KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, “Terörsüz Türkiye” diye adlandırılan dönem için önemli açıklamalarda bulundu.

KCK’nın Avrupa yayın organı firatnews, Hozat’ın Medya Haber TV’deki bir röportajını verdi.

Hozat, Medya Haber TV’deki konuşmasına, KCK lideri Öcalan’ın “Gizli ruhum” dediği Haki Karer, İbrahim Kaypakkaya ve 3 Mayıs’ta ölen Sırrı Süreyya Önder’i, ‘Mayıs şehitleri’ olarak adlandırdı ve anarak başladı.

Sırrı Süreyya Önder’in 3 Mayıs Türkçüler Günü’nde hayatını kaybetmesi ise bir başka tesadüf müydü bilemiyorum... Etnik yapısı ile özdeşleşen bir başka ölüme, son zamanlarda hiç rastlamadım!

Hozat, konuşmasına 52 yıllık ‘sözde özgürlük’ mücadelesinden, Türkiye’nin ‘sözde soykırım’ ve ‘imha planlarından’ bahsederek başladı.

‘Sözde önder’ olarak adlandırdığı Öcalan ile Türkiye’nin, zorunlu olarak çaresizlik içinde görüşmek istediğini ifade etti.

En dikkat çekici iddialarından biri de Bahçeli’nin açıklamalarını, 100 yıllık devlet aklı olarak ortaya koymasıydı. 100 yıllık sözde imha ve inkâr politikalarının, Bahçeli zihniyetinde yürütüldüğünü söylemesiydi! Hatta MHP’nin, Türkiye’nin kuruluş felsefesini temsil ettiğini söyleyecek kadar komikleşti!

Oysaki Lozan’a saldıran BOP görevlileri ve KCK’nın, ‘bu devlet’ dediği, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu devletti. Yoksa 16 Nisan sonrası gelen rejimi kastettiklerini sanmıyorum!

Bahçeli’nin KCK’ya çağrısını, ‘Türkiye’nin çağrısı’ olarak ifadelendiren Hozat, PKK/KCK’nın fesih kongresini yaptığını hatta bölücü Öcalan için “Çeşitli tarzlarda kongreye katıldı” ifadesini kullandı!

Sözde “önder Apo” olarak nitelendirdiği bölücü KCK elebaşı Öcalan’ın, fiziki özgürlüğünün ve demokratik siyaset hakkının tanınması gerektiğini vurgulayarak devam etti.

Hukuki haklar’ vurgusu yaparak da yeni infaz yasasına değindi. Son olarak da etnik kimliklere dayanan bir anayasa olmaz ise  “fesih” olmaz dedi...

Bu bölümdeki konuşmasına, “Savaşçıların elinden silahı ancak önder Apo alabilir” diyerek fesih ve silah bırakmanın şartlarının sınırlarını böylece çizmiş oldu!

Ardından, “Türk medyasında süreç karşıtları nasıl konuşturuluyor” diye şikâyet etti. Kime şikâyet etti, kimi kastetti anlamadım, size bırakıyorum!

Hozat’ın buraya kadar yaptığı açıklamalara baksan hala eski Türkiye var zannedersin. 16 Nisan’da Atatürk rejiminin değiştiğini bilmemesi ise mümkün değildir. Neden böyle davrandığına gelince hâlâ milletimiz eski rejim var zannediyor da ondan!

Önemli bir bölüm de muhalefete yönelik yaptığı açıklamalardı.

CHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi’ni ‘rantçı ve savaştan beslenenler’ diye adlandırarak başladı. En komik cümlesi de ki kim söyletti bilemiyorum (!), ‘Cumhuriyet, laiklik ve Türkiye’nin sınırları’ ile sorunlarının olmadığını söylemesiydi! ‘Tekçi, faşist’ cumhuriyeti reddediyorlarmış!

Hozat, CHP’ye önemli bir bölüm ayırdı. Bugün CHP, eylemler, yürüyüşler ve mitingler yapabiliyor ise kendilerinin verdiği ‘sözde demokrasi’ mücadelesi sayesinde yaptıklarını iddia etti.

Düne kadar da ‘koltuk değneği’ olmak ile suçlamayı ihmal etmedi. Yani anlayacağınız CHP Bahçeli kadar bile olmamıştı!

Ardından etkisiz, yetkisiz TBMM’de kurulmasını istediği komisyonda, CHP’nin de yer alması gerektiği noktasında epey gaz vermeye çalıştı.

Gazda o kadar ileri gitti ki; “CHP ve muhalefet ‘sözde’ önder Apo ile görüşmeli” bile dedi! “Baş müzakereci ‘sözde’ önder Apo’yu muhatap kabul etmeli” dedi!

Son gazını da “Bu CHP’ye fayda sağlar”, “CHP sürece sahip çıkarsa başarılı olur” diyerek konuşmasına son verdi...

Hozat’ın anlattıkları, KCK’nın talepleridir. ‘Terörsüz Türkiye’ adı ile yürütülen ve ülke gündeminde Hozat’ın ve KCK elebaşının taleplerinden söz eden yok!

Sonuç olarak Hozat çok netti. İlk aşamada TBMM’de kurulması istenen komisyonun çok önemli olduğu ortaya çıktı. KCK için muhalefetin komisyona oturtulmasının çok önemli olduğu da ortaya çıktı!

Anlaşılan KCK’nın ve BOP görevlilerinin planları, muhalefet komisyona dâhil olur ise gerçek olacak. Komisyon, uzun ince bir tünel! Geri dönüşü olmayan! Ve sonu sözde yeni anayasaya çıkan bir tünel!

Muhalefetin sözde yeni anayasa tuzağına düşmeyeceğini de görüyorum...