Diyanet İşleri Başkanlığı’nın son Cuma hutbesi pek etkileyiciydi...

Başkan Ali Erbaş’ın sıkı ve incelikli denetiminden geçtiği belli olan hutbenin içeriğini özetlemek isterim öncelikle:

- Alkol, kumar, zina ve rüşvet gibi ahlaksızlıktan kaçınalım. Cehennem ateşenin bir parçası olan faizden uzak duralım...

İçki içmeyi severim... Eski dostlarla birkaç kadeh parlatmak, sevdiğim bir Türk müziği şarkısına iki kadeh rakı ile eşlik etmek, hüzünlü bir anımda, sevgili Attila İlhan’ın öğüdüne uyarak bir kadeh armagnac içmek ki İlhan şöyle tarif ederdi bu içkiyi:

- Bir kadeh armagnac 22 damla gözyaşı demektir!

Kısacası, içki yaşantımın bir küçük parçası, sevinçlerimin, hüzünlerimin vazgeçilmez arkadaşıdır. İçki içtiğim için hayatımın hiçbir anında kendimi ahlaksız olarak görmedim... Hutbede yer alan kumar, zina, rüşvet ile de hiç işim olmadı...

Bir gazeteci olarak, kumarın hasını oynayan, zinanın gözünü çıkaran, rüşveti havuduyla götüren, kamu malına utanmazca çöken, faizi “cehennem ateşinin bir parçası” olarak lanetleyip “kar payı” adı altında malı götüren siyasetçileri, bürokratları, dindar kılıklı sahtekarları, bizim meslekten yanaşmaları ise çok gördüm...

- Şimdi gelelim hutbedeki eksik yanlara...

Hutbede eksik çok!

Diyanetin hutbesinde şöyle bir cümle de var:

- Amellerimizi yok eden kibir, riya, gösteriş ve zulüm gibi haramlardan; Allah katında büyük bir vebal olan kul ve kamu hakkını ihlal etmekten sakınalım...

Çok güzel gerçekten; ancak eksik! Madem büyük vebal olan kul ve kamu hakkını ihlalden söz ediyorsun, o halde en büyük günahı atlamayacaksın:

- Yolsuzluk!

Yani kamu mallarına, kamu ihalelerine çökmek; mesela kamu ihalelerinden yüz milyarları haksız yere cebe indirmek, ihaleleri kapalı mekanlarda ikili görüşmelerle istediğine dağıtmak ahlaksızlığın, kul hakkı yemenin daniskası demek olmuyor mu sayın diyanet!

Kibir, gösteriş, gıybet gibi haramlardan söz ediyorsun; 15 milyonluk Audi 8’e, hem de tasarruf genelgesi yayımlanmışken binmek, çok tepki gelince resmi açıklama yapıp “iade ettik” demek, ardından o arabanın diyanete 150 metre uzaktaki bir cami otoparkının özel bir bölümünde saklandığının ortaya çıkması ahlaksızlık ve haramın neresine denk geliyor acaba?

Mesela, küçücük kız ve erkek çocukların cinsel istismarı, alçakça işlenen kadın cinayetleri, açlık ve sefalete terk edilen koca bir toplum niçin yok hutbede? Çocuklara tecavüz, kadınları öldürmek “cehennem ateşinin bir parçası olmayı” hak etmiyor mu?

Cehennem ateşini hak ettiğini söylediğin faiz devlet eliyle ve de yüzde elli oranında işlem görüyor piyasada. Oran mı yetersiz, yüzde yüzü geçince mi cehennemlik olacak yoksa bu faiz ve sorumluları cezadan kurtulmuş mu sayılacak?

Başta başkanı olmak üzere, diyanet üst yönetiminin hutbeyle ilgili haberlerin altındaki okuyucu yorumlarını gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum...

- Belki, biraz olsun hicap duyarlar!

Kayseri’deki istismar olayında muhalefet sorumluymuş!

AKP’li Cumhurbaşkanı böyle dedi!

Önce niçin böyle söylediğine bakalım:

- Toplumda yabancı düşmanlığı ve sığınmacı nefretini körükleyerek hiçbir yere varılamaz. Dün Kayseri’de küçük bir grubun yol açtığı müessif olayın sebeplerinden biri, muhalefetin zehirli söylemleridir. Kim olursa olsun vandallık yapmak, sokakları ateşe vermek kabul edilemez...

Çok doğru; vandallık yapmak, sokakları ateşe vermek asla kabul edilemez... Ancak küçük bir kız çocuğuna cinsel istismar da kabul edilemez!

Bunu yapan kişi içişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamasına göre gözaltına alındı. Küçük kız da koruma altında...

Ancak Cumhurbaşkanı’nın “toplumda yabancı düşmanlığı ve sığınmacı nefreti üzerinden hiçbir yere varılamaz” diyerek sebeplerden birinin “muhalefetin zehirli dili” olduğunu söylemesi de yanlış... Emniyet ve jandarmaya bir talimatı yeterli, arşivlerde de mevcut. Bu türden kaç olay yaşandı Türkiye’nin dört bir yanında saptanması da, tasnif edilmesi de son derece kolay.

Muhalefeti suçlamak kolaycılıktır. Önce göç idaresinin Türkiye’de kaç sığınmacı, ne kadar kaçak olduğunu güvenilir bir şekilde açıklaması gerekir...