Dün 8 Eylül’dü... CHP İstanbul İl Başkanlığı kendisini bölmek, parçalamak isteyen güçlerin isteği ve planı doğrultusunda resmen işgal edildi.
İktidarın polis gücünü arkasına alan Gürsel Tekin, bir zamanlar ikinci adamı olduğu kendi partisinin binasına “kayyum” olarak girdi.
★★★
Bugün aynı zamanda 9 Eylül...
Güzel İzmir’in düşman igalinden kurtuluşunun 103’üncü yıldönümü...
Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’daki düşman gemilerini görünce “Geldikleri gibi giderler” demişti ya...
Belki de bu söz onun tek yanılgısı oldu...
Çünkü... Gittiler ama geldikleri gibi değil!
Geldiklerinde havalarından geçilmiyordu...
Mağrurlardı.
Kibirlilerdi.
Şımarıklardı.
Acımasızlardı.
Giderken ise bunlardan eser yoktu:
Ezik, çaresiz, bitkin ve zavallıydılar.
Yanlarına koca Osmanlı İmparatorluğu’nu kendilerine peşkeş çeken Padişah Vahdettin’ini de alıp sürüngen gibi gittiler.
★★★
9 Eylül 1922’de İzmir’deki ve 6 Ekim 2023’te İstanbul’daki gidişler bütün “zalimlere” ders olmalı...
Gelirken kuvvetlidir onlar; arkalarında orduları vardır.
Kaldıkları süre de acımasızdırlar...
Dedikleri dedik, çaldıkları düdüktür...
Kendi yasalarını, kendi hakimlerine, savcılarına uygulatıp can yakarlar...
İşgallerine karşı çıkan herkesi cezaevlerine atarlar...
★★★
Devran dönüp her şey tersine döndüğünde ise kaçacak delik ararlar...
Canlarını kurtarmak ve yaptıkları kötülüklerin izini silmek için yakıp, yıkarlar...
Ne adaletleri vardır, ne insafları...
Tartışmasız bir gün biter bütün işgaller...
Ama hiçbir işgalci geldiği gibi gitmez!
Geldiklerinde dik olan başlarını, yerden kaldıramadan giderler...
★★★
Bugün 9 Eylül!
Dün de 8 Eylül’dü...
Demokratik, sosyal, laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde beş bin polis eşliğinde sembolik ama anlamlı bir işgal yaşandı.
Ama hiç kuşkunuz olmasın; zulüm tutmaz bu topraklar...
En zor günlerde, en çaresiz anlarda bile bir Mustafa Kemal çıkarır...
İşgal, işgaldir...
Direniş de direniş...
Ve zalimlere karşı mazlumlar el ele verdiğinde, bütün işgaller biter!
Kafaları önlerinde çeker giderler!
O gün de öyle oldu; bundan sonra da öyle olacak!
Haber hakkına bomba!
Pazar gecesi sabaha karşı üçtü televizyonu kapatıp yattığımda... Bütün gece CHP İstanbul İl Başkanlığı’ndaki olayları izlemiştim.
Sabah uyandım; ilk işim elimi telefona uzatmak oldu.
O da ne?
Hiçbir siteye giremiyorum!
Sözüm ona okyanusta bir yerlerde bir şey olmuş da biz de etkilenmişiz...
Palavra...
Her şey ortada: CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın önündeki direniş görüntülerinin yayılmasını önlemek için erişimi engellediler.
Haberleşme ve haber alma hakkımızı elimizden aldılar.
Bu, anayasal bir suçtur.
“Bunun talimatını verenlerden ve uygulayanlardan elbet bir gün hesap sorulacaktır” diyebilmeyi o kadar çok isterdim ki... Ama artık bu cümleye kendim bile inanmıyorum!
Çünkü sorulacak o kadar çok hesap birikti ki; buna sıra gelir mi bilmem!
Kimle konuştu?
Polis eşliğinde CHP İstanbul İl Binası’nı işgal edip binanın içinde “muzaffer komutan” gibi kameralara poz veren Gürsel Tekin’in elinden telefon düşmedi.
Ağzını eliyle kapatarak sürekli birileriyle konuştu.
Kimle konuştu, hangi bilgileri verdi ya da ne gibi talimatlar aldı; bilmiyoruz...
Ama iddia ediyorum ki... Gürsel Tekin’in telefonunun öbür ucundaki kişi; dünkü işgalin gerçek “başkomutanı”dır.
Israrla “kayyum” olmadığını söyleyen
Gürsel Tekin’e
soruyorum:
O sıcak dakikalarda bile sürekli konuştuğun, kendi deyiminle “diplomatik temaslarda bulunduğun” kişi kimdi?
Ona neler anlattın, o sana neler söyledi?
★★★
CHP Genel Başkanı Özgür Özel... Bu telefon trafiğini araştırmanızda yarar var. Çünkü bu olayın şifresi ancak böyle çözülür.
GÜNÜN SORUSU?
Sorum Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a:
Tam yetkiyle yönettiğiniz ülkede, son seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’nin en büyük il örgütüne yapılan polis operasyonundan sonra neler hissettiniz?
Aynı şey sizin partinize yapılsaydı; tavrınız ne olurdu?