Korkusuz
Ümit Zileli

Karanlıkta ışığımızı paylaşarak aydınlığa ulaşmak

Milletin yarısından biraz fazlası bir kez daha “Tek Adam Rejimi”ne “Evet” dedi... Üstelik böylesine bir krizin ortasında, yoksulluk dibe vurmuşken, bravo doğrusu!
Aynı kesim, “Cumhur İttifakı”na da Meclis çoğunluğunu verdi... Bu sonuçla birlikte yüz yıllık parlamenter demokrasi, AKP’li Cumhurbaşkanın da hemen seçim ertesinde vurguladığı gibi noktalanmış oldu. Artık yeni rejimin “tek adamı” bu kez ülkeyi istediği gibi değiştirme özgürlüğüne kavuştu!
-Acaba kavuştu mu?
Tayyip Bey
, yeni rejimin üçüncü kez başkanı olmayı başardı; ancak AKP yüzde 35’e kadar gerileyip, çoğunluk sayısı olan 300 milletvekilinin çok altında kaldı... Bu ne demek peki? Neredeyse tüm anket şirketleri dahil, tüm tahminleri aşarak, yüzde 10 oyla 50 milletvekili çıkaran MHP, dizginleri ele aldı demek!.. Yeni Refah Partisi ile HÜDAPAR da ittifakın yeni “sorunları” olmaya aday!

İttifak’ın küçük ortağı MHP, bundan böyle her konuda büyük ortağı istediği yönde etkileme, isteklerini dikte etme gücünü ele geçirmiş durumda!.. Bu durumun AKP’li Cumhurbaşkanını yakın gelecekte ne denli bunaltacağını da bir tarafa not edin lütfen!. Devlet Bahçeli kendinden o kadar emin ki, dünkü haberlerde Cumhurbaşkanı yardımcısı teklifini reddettiği anlatılıyordu!
Millet İttifakı’na gelince; Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 48 ile kaybetti. Evet, belki CHP tarihinin en yüksek oyunu aldı ancak partisinin aldığı oy yüzde 25! Bu ne demek peki?

-Geriye kalan yüzde 23 oy ona ait değil demek!

Kemal Bey, altılı masayı kurarken seçimlerinde vahim hatalar yaptı; diğer taraftan, kararlı, nazik, kötü dil kullanmayan bir profil çizdi ancak yetmedi... Büyük kentlerde, Karadeniz hariç tüm sahil şeritlerinde kazanması da yetmedi... “İyi saatte olsunların” etkisinin dışında sandıkların önemli sayılacak bölümü de korunamadı, CHP yönetiminin “harika, müthiş” dediği seçimi izleme sistemi de yetmedi! Bir konuyu fena halde atladılar:

-Artık “Yeni Türkiye”de yaşadıklarını!

Bedeli hep birlikte ödenecek!..


İYİ Parti ise, yine büyük hayal kırıklığına uğradı!..
Meral Akşener’in partisi yapılan tahminlerin çok gerisinde oy alabildi! Diğer ittifak üyeleri ise ne kazandırdı bilmem ama kazançlı çıktıkları kesin!

Cumhurbaşkanlığında ve Meclis’te geride kalınmasının sonucunda da Millet İttifakı doğal olarak dağıldı...
Halkımıza dönersek; yüzde 50’lik kesim çoğu kez yaptığı gibi geçmişten ders almak yerine, gürül gürül yanan, sıcaktan kıpkırmızı kesilmiş sobaya elini koyup, yanıp yanmayacağını bizzat test etme yolunu tercih etti!.. Elinin birinci derece yanık olacağı kesin... Ancak bedelini onunla birlikte diğer yüzde ellilik kesim de çekecek, ne yazık ki:
-85 milyon, Cumhuriyetin faziletinden kopup, tek adam yönetimine evet demenin bedelini hep birlikte ödeyecek!..
Bu ülkenin ve milletin önünde çok tehlikeli bir gelecek uzanıyor... Ekonomik göstergeler yağmur gibi zamları, nefes almanın bile zorlaşacağı bir süreci işaret ediyor!.. Namuslu ekonomistler, batacak şirketleri, kemiğe dayanacak yoksulluğu öne çıkarıyor, ne yazık ki... Neredeyse tek dostumuzun kalmadığı bu coğrafyada, iktidarın günahlarının yarattığı tahribatın faturası ne olacak, onu da bilmiyoruz; ancak önümüze mutlaka bir bedel konulacağını görmek için kahin olmaya da gerek yok!..
Çünkü bunlar kehanet değil, yıllardır yaşadığımız, içinde yuvarlanıp durduğumuz acı gerçekler!..
-Birbirimize sarılmanın, direnmenin ağır sürecine hazır olmamız gerekiyor!..

CHP, bu süreçte yalnız kalmış gibi görünse de yakın gelecek neler getirecek bilinmez... Şu anda, eğer kazanmış olsa önünde takla atacak “aparatlar” istifa diye yırtınıyor... Evet, bence de gitmeli ama yerel seçimlerden sonra!

CHP’nin başına kimin geçeceğinden çok, nasıl geçeceği, 10 ay sonraki yerel seçimler için nasıl güven tazeleyeceği önemlidir bu noktada; İstanbul’u AKP’ye teslim etmek pahasına yapılacak hiçbir girişim ise bu güveni sağlamaz, aksine eritir...

-Serinkanlı, aklı başında olmanın zamanıdır şimdi!

Sözümüz söz!..


Bizlere gelince; bugüne dek yaptığımız gibi, gerçekleri olduğu gibi yazmaya, söylemeye devam edeceğiz... “Her türlü ahval ve şerait altında dahi” başımız dik, kalemimiz keskin ve kırılmaz olacak... Gördüğümüz yanlışları, yalanları, yolsuzlukları, milletin ve ülkenin aleyhine her türlü kumpası yazmayı, duyurmayı sürdüreceğiz... Gücün önünde asla diz çökmeyeceğiz. Yerimiz hep olduğu gibi yine milletin yanı olacak...
İnsan mecbur kaldığında karanlıkta da yürür!.. Üstümüze çöken karanlıkta, kalemimizde, sözümüzde bir damla ışık kaldıysa onu da bu ülkenin aydınlık, yurtsever insanlarıyla yürekten paylaşacağız...
-Duruşumuz ve sözümüz budur!..