Son dönemde hepimiz iyiden iyiye “gündem”zede olduk.

Geçen hafta bir düğün vesilesiyle uzun süredir yurt dışında yaşayan arkadaşlarımla bir araya geldim.

“Ee, bu aralar Türkiye gündemini pek takip edemiyoruz. Neler oluyor, biraz anlatsana” dediler.

Türkiye’de neler oluyor?

Keşke bu sorunun yanıtı düşündükleri kadar kolay olsaydı...

Nereden başlanır ki Türkiye’nin gündemi anlatılmaya?

Bu ülkenin en kalabalık kentinin, metropolünün, 3 kez seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu tam 6 aydır tutuklu.

İddianamesi bile yazılmadı.  

Trajikomik mesela... Tam biz konuşurken, hakkında sadece bir günde bir başka iddianame daha hazırlandı.

“Ahmak” dedi diye hakkında siyasi yasak istemiyle açılmaya başlanan davalar zincirine yeni bir halka eklendi.

Bu kez siyasi yasak, “çirkinsin” dedi diye talep ediliyor!

Buradan başlasam, ağlanacak halimize gülerek hızlı bir giriş yapmış olabilirim belki gündeme.

Ama tali kalır.

Çünkü “seçilmiş başkan”, sadece beş gün önce 30 yıllık diplomasının iptali istemiyle açılan davada ilk kez hakim karşısındaydı.

Duruşma salonunda olan birçok kişi tarafından “şov yaptı” diye yorumlandı savunması.

Hakimle arasında geçen her diyalog bir öncekinden daha çarpıcı, daha sarsıcıydı.

İBB davasının TRT’de canlı yayınlanıp yayınlanmayacağı sorusu da böylece kendi kendine yanıtını bulmuş oldu.

★★★

Ya da mesela ülkeyi kuran ve bugün yapılan hemen her ankette birinci çıkan ülkenin ana muhalefet partisi CHP’de olan bitenler...

Mutlak butlan” kavramının kendi dillerinde ne anlama geldiğini dünya üzerinde kaç ülkenin vatandaşı bilir ki?

Şükür, o da bize nasip oldu!

Mesele salt hukuk aslında.

Ama karşılıklı akıl oyunları, reste restler, şahlar, matlar havada uçuşuyor haftalardır.

Özgür Özel’in CHP’nin Genel Başkan’ı seçildiği olağan kurultayda şaibe olduğu iddiası gündemde aylardır.

Özel bu iddialara karşı kurultayı yeniledi, gücünü pekiştirdi.

Sonra o olağanüstü kurultay da dava konusu oldu, davalar birleşti.

Tam da bu süreçte partinin eski genel başkanlarından Hikmet Çetin dikkat çekici bir iddia ortaya attı.

Bir önceki Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “mutlak butlan” kararı çıkması için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresiyle temas halinde olduğunu öne sürdü.

Çetin’in bu sözleri, yalnızca mahkeme sürecine değil, parti içindeki güç mücadelesine de ışık tuttu.

O birleşik davanın ise duruşması vardı dün.

Mahkeme davayı reddedebilir, kurultay yok hükmünde yani “mutlak butlan” diyebilir ve görev önceki yönetime (Kılıçdaroğlu’na) geçebilir, ya da dava ertelenebilirdi.

Ertelendi. Hem de tam 1.5 ay sonrasına.

Yani Türkiye 1.5 ay daha hukukun üstünlüğü endeksinde Nazi Almanyası ya da Osmanlı’nın gerisine düşürüldüğünü değil, dört kişilik bir ailede dört kişinin çalışıp yine de yoksulluktan kurtulamadığını değil, işsizliği, gençlerin umutsuzluğunu, kira krizini değil; halkın gündelik hayatına zerre dokunmayan bir “suni” gündemi tartışmak zorunda.

Oysa pazara giden, markete uğrayan, faturaları ödemeye çalışan herkes, “asıl gündem”in başka yerde olduğunu görüyor.

Görüyor da konuşamıyor... Çünkü sıra bir türlü gelmiyor.

★★★ 

Nasıl gelsin ki...

Bakın daha çok yeni, Özgür Özel Tandoğan’daki mitingde anlattı.

İstanbul İl Başkanlığı seçimlerine şaibe karıştığını iddia edenlerin, kayyum atanması için tam 9 mahkemeyi dolaştığından, 9’unun da “olmaz” dediğinden, 10. mahkemeden tedbir kararı aldırabildiklerinden bahsetmişti geçtiğimiz hafta.

Meğer o kararı veren hakim ile eşi, yıllar önce AKP üyesiyken sınava girip hakim olmuşlar.

Atamaları yıllardır bekleme süreleri dikkate alınmadan mahkeme mahkeme yapılıp sonunda İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne getirilmişler.

9 mahkemenin reddettiği kararı 10. mahkeme olarak vermişler.

Haydi gel de bütün bunları yurt dışında yaşayan birine anlat!

★★★ 

Ve işte tam da bu yüzden bu ülkede yaşayanlar olarak “gündem”zede olduk biz.

Çünkü asıl meseleler hiç konuşulmadan, her gün önümüze yeni bir dosya, yeni bir dava, yeni bir kavga konuluyor.

Baş döndüren bir trafik bu. Her dakika değişen manşetlerin, kısır siyasi hesapların, bitmeyen davaların arasında savrulup duruyoruz.

Gerçek gündem, yani hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik, umutsuzluk hep öteleniyor.

Biz ise bu yapay gündemin mağduruyuz. Yoruluyoruz, tükeniyoruz.

Kısacası, bu ülkenin sıradan yurttaşları olarak artık sadece seyirci değiliz; gündemin hızına kapılmış, oradan oraya savrulan gerçek mağdurlarız.

Adı üstünde: Hepimiz “gündem”zede olduk.