CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP İstanbul İl Örgütü’ne kayyum atanmasının ardından bir sözü sıkça tekrarlar oldu:
“İcap ettirdiği gün, dağılmamak üzere toplanırız.
Tek meydanda değil, çok meydanda toplanırız.
Yüz binler, milyonlar değil, on milyonlar toplanırız.”
★★★
Demokrasi, “seçilenlerin saltanatı” değilse...
Onlara, yargıyı ve yasamayı ele geçirerek, “demokrasiyi bile yok etme” hakkı vermiyorsa...
Belli bir dönem için seçilenler, koltuklarına yapışıp kalıyor; bunun için yasa masa tanımıyorsa...
Huzur kalmamışsa, geçim kalmamışsa, seçimin de yolu açılmıyorsa...
Demokrasinin hayat bulacağı tek yer, meydanlardır...
★★★
Sakın yanlış anlaşılmasın; kimseyi yasalara ve anayasaya itaatsizliğe davet etmiyor, kışkırtmıyorum.
Ama...
Anayasayı ve yasaları savunmak için başka çare kalmamışsa, demokrasilerde toplumun en önemli haklarından birinin de ifade ve gösteri hakkı olduğunu hatırlatmak istiyorum.
★★★
Özgür Özel, 19 Mart’tan bu yana çırpınıyor.
O tarihten bu yana tam 53 miting, kendi söylemiyle “eylem” yaptı.
Milyonları meydanlara topladı.
AKP’nin kalesi denilen yerlerde bile inanılmaz bir halk desteğiyle karşılaştı...
O tarihten bu yana haftada en az bir gün cezaevindeki yol arkadaşlarını ziyaret etti.
Yetmedi; her gün bir televizyon kanalında saatler süren yayınlara katıldı.
Sayısız basın açıklaması yaptı.
Bu 170 günün 17’sini bile evinde geçirmedi.
Partisine yapılan kuşatmayı kırmak için çırpındı, durdu...
Ancak... On mahkemenin dokuzunun reddettiği davada; bir mahkemenin, daha doğrusu tek bir hakimin karar vermesiyle partisinin kapanmanın eşiğine geldiğini gördü. Şimdi haklı olarak diyor ki:
“İcap ettirdiği gün, dağılmamak üzere toplanırız.”
★★★
Halkın en ortasında; emeklilerle, esnafla, yemek pişiremez hale gelen annelerle, işsiz gençlerle, atanamayan öğretmenlerle yaşayan bir gazeteci olarak kendisine, “Geç bile kaldınız” diyorum.
Milyonlar tek bir işaret fişeği bekliyor...
İşte o gün; ülkeyi babalarının çiftliği sananların ve her kademedeki zorbaların kaçacak delik arayacakları gün olacak...
Onlar da bunu biliyor.
Bildikleri için de “o gün” gelmeden demokrasi defterini, “demokrasiyi kullanarak” tamamen kapatmak istiyorlar.
★★★
Biz mi ne yapıyoruz?
Telefon elimizden düşmüyor, gözümüz sürekli televezyondaki haberlerde...
“İcap ettirdiği gün”ü bekliyoruz!
Cenaze ve tetikçi!
Gürsel Tekin, CHP İstanbul İl Yönetimi’ne kayyum olarak atandıktan sonra görevi neden kabul ettiğini şu sözlerle açıkladı:
“Ortada bir cenaze var. Kaldırmayalım da koksun mu?”
İyi de kardeşim sen bir X mesajı atıp bu partiden istifa etmedin mi?
Daha da ileri gidip “Kararsızlar Partisi” adı altında bir parti kuracağını açıklamadın mı?
Şimdi nasıl oluyor da tüm bunları yok sayıp CHP’den istifa etmediğini söyleyecek kadar alçalabiliyorsun?
Ayrıca teşhisin de yanlış:
Ortada bir cenaze falan yok... Tam tersine CHP, 12 Eylül darbesinden bu yana, en “diri” dönemini yaşıyor.
Yıllar sonra yeniden Türkiye’nin en büyük partisi oldu.
Bunu da genç kadrolar, partiyi senin gibilerin elinden kurtararak yaptı.
★★★
Kısacası ortada cenaze falan yok ama CHP’ye son kurşunu sıkmaya çalışan senin gibi “tetikçiler” var... Ve ne yazık ki o tetiği, yıllarca muhalefet ettiğin iktidar partisinin varlığını sürdürebilmesi için çekiyorsun!
Karşılığında ne aldın Gürsel Tekin, söyle de bilelim?
En acı haber!
Bir zamanlar Erdoğan’ı en ağır eleştiren isimlerden biriyken sürpriz bir şekilde AKP’ye geçen, yıllarca bakanlık koltuğunda oturan ve ülkede ne kadar şaibeli kişi varsa fotoğrafı çıkan Süleyman Soylu, “Milletvekilliğim bitince siyaset defterini kapatacağım” demiş...
Günün değil, son yılların en acı haberi bu!
Biz, onsuz ne yaparız?
Bu ülkeye mutlaka bir Süleyman lazım...
Onsuz bir siyaseti hayal bile edemiyorum
★★★
Şaka bir yana siz, siz olun inanmayın bu sözlere...
Dikkatleri üzerine çekmek, gündeme gelmek için yapıyor bu numaraları...
Tarihe not düşmek için yazıyorum:
İktidar değişsin; diyelim ki CHP iktidara gelsin, bu Süleymangiller bir gecede CHP’li olmazsa ben de “Süleyman” olayım!
GÜNÜN SORULARI
- CHP’li Ekrem İmamoğlu’yla “ahmak” kelimesini kullandığı için mahkemelik olan Yüksek Seçim Kurulu, yasalarda açıkça kendisine ve il seçim kurullarına tanınan bir hakkın, bir mahkeme tarafından gasp edilmesinden sonra neden susuyor?
- Yüksek Seçim Kurulu Başkanı neden kameraların karşısına geçip, kararlarının kesin olduğunu, hiçbir mahkemenin bu kararlarla ilgili davaları görüşemeyeceğini ve karara bağlayamayacağını söyleyemiyor?
- Diyelim ki AKP Kongresi için de böyle bir dava açılırsa; YSK yine sessiz kalıp yetkisinin gasp edilmesini kabul mü edecek?