Türkiye’deki ilk güzellik yarışması 1929 yılında, Cumhuriyet Gazetesi tarafından düzenlendi...

Feriha Tevfik Hanım yarışmanın birincisi oldu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin seçilmiş ilk:

En güzel kadını oldu...

O yarışmadan 3 yıl sonra (1932) yapılan yarışmada Türkiye’yi Keriman Halis temsil etti...

Ve:

Dünyanın en güzel kadını” seçildi...

Yarışmadan iki yıl sonra (1935) Soyadı Kanunu çıktığında...

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Keriman Hanım’a:

“Ece/Kraliçe” soyadını verdi...

Şimdi de günümüze geleyim...

Daha yakın bir zamana kadar...

1400 yıl öncesinin Arabistan’ını yaşayan ve yaşatan Suudi Arabistan:

Ülkeyi yöneten Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın reform hareketlerinden sonra ilk kez:

Kadın güzellik yarışmasına katıldı.

Yani canlarım...

Veliaht Prens Muhammed bin Selman, Kral babasına rağmen:

Atatürk’ün 100 yıl önce kurduğu Türkiye’yi...

Bugünlerde kurmaya çalışırken...

Dünyanın en modern ve medeni İslâmiyet anlayışını yerleştirmeye çalışan büyük Önder Atatürk’ün Türkiye’si;

1400 yıl öncesinin Arabistan’ına döndürülmek isteniyor...

Nereye geleceğimi tahmin etmişsinizdir...

Halen şeriatla yönetilen Suudi Arabistan giderek dünyevî (Seküler) bir modele dönmek için hazırlık yapıyor...

Alkollü içeceklerin serbest bırakıldığı turizm kentlerinden sonra...

Bu defa da:

Malezya’da düzenlenen Miss Asia International 2024’ün bu yılki yarışmasına ilk defa bir kadın aday gönderdi:

Rumy Al-Qahtani...

Avustralya, Borneo, Hindistan, Endonezya, Japonya, Tayland, Filipinler, Singapur, Suudi Arabistan, Vietnam, Bangladeş, Myanmar ve Malezya’nın da bulunduğu 12 ülke ve bölgeden yirmi beş yarışmacının katıldığı seçmelerde...

Suudi Arabistan’ı temsil eden Model Al-Qahtani...

Bir sosyal medya paylaşımında şunları yazdı:

“Yarışmaya katılmaktan onur duyuyorum...”...

Yukarıda fotoğraflarını gördüğünüz Rumy Al-Qahtani’nin podyumda saçlarını savurduğu anlar:

“Özgürlük işareti” olarak yorumlandı...

Ülkemizi yöneten siyasal İslâmcı iktidar umarım:

Ders alır...

Geriye dönük bakışlarını artık ileriye çevirir...

Günün sözü

“Demokrasilerde her iktidar, kendi ülkesinin bayrak yarışçısıdır ve yarışırken arkasına değil önüne bakmalıdır...”.

Memduh Bayraktaroğlu

BAKALIM N’OLCAK?..

Hırs, başarının temel taşlarından biridir...

Ama...

Fazlası:

İhtirastır...

İslam Peygamberi; haris, yani muhteris, yani ihtiraslı olmanın yanlışlığını ne güzel anlatmış:

“Hayr ül umuri evsatuha...”.

Günümüz Türkçesiyle söylersek:

“İşlerin en hayırlısı, mutedil/aşırıya kaçmayandır...”.

Canlarım...

Her aşırı:

Her kişi ve kuruma bela getirir...

İlâç bile aşırı çok olursa:

Zehir etkisi yapar...

Güney Amerika ülkelerinde iktidarın askeri darbelerle değiştirilmesi (Bir ara) adeta normal olan gibiydi...

Yani:

Darbe yapıp ülkenin cumhurbaşkanı olma hırsı bürümüştü bütün askerleri...

En çok darbe yapılan ülkelerden birinde vatandaşa, darbelerin sebebi soruldu:

“Elbette darbe olur çünkü henüz hepimiz Cumhurbaşkanı olmadık...”.

Türkiye bir ara her Genelkurmay Başkanının Cumhurbaşkanı olacağına doğru giderken...

Sivil politikacı Özal kendisini cumhurbaşkanı seçtirince...

Sivil cumhurbaşkanı dönemi başladı...

Bu defa da öyle bir cumhurbaşkanı var ki:

Ne anayasa dinliyor...

Ne “baba yasa...”.

