Eski Türkiye olsa ödül 16 milyon lira olacaktı
Televizyonların sadece bizde değil dünyanın birçok ülkesindeki en uzun soluklu yarışmalarından biri olan “Kim Milyoner Olmak İster?” yarışmasında 24 yaşındaki Rabia Birsen Güvercin 1 milyon liralık büyük ödülü kazandı.
Bir kaza sonucu kaybettiği kolunu ameliyatla biyonik kola çeviren Güvercin’in yaşadığı dram kazandığı ödülden bile fazla ilgi çekti.
Kazandığı ödülün 196 bin 323 lirasını vergi olarak ödeyecek olan genç yarışmacının eline net 803 bin 677 lira para geçti.
Tüm Türkiye’de mutluluk yaratan yarışmanın kahramanı Rabia Birsen Güvercin’in bu büyük başarısına gelin bir de başka açıdan bakalım.
Bu program 1990’lı yıllarda başlamıştı.
Şimdi ne yazık ki geçirdiği bir kaza sonucu bitkisel hayata giren Kenan Işık sunuyordu programı.
Yayınlanmaya başladığında “Kim 500 Milyar İster?” adını taşıyan yarışma TL’den 6 sıfır atılmasından sonra biraz ara vermiş ama 2011’de “Kim Milyoner Olmak İster?” şeklinde değiştirilmişti.
2011 yılında yapılan bu değişiklik aslında bize Türkiye ekonomisinin nereden nereye geldiğini çok güzel biçimde anlatıyor.
Çünkü, bundan 12 yıl önce TL’nin dolar karşısındaki değeri bugünden çok farklıydı.
Dolar bugün resmi kurda 26 lira 89 kuruş. 2011 yılında ise 1 lira 67 kuruş.
Demek ki 2011 yılında 1 milyon liranın karşılığı 599 bin dolar ediyor.
Oysa bugün 1 milyon lira sadece 37 bin 188 dolar ediyor.
Yani liramız 2011’deki değerinin 16’da birine düşmüş.
O halde gelin bugünkü kurdan yarışmanın gerçek ödülünün ne kadar olduğunu hesaplayalım.
Eğer yarışmayı düzenleyen televizyon, yarışmanın ilk gününde verdiği ödülü dolara endekslemiş olsaydı, bugünkü büyük ödül 16 milyon 107 bin lira olacaktı.
Açıkça görüldüğü gibi büyük ödül ilk güne oranla 16’da bire düşmüş.
Bu Türkiye ekonomisinin ne hale geldiğini çarpıcı biçimde göstermektedir.
Ödülün 12 yılda 16’da bire düşmesi demek bizlerin alım gücünün de 16’da bire düşmesi demektir.
Türkiye’nin çok kötü yönetildiğinin bundan daha güzel bir anlatımı olabilir mi?
Muhalefetin bir türlü göremediği ya da iyi anlatamadığı gerçek aslında bu.
Enflasyonu konuşmak, pahalılıktan yakınmak, başta asgari ücret olmak üzere ücretlere zam istemek ya da vaat etmek toplumda belli ki karşılık bulmuyor.
Alım gücü 12 yılda 16’da bire düşen bir toplumun hala mevcut iktidarı desteklemesi, akıl alacak bir şey değil.
Ama oluyor işte.
Dünyanın hiçbir ülkesinde alım gücünü bu kadar düşüren, yani ülkesini ve halkını yoksullaştıran bir yönetim seçimlerden kazanarak çıkamaz.
Siyasetin doğasına da aykırıdır bu.
Türkiye’de bunun tersinin yaşanması ancak muhalefetin yeterli güveni verememesinin sonucudur.
Önümüzde yerel seçimler var.
Muhalefet ve muhalefeti destekleyenlerin asıl gerçekler yerine birbirlerinin gözünü oymaya, ayak oyunları yapmaya, halkı umutsuzluğa, bezginliğe itmeye devam etmeleri de akıl dışı bir tutumdur.
Önceki gün yazdığım gibi Türkiye gerçeklerini bilenlerin artık aklını başına toplaması, saçma sapan tartışmalarla patinaj yapmak yerine toplumun derdine çare bulacak plan ve projeler üzerinde çalışmaları gerekmektedir.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Çalışma ofisimin “davetsiz” bir sahibi oldu
Pazar günü YouTube videolarımı çektiğim ve Korkusuz’daki yazılarımı yazdığım ofisimin kapısını açtığımda bir de ne göreyim girişteki sandalyenin üzerinde yavru bir kedi yatıyor.
