Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), 15 yıllık kış uykusundan dün uyandı. Önce, Patronlar Kulübü olarak bilinen bu derneği biraz anlatayım:
Yıl 1971... Dönemin önde gelen iş insanları, Vehbi Koç, Selçuk Yaşar, Feyyaz Berker, Hikmet Erenyol, Nejat Eczacıbaşı, Raşit Özsaruhan, Melih Özakat, Osman Boyner, Sakıp Sabancı, Ahmet Sapmaz, İbrahim Bodur ve Muzaffer Gazioğlu kendi çıkarlarını korumak için bir dernek kurdu: TÜSİAD!
Bu kurum, kurulduğu günden itibaren aktif siyasetin içinde oldu.
İktidarların ekonomik politikalarının oluşumuna etki etti. Kendi çıkarları neyi gerektiriyorsa o yönde tavır aldı.
★★★
En önemli ve bilinen icraatı, 1979’da Ecevit Hükümeti’ni “gazete ilanlarıyla” devirmek oldu.
“Peki; bugünkü gücü nedir?” derseniz...
TÜSİAD üyeleri, tamamı Türkiye’nin kendi alanlarında en büyükleri olan 4 bin 500’e yakın şirketin patronu...
Bu şirketler, kamu dışı milli gelirin tam yarısına...
Enerji ithalatı hariç, dış ticaretin yüzde 85’ine.
Kamu ve tarım sektörleri hariç toplam istihdamın yüzde 50’sine...
Kurumlar vergisinin yüzde 80’ine imza atıyor.
★★★
TÜSİAD yöneticileri geçmiş yıllarda sık sık iktidarları eleştirerek ya da talepte bulunarak gündeme gelmekten çekinmezdi.
AKP iktidarının ilk yedi yılında yine aynı tonda devam etseler de sonraki yıllarda sessizliğe büründüler.
Eskiden TÜSİAD Başkanlığı ve Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı için yarışan Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar, Boynerler, son 15 yılda dut yemiş bülbüle döndüler.
TÜSİAD yönetimine hep “nispeten daha küçük” işadamlarını ya da yöneticileri getirdiler.
Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın diğer liderler gibi olmadığını, en ufak bir itirazda büyük cezalar kestiğini ya da kesebileceğini gördüler.
Eleştirmek yerine kabullenmeyi seçtiler.
Uslu çocuk oldular.
★★★
Ama ne hikmetse dün birden bire patladılar.
TÜSİAD Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, teğmenlerden Ümit Özdağ’ın tutuklanmasına... Ekrem İmamoğlu’nun hakkındaki soruşturma ve davalardan Ayşe Barım’a, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanmasından Kartalkaya’daki otel yangınına, hatta belediyelere kayyum atanmasına kadar bir çok konuda sert eleştirilerde bulundu.
“Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz. Bundan sonra ‘Söylesek de hiçbir şey değişmiyor’ diyemeyiz. İnandığımız doğruları bıkmadan usanmadan dile getireceğiz” dedi.
★★★
Meslek hayatımın önemli bir bölümü ekonomi gazeteciliğiyle geçti. O yüzden TÜSİAD’ı iyi bilirim.
Eğer 15 yıldır susanlar bugün en sert tondan eleştiriyorsa, emin olun onlara birileri, “Konuşun” talimatını vermiştir.
Peki; o “birileri” kim?
Onu da söyleyeyim; yukarıda bazılarını saydığım Türkiye’nin en büyük para babaları....
Demek ki bıçağın ucu nihayet onların da gırtlağına dayanmaya başladı.
Demek ki artık bu iktidar sayesinde kazananların değil, bu iktidar yüzünden kaybedenlerin arasına girdiler.
Ne diyeyim?
Biraz geç oldu ama...
Günaydın TÜSİAD!
GÜNÜN SORUSU
Cumhur İttifakı ortağı BBP’nin Genel Başkanı Mustafa Destici, İmralı’yla yapılan temasları ve DEM heyetinin Kuzey Irak’a gidecek olmasını değerlendirmiş, “Bu yanlıştan ivedilikle dönülmeli ve terörle, teröristle mücadeleye amansız bir şekilde devam edilmelidir” demiş. Sorum kendisine:
Madem ortaklarınızla bu kadar farklı düşünüyorsunuz, neden hala Cumhur İttifakı’ndasınız? Tamamen ‘duygusal’ nedenlerle mi?
Diğer 364 gün!
Bugün Sevgililer Günü...
Sevgilisi olanlara kutlu, vatana millete hayırlı, kapitalistlere bereketli olsun!
Peki; nedir bu işin aslı?
Efsaneye göre, MS 3. yüzyılda Roma’da İmparator II. Claudius, askerlerin evlenmesini yasaklamış... Çünkü evliliğin, askerlerin savaşma azmini düşürdüğüne inanıyormuş...
Valentine isimli bir rahip bu yasağa rağmen insanları evlendirmeye devam etmiş.
Milletten en az üç çocuk yapmasını istemiş mi; orasını bilmiyorum.
Sonra... Gizlice kıydığı bu nikahlar yüzünden tutuklanmış... Silivri’ye... Pardon cezaevine tıkılmış.
Bir 14 Şubat günü de idam edilmiş...
İşte; her şeyi paraya tahvil etmekte başarılı olan kapitalistler de 1800’lü yıllardan beri bu tarihi, “Sevgililer Günü” olarak insanlara “kutlatmaya” ve “hediyeleştirmeye” başlamış...
★★★
Kutlarsınız, kutlamazsınız; sizin bileceğiniz şey...
Ben, “içinde sevgi olan” her şeye varım. Yine de bu konuda yanıtını veremediğim bir soru var:
14 Şubat, sevgililer günüyse...
Diğer 364 gün sevgisizler günü mü?
Ve insanlık bu yüzden mi bu kadar sevgisiz?