★
Adamın arabası eskimiş, her gün bir arıza çıkarıyor.
Adeta:
“Beni değiştir” diye bağırıyor!..
Bir gün yolda kalmış...
Marş basmıyor, akü kaput!..
Arabayı ittirerek çalıştırmak lâzım...
Yoldan geçenlere:
“Abiler, bir el atıverin şuna sevabına” diye sesleniyor...
İtiyorlar ve araba çalışıyor...
Adam arabasının direksiyonuna geçip karısına:
“Gördün mü? Nasıl ittifak kurdum ve arabayı çalıştırdım” diyor...
[caption id="attachment_422658" align="alignnone" width="600"]
![](https://korkusuzo01.sozcucdn.com/cdn/2023/06/2-7.jpg)
★
Serdaroğlu fıkrayı anlattıktan sonra şöyle diyor:
“Buna ittifak değil, toplama insanlarla bir tek iş yapıp dağılmak denir. Yani iş bitti, herkes yoluna...”.
★
Fıkra hoş...
Ancak...
Hissede (Bana göre) eksikler var...
★
Marşı basmayan arabayı çalıştırmak için arabanın düz şanzıman (Debriyajlı) olması lâzım...
Direksiyondaki kişinin düz kontak yapabilmek (Arabanın itilerek çalıştırılması) için...
Vitesi ikiye almak gerektiğini:
Bilmesi lâzım...
Araba itilmeden önce:
Debriyaja basması...
Ve...
Tekerlekler birkaç tur attıktan sonra...
Ayağını hemen debriyajdan çekip...
Gaza basması gerektiği konusunda:
Bilgi sahibi olması şart...
Bunları bilmeyen birisi direksiyona geçerse
O motor:
Sittin sene çalışmaz...
★
O anda asıl olan...
Arabanın motorunu çalıştırmak için...
Arabayı hareket ettirebilecek güce sahip kişilere ihtiyaç olduğu gerçeğidir...
O kişileri bulmak yetmez...
Direksiyona geçenin...
Neler yapması gerektiği konusunda...
Bilgisi ve tecrübesi olmalı...
★
Ve...
Bütün bunları bilmesi de yetmez...
İttifakı kuran (Arabayı ittirecek ahaliyi bulan...).
Ve...
Motoru çalıştırmayı başaran kişinin...
Karısının...
Bir süre sonra...
Arabayı ittirenlerle birlikte kaçıp gitmeyeceğinden:
Emin olması gerekir...
★
Sevgili Serdaroğlu...
Amacım fıkranızı ve görüşlerinizi eleştirmek değil...
Kendimce eksik bulduğum hisseye:
Katkıda bulunmaktı...
Günün sözü
Sözün sahibi kim, bilmiyorum...
Ancak...
Sanırım şöyleydi:
“Birbirimizle çatışmayı değil birbirimizle el ele vermeyi tercih etmeliyiz. İçimizden düşen kim olursa olsun el uzatıp, yerden kaldırmalıyız...”.
![](https://korkusuzo01.sozcucdn.com/cdn/2023/06/3-5.jpg)
Olmazsa olmaz
Her şeyin (buradaki şey kişi değil mal veya hizmettir) fiyatını bilen...
Ama...
Değerini bilmeyen...
Ya da...
Her şeyin değerini bilen...
Ama...
Ödeyeceği fiyatı bilmeyen biri arasında:
Hiçbir fark yoktur...
Zira...
Öyle şeyler vardır ki:
İkisini de...
Aynı anda bilmelisiniz...
★
Meselâ sevgisiz ilgi ne kadar yavan ve değersiz ise...
İlgisiz sevgi de o kadar değersizdir...
★
Eskiler bu hale:
“Mütemmim” derlerdi...
Yani...
Birbirlerinin:
Olmazsa olmazı...
★
Nefret de bir ilgidir...
Ama...
İçinde sevgi olmadığı için...
Nefret edeni de yakar...
Nefret edileni de...
Ancak en çok da...
Nefretin sahibini yakar...
★
Biz Türk Müslümanları...
Birbirimize ilgi duymayı, birbirimizi sevmeyi unuttuk...
