Dün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladık.

Hem “kurtuluş”un hem de “kuruluş”un miladıdır 19 Mayıs 1919...

Sadece yurdun düşman işgalinden kurtarılması için milli mücadelenin başladığı gün değil...

Aynı zamanda 29 Ekim 1923’te “cumhuriyet”le taçlanacak yeni bir devletin kuruluşu için yola çıkılan ilk gündür.

O tarihi günün üzerinden tam 106 yıl geçti...

Bu 106 yılın ilk yirmi yılına sadece Kurtuluş Savaşı zaferi değil; bizzat Atatürk tarafından gerçekleştirilen onlarca “devrim” sığdı...

Ne yazık ki ilk 20 yılda gerçekleştirilen bu devrimlerin yarattığı coşku, son 20 yıldaki “karşı devrim” süreci ile yerini şaşkınlığa ve paniğe bıraktı.

Gelin Atatürk’ün en önemli devrimlerine ve onlara yönelik olarak hayata geçirilen karşı devrimlere bakalım:

★★★

Bir: 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı. En büyük devrimlerden biri buydu. Saraylar müzeye dönüştü.

Bugün ise ülke yeniden saraylarla ve ilan edilmeyen “örtülü” bir saltanatla karşı karşı bırakıldı.

★★★

İki: 13 Ekim 1923’te Ankara yeni devletin başkenti olarak ilan edildi. Ülkenin yönetim merkezi İstanbul yerine Ankara oldu.

Bugün iktidar Ankara’yı idari ve finans merkezleriyle yeniden İstanbul’a taşıyor.

★★★

Üç: Ülkeyi yönetenlerin bizzat halk tarafından seçildiği ve iktidarın halka ait olduğu Cumhuriyet ilan edildi.

Bugün yine halk oy kullanıyor ama kendi adaylarını değil, parti oligarşileri tarafından belirlenen adayları seçiyor. Onlar da doğal olarak kendilerini halka değil, kendilerini seçen iradeye karşı sorumlu hissediyor. Böyle olunca da halkı umursayan olmuyor.

★★★

Dört: 3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı.

Bugün halifeliğin geri getirilmesi için çırpınan siyasi partiler, vakıflar, dernekler, tarikatlar ortalıkta kol geziyor.

★★★

Beş: 1924 Anayasası... Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedidir. Yapılan idari ve hukuki devrimler, bu anayasayla güvence altına alındı.

Bugün hem dinciler hem de ayrılıkçılar 1924 Anayasası’nı yok sayarak, Cumhuriyet’ten önceki 1921 Anayasası’nın günümüze uyarlanmasını istiyor. Böylece şeriatçılar laiklikten, ayrılıkçılar ise vatan birliğinden kurtulmayı umuyor.

★★★

Altı: 8 Nisan 1924’te en yüksek dini otorite olan Şeriye ve Evkaf Vekaleti resmen kaldırıldı. Yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu.

Bugün, vatandaşa dinini en doğru şekilde anlatması için kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk’ün adını ağzına bile almıyor.

★★★

Yedi: 17 Şubat 1926’da Medeni Kanun kabul edildi. Kadınların evlenme, boşanma, mirastan pay alma gibi hakları, yasayla koruma altına alındı.

Bugün kadınlar ısrarla evlerine kapatılmaya çalışılıyor. Okuma ve çalışma olanakları kısıtlanıyor. Kadına sadece erkeğe hizmet etme ve çocuk doğurma görevi veren zihniyet, yasa-masa tanımıyor.

★★★

Sekiz: 30 Kasım 1925’te tarikatlar kaldırıldı, tekke ve zaviyeler kapatıldı.

Bugün aynı tarikatlar açıkça faaliyet gösteriyor, kendi aralarında bakanlıkları paylaşıp yönetiyor, kendi şeyhleri, şıhları aracılığıyla küçük devletçikler kurup saltanat sürüyor. Milyarlarca liralık varlıkları yönetiyor. Devletin polisi, savcısı da sadece seyrediyor.

★★★

Dokuz: 1928’de başlayan çalışmalar 5 Şubat 1937’de laikliğin anayasaya girmesiyle tamamlandı. Din işleriyle devlet işlerinin tamamen ayrılmasını, devletin şeriatla değil beşeri yasalarla yönetilmesini öngören laiklik kabul edildi.

Bugün, devletin en tepesindeki isim bile “Nas var nas” diyerek şeriat dayatıyor ve büyük ekonomik yıkımlara neden olabiliyor.

★★★

On: 1930 yılında kadınlara önce belediye meclisi üyesi, 1934’te ise milletvekili seçilebilme hakkı tanındı.

Bugün hala ülke genelindeki muhtar, belediye meclisi, belediye başkanlığı, il genel meclisi ve milletvekilliği seçimlerinde seçilebilen kadınların oranı yüzde 20’yi geçmiyor.

