Toplumsal çürümenin en rezil örneklerini sergiliyoruz. Bolu’da bulunan Grand Kartal Otel’de ihmal nedeniyle 78 kişi hayatını kaybetti. Nasıl deprem olduğunda koşa koşa deprem çantası hazırlamaya başladıysak bu kez de yangın tüpüne akın etmişiz.

Talep artınca saklandıkları yerden çıkan fırsatçılar harekete geçivermiş. Gazeteci Kaan Zenginli’nin haberinden öğrendik. Yangından önce fiyatı 414 lira olan yangın tüpü bir günde yüzde 80 zamlanmış, 735 liraya çıkmış. Bilgi doğru mu yanlış mı bilemem, bakanlık araştıracaktır, haber yeni.

Ancak doğruysa şaşırmayacağımı söyleyebilirim. Neden mi?

Bu ‘fırsatçı’ denilen türle ilk karşılaştığım anı çok iyi hatırlıyorum. 1999 depreminde gazeteci olarak bölgedeydim. İnsanlar enkaz altında kurtarılmayı bekliyor, “Sesimi duyan var mı” çığlıkları arasında büyük bir felaket yaşanıyorken yağmacılar ‘işini’ yapıyordu. Hatta gazetelere haber olmuş, Gölcük’te 6 hırsız, çaldıklarıyla birlikte yakalanmıştı. Yalova’daysa depremde ölen bir avukatın otomobili, 30 bin doları, ziynet eşyası çalınmıştı.

Yıl 2009...

Basın Ekspres yolu üzerinde bir gazetede çalışıyordum.

İstanbul’da sel felaketi yaşanıyordu. En çok zarar gören yerlerin başında İkitelli’deki Basın Ekspres yolu geliyordu.

Yol, trafiğe kapatılmış, birçok işyeri zarar görmüş, fabrikaların camları dahi kırılmıştı. Gittim, gözlerimle gördüm.

O fabrikalar ve satış mağazalarında mallar –plazma TV bile vardı- yol kenarına saçılmıştı.

Ve yine ortaya çıktılar.

Minibüsler, kamyonetlerle, aracı olmayanlar torbaları, çuvallarıyla olay yerindeydi.

Polis uyarıyor, “Bu halka bu yakışmaz” diyor, kimse aldırmıyordu.

İkitelli, Basın Ekspres Yolu’nda sel sonrası yaşanan yağmadan...

6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan barınma sorunu da bu kez emlak fırsatçılarını ortaya çıkarmıştı. 3-4 bin liradan evlerini kiraya veren vicdansızlar aniden 7-8 bin liraya kadar artırmıştı.

Acil ihtiyaç malzemelerinin fiyatlarında fahiş artışlar oluyor, kimse bir şeye yetişemiyordu. 2023’te Ticaret Bakanlığı, bu iddialar üzerine ülke genelinde denetim başlattığını duyurdu.

İyi de, o Ticaret Bakanlığı’nın bakanı değil miydi kendisi ve eşine ait Nanoksia Biyoteknoloji Şirketi’nden Covid-19 salgınında 9 milyon liralık dezenfektan alan? A pardon, alım, piyasa fiyatlarından oldukça aşağıda, usulüne uygun bir biçimde gerçekleştirilmişti, unutmuşum!

Bu ülkede Kızılay çadır sattı, çadır!

Polisin 2009 yılında “Bu halka bu yakışmaz” haykırışı, artık düzenin normali oldu. Yakışıyor mu, hayır yakışmıyor. Ama fırsatçılar, yağmacılar toplumsal çürümenin bir sonucu.

“Benim memurum işini bilir” öğretisinin sonucu.

Ambulansa yol verip, onun arkasına takılan, trafikte yol kapan insanlarız biz.

Ekonomik kriz geçer, siyasi kriz geçer, uluslararası ilişkiler düzelir.

Ama toplum çürüdüyse, onu bir daha kimse eski haline getiremez.

Aman diyeyim!

Kerem ve Serap ile yediğim tüm yemekleri severim

Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özlale yanıtladı.

- Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?

Var, evdeki üç hayduta yaş mama vermek...

Ümit Özlale, lise fotoğrafında 16 yaşında. Oğlu Kerem’in milletvekili rozetini taktığı diğer fotoğraf için ‘hayatımın en gurur verici anlarından biri’ diyor. 