Yani:
Millet olmaktan vazgeçtik...
★
Neden mi?..
Ekonomik büyümeyi...
İnsanî gelişmişliğe tercih ettiğimiz...
İnsani gelişmişlik sağlanmadan:
Sürdürülebilir ekonomik gelişme olabileceğini sandığımız...
Ve...
★
Ülkeyi yöneten siyasetçiler sanata değer vermek yerine:
Her tür sanatın içine:
Tükürdükleri için...
İnanan insanlardan kork
Bir Aamir Khan filmi olan Yeryüzü Yıldızları’nda...
Solomon Adaları’nda yaşayan yerlilerin, ilginç bir ağaç kesme yöntemi olduğunu dinlemiştim...
★
Yaşlı ormanlar...
Devasa gövdeli ağaçlar...
Elektronik testere gibi teknolojik nimetlerin olmadığı eski yıllar...
Ağaç gövdeleri de o kadar kalın ki:
Baltayla kesilmesi de neredeyse imkânsız...
[caption id="attachment_422660" align="alignnone" width="600"]
![](https://korkusuzo01.sozcucdn.com/cdn/2023/06/5-3.jpg)
★
Halk o kadar inançlı ki:
Ağaçların da tıpkı insanlar gibi:
Ruhları olduğundan emin...
★
El ele veriyor...
Kesmek istedikleri ağacın çevresini:
Sarıyorlar...
Ve...
Bağırarak:
Çok ağır sözler söylemeye...
Ağaca beddua etmeye...
Lânetlemeye başlıyorlar...
★
Okudukları beddua...
Ettikleri lânet...
Ve küfürler...
Ağacın içindeki ruhu kızdırıyor:
Ağacı terk etmesini sağlıyor...
Ve bir süre sonra...
Ağaç kurumaya yüz tutuyor...
Ardından da devriliyor...
★
Şaka gibi ama değil...
Bu yöntem Solomon Adaları’nda yüz yıllardır uygulanıyor...
Ve...
Tutuyor...
★
Ey insan oğlu ve kızı...
Ey siyasetçi...
Ey gazeteci...
İnanan insanlardan kork...
Onların nefretini değil...
Sevgisini kazan...
Geri kalmışlık
İnsani gelişmişliğini tamamlayamamış toplumlardan oluşan az gelişmiş ülkelerde özgürlük:
Yoksul...
Din afyonuyla uyutulmuş...
Ve...
Milliyetçilik gazıyla şişirilmiş çoğunluğun değil...
Aydın azınlığın talebidir...
★
Azgelişmiş ülkelerin insanî gelişmişliklerini tamamlayamamış halkları:
Yönetilmeyi sever...
Hem de...
Baskı altında yönetilmeyi sever...
O nedenle...
Azgelişmiş ülke insanları için...
Hoş olmamakla birlikte:
“Deveye diken yaraşır” diye başlayan o “kem söz” söylenmiştir...
★
Ve canlarım...
Hem tarihe...
Hem günümüze baktığınızda göreceksiniz ki:
Azgelişmiş ülke halkları:
“Biz ekip olarak geliriz ve sorunlarınızı çözeriz” diyenleri değil...
“Ben gelirim bütün dertlerinize derman olurum” diyen...
Ve...
Bu durumlarda çok rahat yalan söyleyebilen politikacıyı...
Ya da:
Darbeciyi sevmiştir...
Kimse yokmuş
Hüsmen, Hasibe’yi her gördüğünde yanına gider:
“A be Asibe bu gece geleyim sana” dermiş...
Hasibe de her seferinde:
“Olmaz be ya eerkesçikler evde” diye cevap verirmiş...
Bir gün Hüsmen yine yaklaşmış Hasibe’nin yanına:
“Bu gece bari geleyim be ya çok özledim” demiş...
“Olur be ya” demiş Hasibe “helbette gel; bu gece evde kimsecikler yok...”.
Hüsmen gece gitmiş...
Evin zilini çalmış...
Kapı açılmamış...
Çünkü...
Evde kimse yokmuş...
★
Sadece ekonomide değil...
Fıkra anlatırken bile saçmalayabileceğimi:
Kanıtlamak istedim...