Mustafa Kemal Atatürk kendisiyle yapılan söyleşilerde CHP’nin 6 ilkesinden sadece:

Laik cumhuriyetten taviz vermeyeceğini söylüyordu...

Diğer dört ilke olan:

Halkçılık...

Milliyetçilik...

Devrimcilik...

Ve...

Devletçilik ise bir tür:

Modaydı...

Zamanın ruhuyla ilgiliydi...

Oysa demokratik laik cumhuriyet...

Bir devletin:

En temel ilkesi...

Bir ulusun:

Varoluş kuralıydı...

Günümüze gelince...

Halkçılık:

İlke değil, siyasî tercihtir...

Milliyetçilik ise giderek:

Bütün insanlığın baş belâsı hâline gelmek üzeredir...

Ve mutlaka tedbir alınacaktır...

Devrimcilik:

Tıpkı karşı devrim gibi:

Modası geçmiş bir deyimdir...

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, sol düşüncenin kendi kendini kısırlaştırması ve siyaset üretemez hale gelmesi dolayısıyla çökünce...

Devrim ve devrimcilik hayalleri de suya düştü...

Devletçilik:

Atatürk’ün bile ilerleyen yıllarda vazgeçtiği bir iktisadî modeldir...

Aksine...

Atatürk:

Devleti, özel sektörün itici gücü olarak değerlendirmiş...

Karma ekonomik modeli tercih etmiştir...

Yine günümüzde:

Liberal düşünceyle taçlandırılmış sosyal devlet anlayışı solculuk değil:

Çağdaşlıktır...

Sosyal Devleti reddeden neoliberal kapitalizm ise:

Kendi kendini yiyen bir başka model olarak tarihe geçecektir...

Halkçılık, devletçilik, milliyetçilik ve devrimcilik de keza tıpkı dincilik gibi:

Çağdışıdır...

İnsanî gelişimin ve iktisadi büyümenin önündeki en büyük engellerdir...

Az gelişmiş ülke siyasetçileri...

Bu engelleri ortadan kaldırmak yerine:

Daha da yükseltiyor...

Gelişmiş ülke siyasetçileri ve medyaları...

Kendi geleceklerini de kurtarmak için:

Az gelişmiş ülkeleri...

O, hırsız ve düzenbaz siyasetçilerden kurtarmaya:

Mecburdur...

Günün sözü

“Çoğunluğun azınlık tarafından yönetimi tiranlıktır; azınlığın çoğunluk tarafından yönetimi de tiranlıktır. Her iki durumda da ‘senin istediğin gibi değil, bizim istediğimiz gibi yapacaksın’ kuralı geçerlidir...”.

Herbert Spencer

ALKIŞLIYORUM

Özgür Özel’i:

Eski Genel Başkanı ve son kurultaydaki rakibi Kemal Kılıçdaroğlu için kurduğu:

“Hukukun rafa kaldırıldığı bir dönemde 13 yıl boyunca AKP’ye karşı büyük mücadele vermiş, PKK’nın hedefi olmuş, Çubuk’ta linç girişimine uğramış, bu partiye ve hepimizde çok büyük emeği olan Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyorum. Kendisinin önünde saygıyla eğiliyorum...” cümleleri nedeniyle:

Ayakta alkışlıyorum...

Bu tavır...

Yanlışları ve doğrularıyla CHP’yi yönetmiş bir genel başkana gösterilecek vefa örneğidir...

Herkes bundan sonra bu örnek çerçevesinde söz söylemelidir...

Tabii ki Kemal Bey de...

Bu söylemi hak edecek erdemi göstermelidir...

DÜNÜN TWEETİ

Levent Mazılıgüney

@AvLeventism

 

Bir ülke tüm kurumlarıyla, tüm bir sistemiyle nasıl adım adım batırılır?

Canlı yayınlarda izliyoruz.

Siyasetin sorumsuzluğu ve milletin vurdumduymazlığı birbiriyle yarışıyor.

TEMİZ TOPLUM İÇİN TEMİZ BİREY

Canlarım...

Ne kahinim...

Ne tahmin kralıyım...

Ancak...

Küreselleşmenin yeniden başlamasını:

Temenni ediyorum...

Aksi halde:

Yüksek enflasyondan kurtuluş yok...

O gerçeği hatırlatarak diyorum ki:

Bu defa...

İktisadî, siyasî ve askerî olarak güçlü devletler:

İlk dönem küreselleşmesinde yaptıkları hataları yapmasınlar...

