Geçen ay ve önceki ay enflasyon rakamları düşük çıkmıştı.

Neden?

Çünkü emekli maaşlarına zam yapılacaktı ve bu da ilk altı aylık enflasyona göre belirlenecekti.

Enflasyon ne kadar düşük gösterilirse, emekli maaşları da o kadar az zamlanacaktı.

Öyle de oldu!

★★★  

Şimdi bu “maaş zammı” meselesi, altı aylığına da olsa geride kaldı ya, Merkez Bankası’nın dün açıklanan enflasyon beklentisi, bir önceki aya kıyasla artış göstererek yüzde 54.5’e yükseldi.

Gelin ben size işin aslını

anlatayım:

★★★

Kiminiz farkında, kiminiz ne yazık ki hâlâ değil ama bu ülkede hırsızlık artık sadece cüzdandan para aşırmakla, ya da ev, dükkan soymakla yapılmıyor.

Asıl büyük soygun, enflasyonla yapılıyor!

Çünkü enflasyon bu düzenin en sinsi hırsızlık yöntemi...

Soyulan, bu ülkede yaşayan herkes!

Soyansa...

Maaş zammından önce enflasyonu düşük gösterip, zam dönemi geçtikten sonra gaza basanlar!

★★★  

Her ne kadar ikide bir ekranlara çıkıp “Sizi enflasyon karşısında ezdirmedik” diye nutuk atsalar da; yüksek enflasyon en çok onların işine yarıyor...

Diyelim ki gerçek enflasyon yüzde 80...

Mal ve hizmetlerin fiyatları yıllık bazda bu oranda artmış...

İktidar da o mal ve hizmetlerden topladığı vergiyi bu fiyatlar üzerinden alıyor.

Ama...

Resmi enflasyonu (yine diyelim ki) yüzde 40 gösterdiği için, işçiye, emekliye, memura, yetime yüzde 40 zam yapıyor...

İşte...

Bu kadarcık basit bir operasyonla cebimizdeki paranın alım gücünü bir önceki yıla göre hatırı sayılır miktarda düşürüyor...

★★★

Diyorlar ki, “Enflasyon, ekonomisi gelişmiş ülkelerde de var...”

Ama bir farkla...

Onların yıllık enflasyonu, bizim aylık enflasyonumuza eşit!

Üstelik o ülkelerde devlet, sıradan vatandaşını enflasyondan korumak için her türlü önlemi alıyor.

Vergileri düşürüyor, ücretleri artırıyor.

Bizde ise iktidar bizzat bu işten para kazanıyor!

Dedim ya...

Hırsız artık kapıyı kırmıyor, pencereden de girmiyor.

Çünkü anahtar zaten onda!

O anahtarı da bu “ev”in insanları veriyor ona; seçim yoluyla!

Adaletin yeni adı!

Bursa’nın Orhaneli ilçesinde çıkan orman yangınını, Ufuk Aytekin adındaki eski bir astsubayın başlattığı belirlenmiş...

Bu adam 2021 yılında FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle ordudan ihraç edilmiş.

Sonra da yargılanmış; suçlu bulunmuş ve beş yıl hapis cezasına çarptırılmış!

Ama mahkeme kararıyla cezanın açıklanması ertelenmiş...

Böylece cezaevine girmekten kurtulmuş!

Sonra da bunalıma girmiş ve psikiyatri ilaçları kullanmaya başlamış...

Ormanı da “ömrü boyunca hapiste kalmak için yaktığını” söylemiş...

★★★

Adamın FETÖ’cü olduğu belirleniyor...

Beş yıl ceza veriliyor...

Cezaevinde kalmak istediği halde serbest bırakılıyor!

Oysa şu anda onlarca belediye başkanı, siyasetçi, bürokrat, gazeteci, “yatar”ı en fazla “bir-iki yıl” olan suçları işledikleri iddiasıyla cezaevinde ömür çürütüyor.

★★★

Ben buna artık adalet değil...

“Adı-let” diyorum!

GÜNÜN SORUSU

Farklı kentlerde çıkan orman yangınları sürerken, partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Oktay Saral. yangın söndürme işini Allah’a havale etmiş ve “Rabbim! İmdat eyle bize” diye dua etmiş...

Sorum kendisine:

Rabbinizin sizi daha net duyması için yanan ormanlık alana girmeyi düşünmez misiniz?

Metiner’in derdi!

AKP’li eski Milletvekili ve gazeteci Mehmet Metiner, sosyal medya hesabından bir paylaşım yapmış ve şu soruyu sormuş:

“AK Parti; kendi medyasının olmadığı, hatta medyanın neredeyse tamamının karşısında hizalandığı o ilk dönemlerinde çok daha güçlüydü.

Sizce neden?”

Sorunun yanıtını ben vereyim:

Çünkü o zaman Erdoğan durmadan “mağduru” oynuyordu. Herkesin kendisini iktidardan indirmeye çalıştığı yönünde bir algı yaratarak, “merhametli” halkımızın oylarını topluyordu.

Güçlenip etrafına “saray soytarısı” kılıklı sözde gazetecilerden bir “hınk deyiciler ordusu” kurunca, bu algı operasyonu yara aldı.

Çünkü insanlar padişahlara kızsalar bile susarlar. Ama onun etrafındaki saray soytarılarından nefret ederler!

★★★

İşte; Mehmet Bey...

Sorunuzun yanıtı tam da bu...

AKP güçlendikçe “saray

soytarıları” da güçlendi.

Basın toplantılarına sadece onlar alındı, partili Cumhurbaşkanı’nın uçağına bir tek onlar bindirildi.

Halk da “sahibinin sesi”ni dinlemekten bıktı, usandı!

Gelelim sizin durumunuza:

Görevini tamamlamış ve devre dışı bırakılmış kıdemli bir “gözde” olarak, “yeni gözdeleri” kıskanıyor ve bu yüzden de öfkenizi kusuyorsunuz.

Ama bu durum, sadece saray soytarılarını değil, sizin hâlâ saygıda kusur etmediğiniz padişahı da ilgilendiriyor...

Nedense... Bunu bir türlü göremiyorsunuz!