Her konuda ve herkese:

“Benden daha iyi mi bileceksiniz?” diye adeta fırça atıyor...

Durun bakalım n’olcak?..

O DÖNEMDEN FARKI YOK

Ömer Faiz Efendi Padişah Abdülaziz’le birlikte katıldığı Avrupa seyahati sonrası yazdığı hatıratının bir yerinde şöyle diyor:

“İnsanlar sadece kendilerini düşünmüyorlar. Dedeler, yaptıkları işlerin çocukları ve torunları için de olduğunu hesaplıyorlarmış. Bizim İstanbul’da ben şehremini olarak, bir sokağı tamir için ne sıkıntılar çekerim, bilirim amma anlatmaya kudretim yetmez...”.

Lütfen söyler misiniz?..

Günümüz belediyeciliğini perişan eden...

Belediye başkanlarının ayaklarına pranga vuran günümüz seçilmiş sultanlarının...

Abdülaziz’in padişahlık döneminde...

Şehrin Belediye Başkanı Ömer Faiz Efendi’nin çektiklerinden ne farkı var?..

SEN SENİ BİL KIZ...

Malezya’da yapılan güzellik yarışmasında Suudi Arabistan’ı temsil eden Model Al-Qahtani, aşağıda gördüğünüz gibi üzerinde tevhidin yazdığı bir bayrağa sarındı...

Aşırı çirkinliğiyle tanınan iktidar yandaşı bir kadın şöyle eleştirdi Suudi Güzeli:

“Suudi Arabistan’ın güzellik yarışmasına yolladığı kızın sırtına sardığı Kelime-i Tevhid bayrağı.

Yazıklar olsun!”

Bu medeni genç kızı aşağılayan iktidar yandaşı kadına bir Suudi Arap, sosyal medya üzerinden şu cevabı verdi:

“Ülkenize ve ülkenizin problemlerine odaklanın; enflasyon, yolsuzluk, işsizlik, her gün işlenen suçlar ve cinayetler, bekarlara bile yetmeyen asgari ücretler, Kürtler, yasadışı göçmenler ve siyasi görüş farklılığı sebebiyle Türk halkının farklı kesimleri arasındaki günlük çatışmalar ve nefretler vb...”.

Ne demiş atalarımız:

“Sen seni bil sen seni...

Bilmez isen sen seni...

Patlatırlar enseni...”.

HANGİSİ MÜSTEHCEN?

Çocukluğumun geçtiği ve sabah namazlarında müezzinlik bile yaptığım Kırklar Camii İmamı Bilal Hoca’ya bir gün:

“Mini etek konusunda ne düşünüyorsun Hocam?” diye sordum...

“Çirkin bacaklı bir kadında çok sakil duruyor, müstehcen buluyorum” dedi...

“Yani, güzel bacaklı bir kadın giyerse.....” dedim...

Güldü ve şöyle dedi:

“Yakışan ve yakıştıran giysin, o zaman müstehcen olmaz...”.

Bu arada müstehcenin ne demek olduğunu açıklamama gerek olmadığı kanaatindeyim...

Ama...

Çok genç okurlar için kısaca hatırlatayım:

“Açık saçık, edebe aykırı...”.

Yani... Bizim sevgili hocamız...

Bir kadının kendisine yakışan ve yakıştırdığı giysinin:

“Müstehcen” sayılamayacağını söylemek istiyordu...

DÜNÜN X’İ

Ragnar; 11.köy’s sheriff

@rigal26

Liberaller devlet düşmanı değildir. Devletçiliğin ve devleti sömürü aracı haline getirme amaçlı politikaların düşmanıdırlar.

DÜŞENE BAKIN

Fıkra bu ya...

Brigitte Bardot ölmüş...

Sırat köprüsünün başına getirilmiş...

Her ünlüyü olduğu gibi Bardot’yu da Aziz Sen Piyer karşılamış...

Gençliğinde dünyanın en güzel kadınlarından biri olan ünlü aktris, ahirette de o gençlik yaşındaymış...

Korku içinde ve fena halde titriyormuş...

Sen Piyer ise kendisini teselli ediyormuş:

“Korkma yavrum... Sırat köprüsünden geçerken maziyi düşünme... Kalbini temiz tut yeter...

Düşmeden geçersin... Sen yeter ki kalbini temiz tut... Yürü, korkma, ben de arkandan geliyorum...”.

On adım atmışlar ve...

Sen Piyer aşağı düşmüş...