Kadro değeri, yaldızlı yıldızlar, isimler falan mühim değil. İki maçta Lugano, kaleye otobüs çekmekle övülen (ya da eleştirilen) Mourinho’nun kadrosuna dört attı. Bunu sezon boyunca başka bir takım başarabilecek mi bilemeyiz ama ilk eşleşme açısından yorucu olmalı. Ancak sevindirici şeyler de var. Mourinho’nun takıntılı olmaması. Pragmatizmin kitabını yazmış bir hoca o. Sonucu nasıl alacağım, turu nasıl geçeceğim, skorun en kısa yolu nedir diye düşünüyor kenarda hep... Fred sakatlanıp kenara gelmişken Krunic’te de ısrar etmedi. Hemen C Panı: Mert Hakan Yandaş; o da harika asisti yapıverdi.

Fenerbahçe’nin sezonu böyle geçmeye aday. A olmazsa B, o da olmazsa C, D... Yeter ki çözüm için kenarda cesareti olsun hocanın. Geçen sene sanki bu yönde eksik kaldı 99 puanlı Kanarya.

Sarı-lacivertlilerin jeneriklik gol yeme geleneği de devam ediyor. Yeniler dört gol de birbirinden zor vuruşlarla geldi. Dört futbolcu da ilk Avrupa kupaları gollerini Fener’e attı. Manidar değil mi...

Mert Hakan topu adeta kafasına çarptırdı Dzeko’nun ama sonuçta gol, golü atana yazılır. İki maçta dört attı 38’lik delikanlı. Dakika 87’de bile oyun kuruyordu. Gerçek bir lider olduğunu gösterdi Dzeko. Üstelik belki de bir sonraki turda yedek kalacağını bilirken. Tebrikler.

Livakovic’in ilk yarıda yaptığı mucize kurtarış belki de turu getirdi. Son noktayı koyan Szymanski de ülke puanına katkı yaptı. İlk maç sonunda ‘bu iş bitti’ demiştim ama futbol bu işte. Lugano’nun hırslı bir hocası var. Adını ileride daha da duyuracak. Takımı maksimumunu verdi.

Sıra Lille’de. Fransızlar, Lugano’ya rahmet okutur. Defans hattının bu kadar savruk olma lüksü yok bir kere. Ne diyelim yolun açık olsun Fenerbahçe, daha agresif olman dileğiyle.