- En son hangi kitabı okudunuz?

Genelde birden fazla kitabı aynı anda okumaya gayret ediyorum. En son David Graeber “Debt: The First 5000 Years” ve Bülent Batuman’ın “Milletin Mimarisi” kitabını bitirdim. İkisini de tavsiye ederim.

- En son hangi filmi izlediniz?

Yüzyıllık Yalnızlık. “Ve sonsuzluk başladı. Ama insan sonsuz olmak için doğmadı. Ölmek için doğduk. Organik maddeye dönüşmek için. İnsanların kalplerinde anılara dönüşmek ve unutulmaya yüz tutmak için.”

- En sevdiğiniz ses ne sesi?

Dalga sesi.

- En çok dinlediğiniz 3 şarkı?

Tindersticks “Buried Bones”, Tim Buckley “Phantasmagoria in Two”, Ceza “Med Cezir”.

- Aşka inanır mısınız?

Evet, inanırım.

- En sevdiğiniz yemek?

Oğlum Kerem ve eşim Serap’la yediğim tüm yemekler.

- Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Siyasetçi olarak haram demem lazım! Ama inciri hiçbir güç yediremez.

- Sizi ne

heyecanlandırır?

Zoru başarma duygusu.

- Yağmur mu, güneş mi?

Güneş.

- Güz mü, ilkbahar mı?

İlkbahar.

- İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?

Kapris, bilgiçlik, tembellik... Hele bir de üçü bir arada olunca! Var öyleleri...

- Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Anneme “Merak etme, seni özlemek dışında her şey yolunda” derdim.

- Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?

Alıp da bitiremediğim bir sürü kitap var, onları okurdum.

- Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?

Daha az hata yapan Ümit olmak isterdim.

- Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?

Hayır, en büyük eksikliklerimden biridir.

- Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Başkasına muhtaç olmayacak kadar yaşamak isterim.

Beslenme, barınma, gezme, hastalanma!

AKP’nin ilk yıllarında övündüğü sağlık sistemi uzunca süredir alarm veriyor. Şimdi de üst üste gelen zamlardan nasibini aldı. Muayene ücretlerine yüzde 500 zam yapıldı. Resmi Gazete’de yayınlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde değişiklik yapılmasına dair tebliğ ile hekim ve diş hekimi muayene katılım paylarına yüzde 200 ile yüzde 542 oranlarında zam yapıldı. Sağlıklı beslenemiyoruz, çok pahalı. Sosyal hayatımız yok, geçinemiyoruz, her gün bir felakete maruz kalıyoruz, hepimizin ruhsal durumu bozuk. Tüm bunların sonucunda hastalanıyoruz. Ve şimdi bu zamlarla bir kez daha dertleneceğiz. Yönetemiyorsun AKP!

Barış Kupası’nın 50. yılı

Trabzonspor’un tarihine altın harflerle yazılan Kıbrıs Barış Kupası zaferinin 50. Yılında o dönemin efsane kadrosu, anılarını tazelemek için Lefkoşa’da buluştu. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından düzenlenen ve Galatasaray, Beşiktaş ve Kıbrıs Mücahitgücü gibi güçlü ekiplerin yer aldığı turnuvadan zaferle ayrılan futbolcular, final maçını oynadıkları Gönyeli Stadı’nı 50 yıl sonra yeniden ziyaret etti.

Turnuvada, kadroda yer alan Ali Kemal Denizci, İlyas Akçay, Mehmet Cemil Altun, Hüsnü Özkara, Bekir Barçın, Mustafa Özbey, Necati Özçağlayan, Aziz Öğütçen, Hüseyin Tok ve İhsan Sakallıoğlu final maçını oynadıkları Gönyeli Stadı’nı gezdiler, o günlerin heyecanını yeniden yaşadılar.

Bu fotoğrafın benim için bir anlamı var. Kaledeki Mustafa benim babam. Trabzonlu değilim, ama bu maç ben 1 yaşındayken oynandı. Trabzon’da geçen çocukluğum, orada edindiğim dostlar her zaman çok kıymetli. Barış Kupası’nın 50. Yılında bu fotoğraf futbolseverlere de hediye olsun.