Tüketimin ve uluslararası kalıcı barışın önündeki “yoz dincilik” anlayışıyla birlikte:

“Din devletleri” dışlansın...

Din devleti olarak kalmakta ısrar eden ülkeler:

Ticarî, sınaî ve iktisadî ambargolarla:

Dünya sisteminin dışına atılsın...

Yalnızlaştırılsın...

Böylece...

O ülke halkları ayaklansın...

Despot...

Yalancı...

Hırsız...

Partizan...

Ve...

Bencil siyasetçiyi yaka paça iktidardan indirsin...

Yerine:

Temiz ahlâklı...

Hukukun üstünlüğü ve Kuvvetler Ayrılığı ilkesine inanmış...

Demokratik laik cumhuriyetten asla vazgeçmeyecek yeni iktidarlar yönetsin ülkeleri...

O ZAMAN ÇIKACAK

İyi şeyler olacağını temenni ediyorum...

Ama...

Tahminim farklı...

Nasıl mı?..

Meselâ...

Bugünlerde işi bilen birisi size:

“Turpun büyüğü heybede” diyerek söze başlıyorsa...

Aslında söylemek istediği şudur:

“Bunlar bir şey değil, daha öyle belalar yaşayacağız ki:

Dilimiz tutulacak...

Gözlerimiz yuvalarından fırlayacak...

Cehennemin açılan kapılarından üzerimize kor ateşler yağacak...”.

Böyle durumlarda Süleyman Demirel merhumun bir fıkrası vardı...

Rahmi Turan’ın “Demirel’den fıkralar” kitabını okuyanlar hatırlayacaklardır...

Aydın pazarında bir köylü turp satıyor, müşteri geldiği zaman önce ufak turpları çıkartıyormuş...

Adamın biri gelmiş bakmış, turplar ufak:

“Bunlar küçük yahu” diyerek yüzünü buruşturup yürümüş...

Köylü arkasından seslenmiş:

“Hey, dur hemşerim dur... Turpun büyüğü heybede!..”.

İşi bilenlere göre:

Yerel seçimlere doğru, Erdoğan’ın seçimlerde yenilgi alma ihtimali artacak...

Ve...

Erdoğan, Mehmet Şimşek’in kısmen de olsa başlattığı bugünkü sıkılaştırma politikasını çözdürecek...

Yani...

Turpun büyüğü heybeden çıkacak...

Çıkacak ama...

31 Mart yerel seçimlerinden sonra çıkacak...

BANA GÖRE

CHP lideri Özgür Özel, bana göre:

İyi şeyler yapıyor...

Ama...

Ve yine bana göre:

Üslûbu hâlâ çok kötü...

Ve...

Mikrofonların karın gurultularını bile duyurduğu günümüz teknolojisinde:

Çok bağırıyor...

Yüksek yargıdaki Can Atalay kriziyle ilgili yaptığı açıklamalar doğru...

Ama ifadeler çok sert...

Yani:

Nobran ve kavgacı birinin seviyesine inen bir üslup...

Yeni anayasa çağrılarına kapıyı kapatması doğru...

Ancak cümle sonunda kullandığı:

“.... gözüm çıksın” ifadesi çok seviyesiz...

Fazla popülist...

Vıcık vıcık...

“Can Azerbaycan’ı ziyarete gideceğim” demesi ve gidecek olması doğru...

Ama...

“Ermenistan’ı da ziyaret edeceğim” dememesi yanlış...

Dedim ya:

“Bana göre...”.

Canlarım...

Türkiye:

Köylü...

Kasabalı...

Ve...

Varoş ağzıyla konuşan liderlerle:

Bir yere varamaz...

Atatürk’ün yolundan gitmek demek...

Atatürk gibi giyinmek...

Onun üslûbuyla konuşmak demektir...

Bu arada bütün liderlere hatırlatayım...

Nutuk atarken ve şarkı söylerken yüksek perdeyi kullanmak:

Yüksek volümlü amfilerin...

Güçlü kolonların...

Ve...

Karın gurultusunu bile veren mikrofonların icat edilmediği...

Veya...

Çok düşük kaliteli oldukları dönemden kalmadır...

Liderler retorik sırasında ikna edici ve yumuşak bir üslupla konuşurlarsa...

Hem ortamı germemiş olurlar...

Hem de etkileri daha yüksek olur...

Tabii ki ve yine:

Bana göre...