Geçen haftayı büyük bir döviz krizini konuşarak geçirdik.
İddia o ki, güneydoğu sınırımızdan giren sahte 50 ve 100 dolarlık banknotlar piyasada sirkülasyona girmiş durumda.
Kim, nasıl saydı bilinmez...…
Ama kimileri 600 milyon dolarlık, kimileri 1 milyar dolarlık banknot dolaşımda diyor.
ChatGPT’ye hesaplattım.
Eğer söylendiği gibi 600 milyon dolarsa 1 TIR, 1 milyar dolarsa 2 TIR gerekiyor bu banknotları taşımak için.
Hacim olarak bu kadar büyük meblağdan bahsediyoruz.
Ülkemizde taşa toprağa “Hudut namustur” yazılıdır ya...…
Uzun süredir o hudutların nasıl çiğnendiğini, çiğnenebildiğini konuşuyoruz.
İYİ Parti Milletvekili Selçuk Türkoğlu elinde kamera, elini kolunu sallayarak İran sınırını kaçak geçip kayda almıştı geçen yıl.
Her seferinde yalanlansa da bugün ülkedeki kaçak göçmen sayısını, kaçağını geçtim gerçek sığınmacı rakamını bile bilmiyoruz.
Yunan Sahil Güvenlik Botları kara sularımızı ihlal ediyor.
Askerin Bodrum’da, Datça’da bir sahile çıkıp güneşlenmediği kalıyor.
Kimse hiçbir şey söylemiyor, yapmıyor.
Eskiden sınırlardan kaçak sigara (sağlığa zararlıdır), tarihi eser, çay, akaryakıt geçerdi.
Şimdi iddia o ki banknotlar da geçiyor.
Ve yine kafamızdaki soru işaretlerini giderecek hiçbir açıklama yapılmıyor.
Bir de ufak not: Yayında bir seyircimiz mesaj atmış.
“1 milyar dolar çok büyük para ise 128 milyar dolar ne kadar büyükmüş” diye.
Ya işte öyle...…
Hüseyin Bey’e hatırlatması için teşekkürler.
Artık bizimle dalga geçmeyin!
10 ay cezaevinde yatıp çıkan Dilan Polat “değiştim” mesajları vermeye devam ediyor.
“Engin bana Ferrari alsana” diyordu...…
Cezaevinden çıktığında “Bir kıyma 1291 lira olmamalı. Çok değişmiş her şey” diye şaşırıyordu.
Mutfakta yemek tarifleri vermeye devam ediyor Dilan Hanım.
Bu kez yemek yaparken markette yaşadıklarını anlatıyor.
Aldığı bir poşet ürünün 1200 lira tuttuğunu söyleyip yine şaşkınlığını ortaya koyuyor.
Sepettekilerin kasada 1700 lira tuttuğunu, kart limiti yetmediği için bazı ürünleri almadığını iddia ediyor.
“Tokat gibi çakıldı suratıma” diyor.
Bu ülkede kime dokunsak bin ah işitiyoruz.
Pazarcılar kendileri geçim savaşındayken, “Çocuklarım aç” diyenleri mahcup etmemek için yüzlerine bakmadan poşet uzattıklarını anlatıyor.
Yazın karpuzu dilimle aldık, şimdi karnabahar dörde bölünmüş, çeyrek halinde satılıyor.
Bir başka vatandaş “Pazara çıktım sadece ıspanak alıp dönebildim” diye dert yanıyor.
Çocuklar okula aç gidiyor. Bu ülkede sepetini her gün boşaltan emekli, asgari ücretli.
İndirim kovalamakta uzman oldu herkes.
Kent Lokantaları’nın, Halk Ekmek büfelerinin önündeki kuyruk uzadıkça uzuyor.
Dilan Polat’ın kafasına bigudi yapıp taktığı tek bir 100 dolarlık banknot 3468 TL, 100 euro 3663 TL.
4 tanesi en düşük emekli maaşını, 5 tanesi bir asgari ücreti geçiyor. Lütfen kimse aklımızla da bu ülkenin acı gerçekleriyle de artık dalga geçmesin.…
Biraz insaf, bu kadar da değil...
Hesap vermek ya da vermemek işte bütün mesele bu
Hak, hukuk, adalet...…
Slogan olarak çok duyuyoruz.
Nedeni hava, su gibi ihtiyaç içinde olmamız.
Bugün Türkiye’de başımıza ne geldiyse adalet duygumuzun zedelenmiş olmasından, cezasızlıktan, hesap verme kültürünü kaybetmiş olmamızdan geliyor.
Avrupa’dan ya da İskandinav ülkelerinden gelen haberlere alışığız.
Ama bu kez haber otokrat olarak bildiğimiz Çin’den geldi.
Çin’de 2021 yılında finans sektöründeki yolsuzlukların önüne geçmek için büyük çapta bir operasyon düzenlenmişti.
O dönem gözaltına alınanlardan biri de Merkez Bankası’nın Eski Başkanı Liu Liange’ydi.
Liu’nun 17 milyon dolar rüşvet aldığı ve buna karşı bazı kredilerin verilmesini kolaylaştırdığı tespit edildi.
Bankadaki konumunu rüşvet almak, özel kulüplere ve kayak merkezlerine davet edilmek gibi ayrıcalıklar elde etmek için kullanmakla suçlandı.
Bu kamunun 26 milyar dolar zarara uğramasına sebep olmuştu.
Liu hakkında idam cezası verildi ve tüm mal varlığına el konuldu.
Onun gibi 2015-2022 yılları arasında Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı yapan Fan Yifei de geçen ay idam cezasına çarptırıldı.
İki ismin de cezası 2 yıl ertelendi.
Uyumlu olmaları halinde idam cezaları iptal edilecek.
Asla idam cezasını savunmuyorum elbette kıymetli okur.
Ama Çin gibi bir ülkede dahi kamunun zarara uğratılmasının karşılığında birileri bedel ödüyor.
Yine Merkez Bankası örneği üzerinden gideceğim ama bir benzerini Lübnan’da da gördük.
Büyük bir ekonomik kriz içindeki ülkede geçen sene Merkez Bankası Başkanı Raid Salameh kara para aklama, zimmete para geçirme ve haksız zenginleşme gibi suçlardan tutuklandı.
Tüm bunları siyasi hesaplaşma olarak yorumlayanlar da var.
Ancak hesap vermek bir “kültür” meselesi.
Bizim diğer ülkelerden neyimiz eksik?
Sahi bizim kendi bakanlığına piyasanın kat be kat üzerine fiyata dezenfektan satıp kendi bakanlığını dolandırdığı iddia edilen bir bakanımız vardı.
Ne oldu ona?