç kalan’ Powell şimdi faiz oranlarını düşürmeli. İnanılmaz!!! Avrupa 9 kez faiz indirdi.”

Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüdeydi.

“Tayyip Erdoğan olarak şahsen faizsiz ekonomi özlemimi gür bir seda ile dillendirmeye devam edeceğim. Faize dayalı ekonomik nizamın değişmesi için mücadeleden geri durmayacağız” dedi.

İki lider de uzun süredir aynı cümleleri kuruyor.

Ancak Türkiye’nin hali ortada.

2019 yazında başlayan faiz indirimlerinin ardından bu ülke çok ağır bir sınavdan geçti—ve geçmeye devam ediyor.

Faiz düşerken hızla yükselen enflasyon, TÜİK verilerine göre Kasım 2022’de yüzde 84’e, ENAG’a göre Eylül 2022’de yüzde 186 ile zirve yaptı.

ENAG enflasyonu aylarca üç hanelerde seyretti.

Ekonomi sadece istatistiklerle değil, halkın mutfağıyla da test edildi.

Milyonların hayatına doğrudan dokunan, sofralardan geleceğe kadar yayılan bir çöküş söz konusu.

★★★

Bugün eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin derin bir oh çekerek çiçeği ve ateşten gömleği yeni bakan Mehmet Şimşek’e devretmesinin ikinci yılı.

Görevi devralırken Şimşek, “Rasyonel zemine dönmekten başka çaremiz yok” demişti. O gün politika faizi yüzde 8,5’ti. Bugün yüzde 46. Enflasyon TÜİK’e göre yüzde 38’di, bugün yüzde 35. Ama sadece TÜİK’e göre... Çünkü o gün de bu verilerin pazardaki karşılığı sorgulanıyordu, bugün de...

Aradan geçen iki yılda rasyonalitenin cebimize yansıması olmadı.

5 Haziran 2023’te 20,84 TL olan dolar bugün 39 TL. Gram altın 1309 TL’ydi, bugün 4225 TL. Bir kilo kıyma 290 TL iken bugün 680 TL. Motorinin litresi 19,42 TL’den 45,38 TL’ye fırladı. En ucuz otomobil 556 bin liraydı, bugün 1 milyon 100 bin liranın üzerinde.

Peki asgari ücret ne kadar arttı? 8506 TL’den 22.104 TL’ye geldi. Artış oranı yüzde 160. Fena mı? Hayır. Ama açlık sınırı 10.360 TL’den 25.092 TL’ye, yoksulluk sınırı 33.750 TL’den 81.734 TL’ye yükseldi. Yani artan sadece maaşlar değil; temel ihtiyaçların maliyeti de ikiye katlandı. Kiralar 11.000 TL’den 22.000 TL’ye geldi.

Enflasyon kağıt üzerinde düştü ama diğer tüm göstergelerdeki artış üç haneli oldu.

Cebimizdeki kayıp derinleşti.

★★★

Şimşek’in “rasyonel zemin” söylemi elbette karşılıksız kalmadı.

“Etkisi olmadı” denilen 19 Mart operasyonu ve İBB’nin seçilmiş Başkanı Ekrem İmamoğlu tutuklanana dek Merkez Bankası rezervleri toparlandı.

Swap hariç net rezerv pozitife döndü.
Yabancı yatırımcı yeniden Türkiye’yi konuşmaya başladı.

Ama rasyonalite hâlâ market rafına, alışveriş poşetine, doğalgaz faturasına, kiraya uğramadı.

“Rasyonalite” çağrıldı ama o kadar geç kalınmıştı ki, faiz inerken tırmanan enflasyon, faiz çıkarken de tırmanmaya devam etti.

Çünkü zemin kaygandı.

19 Mart sonrası bir kez daha net bir şekilde görüldü.

Üstelik o “çağrı”, Londra’da yapılan yatırımcı toplantılarıyla, New York’taki sunumlarla sınırlı kaldı.

Oysa rasyonalite sadece dış yatırımcıya güven vermek değil; pazarda, mutfakta, kirada da hissedilmesi gereken bir denge haliydi.

Ama bugün ortada yalnızca koca bir toplumsal yorgunluk ve sistemin yarattığı ekonomik enkazın ortasında, “sabredin, düzelecek” denilen milyonlar var.

Bu yüzden artık şu soruyu dürüstçe sormak gerekiyor:
Rasyonel olmak sadece yurt dışı yatırımcı aramakla ve sözle mi sınırlı?

Yoksa o teori bir gün pazarda, ev kirasında, mutfakta da hissedilecek mi?