★★★

On bir: 25 Kasım 1925’te halkın kıyafetini modern dünyayla uyumlu hale getirmek için Şapka ve Kıyafet Kanunu çıkarıldı. 1934’te ise din görevlilerinin ibadet yerleri dışında dini kıyafetlerle gezmesi yasaklandı.

Bugün özellikle Anadolu’nun büyük bir kesiminde kadın yeniden kara çarşafa sokuldu; bazı din tüccarları da giyilmesi halen yasak olan cübbe, sarık gibi kıyafetlerle her yerde dolaşır hale geldi.

★★★

On iki: 1925 ile 1931 yılları arasında takvim, saat ve ölçülerde değişiklik yapan kanun yürürlüğe girdi. Böylece dünyayla uyum amaçlandı.

Bugün iktidar saatleri yıllardır kış aylarında ileri almayarak “İslam ülkeleriyle uyumu tercih ediyoruz” mesajı veriyor. Bunun için de milyonlarca öğrenci ve çalışan kış aylarında kör karanlıkta okula ya da işe gidiyor.

★★★

On üç: 21 Haziran 1934’te soyadı uygulamasına geçildi; ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, paşa gibi ünvanlar kaldırıldı.

Bugün ekranlar emekli generallere “Paşam” diyen sunucularla doldu.

★★★

On dört: 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul edildi. Medreseler kaldırıldı ve bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.

Bugün bu kanundan eser kalmadı. Özellikle Kuran kursu adı altında din eğitimi veren binlerce dernek, vakıf türedi. Bırakın medreseleri, subyan mektepleri yeniden açıldı.

★★★

On beş: 1 Kasım 1928’de Yeni Türk Harflerinin Kabulüne İlişkin Kanun kabul edildi. Geniş halk kitlelerine okuma-yazma öğretmek için halk mektepleri açıldı.

Bugünkü iktidar sahipleri bu devrim yasasını da bozmak için ellerinden geleni yapıyor 29 harfli Atatürk alfabesi yerine 34 harfli bir alfabeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu projenin mimarı da bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan...

★★★

On altı: 12 Temmuz 1932’de çıkarılan kanunla başlayan Dil Devrimi... Türkçe yazı dilinin Arapça, Farsça ve Fransızca gibi dillerden alıntı sözcük ve kurallardan arındırılıp konuşma diline yaklaştırılmasını amaçlıyordu.

Bugün bunun tam tersi yapılıyor ve özellikle Arapça sözcük kullanımı özendiriliyor.

★★★

On yedi: 1933’te yapılan üniversite reformu... Yeterince düşünmeyen ve eleştirmeyen insanlar yetiştirmekle suçlanan Darülfünun, 2522 sayılı yasayla kapatıldı, yerine İstanbul Üniversitesi kuruldu. Bizzat Atatürk’ün emriyle ülkemize çağrılan İsviçreli Prof. Albert Malche’nin danışmanlığında gerçekleştirilen reform, Avrupa modelini örnek aldı.

Bugün üniversiteler yeniden düşünmenin tehlikeli olduğu, özgürlüğün kısıtlandığı, aydın değil işsiz yetiştiren kurumlara dönüştü.

★★★

On sekiz: 17 Şubat-4 Mart 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde yeni Türkiye’nin ekonomik politikası belirlendi. Ülkede yeterli sermaye birikimi olmadığı için “karma ekonomi” modeli tercih edildi ve devlet özellikle hammadde üretimi yapacak sanayi tesisleri kurmaya yönlendirildi.

Bugün ise o günkü kararlarla kurulan yüzlerce dev kuruluştan eser kalmadı. Hepsi bütçe açıklarını kapatmak ve neo liberal politikaları desteklemek amacıyla ‘babalar gibi’ satıldı ya da kapatıldı.

★★★

On dokuz: 1925 Tarım Reformu... Tarım Kredi Kooperatifleri kurulurak tarımsal üretim teşvik edildi. Destekleme politikaları hayata geçirildi.

Bugün ülkeyi yönetenler üreteni değil ithal edeni teşvik etmeyi tercih ettiği için samanı bile satın alır hale geldik.

★★★

Yirmi: 1 Temmuz 1926 tarihli Kabotaj Kanunu ile karasularımızda deniz ticareti yapma hakkı ve ayrıcalığı sadece Türk vatandaşlarına verildi.

Bugün ise çok uluslu şirketler bu kanunu çoktan delik deşik etti.

★★★

Her devrim, cumhuriyetin gücü gücüne güç kattı.

Bugün ise her karşı devrim, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu hazırlıyor...

★★★

106 yıl önceki kutlu olayın bayramını kutlarken... Bugünkü çöküşün fotoğrafını da görün istedim.