Kendi kendime “Herhalde açık bıraktığım camdan girmiş, ben de fark etmeden çıkıp gidince içerde kalmış” dedim.
Ama pazartesi sabah kapıyı açtığımda aynı kedi yine karşıladı beni.
Bu sefer “Olamaz, dün çıkmadan her yere baktım kedi yoktu, nasıl girmiş olabilir?” diye düşündüm.
Sonunda mutfak kapısının üstündeki küçücük vasistasın açık olduğunu gördüm.
Dışarıda demir parmaklık var. Sanıyorum oradan tırmanıp içeri girebiliyor ama çıkamıyor.
Dün sabah geldiğimde yine aynı manzara vardı.
Kedi belli ki benim ofisimi kendi evi bellemiş.
Hemen gittim yakındaki bir marketten kedi maması aldım.
Nasıl iştahla yedi anlatamam.
Sonra çalıştığım odanın penceresini açınca hemen çıkıp gitti.
Bakalım bugün yine gelecek mi?
Ama ben hazırlığımı yaptım, kedi mamaları aldım, bugün yine gelirse, ki tahmin ediyorum gelecek, yine mama vereceğim, giderek bana da alışacak.
Kızıma anlatınca, “Baba adını Bubble (babl) koy” dedi.
Kedili günler mi başlıyor ne?
YENİ ÖĞRENDİM
Devlet yurtlarında öğrencilerden kalmadıkları ayın parası isteniyor
Üniversiteler ekim ayında açılacak.
Bulundukları yerden başka bir yerde okumak durumunda kalan öğrencilerin en büyük sorunu yurt.
Devletin açtığı yurtlarda yer bulanları ise bir başka sorun bekliyor.
Üniversite öğrencisi bir okurum bu sorunu yazmış bana.
Şöyle demiş:
“Sevgili Can Abi,
Ben bir üniversite öğrencisiyim. Devlet yurdunda kalıyorum. Bildiğin gibi okullar 2 Ekim’de açılıyor ama Gençlik ve Spor Bakanlığı bizden yurtta kalmadığımız eylül ayının da ücretini talep ediyor.”
Sonra da mesajına öğrencilere gönderilen mesajı eklemiş.
Bakanlıktan gelen mesaj şu:
“Değerli öğrencilerimiz;
Yeni Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre kayıtlı öğrencilerimizin eylül ayı yurt ücreti ve depozito farklarını 15 Eylül 2023 saat 23:00 e kadar tamamlamaları gerekmektedir. Ücretini tamamlamayan öğrencilerimiz için Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nin 11/4 maddesince işlem yapılacaktır.
Öğrencilerimize önemle duyurulur.”
Devlet henüz yurtta kalmayan öğrencilerden neden bir ay öncesinin parasını ve depozitosunu ister?
Zaten zar zor yer bulan öğrencilere eziyet değil mi bu?
BUNU YAZMAK GEREK
Atatürk Stadı ismi, Erdoğan’ın iki dudağının arasında
Fenerbahçe yönetiminin tarihi bir karar alarak İstanbul Kadıköy’deki stadının adını Atatürk yaptı biliyorsunuz.
Ancak bunun tescil edilmesinin gerektiğini yazmış ve “Bakalım iktidar bu konuda ne yapacak?” diye sormuştum.
Bir izleyicim ilgili yönetmeliği göndermiş.
Gençlik ve Spor Bakanlığı İsim Verme Yönetmeliği’ne göre;
- Özel kurumların spor tesislerine Atatürk Adını veremiyorlar
- Bir ilde adı Atatürk olan sadece bir spor tesisine izin veriliyor
İstanbul’da şu an Atatürk Olimpiyat Stadı olduğu için bu yönetmelik maddelerine göre Fenerbahçe’nin Stadına Atatürk adını vermesi, “Mevzuata takılır “ gibi görünüyor.
Demek ki Fenerbahçe Stadı’nın isminin Atatürk olarak değiştirilmesi Erdoğan’ın iki dudağının arasında.
Eğer o kabul ederse Şükrü Saraçoğlu adı Atatürk Stadı olarak tescil edilir.
Yok istemezse Fenerbahçe, Atatürk dışında ama yine O’nu anımsatacak bir isim arayışına girmek zorunda kalabilir.
Ya da tabela asılamasa da Fenerbahçe yönetimi stadından söz ederken “Atatürk Stadı” ismini kullanır.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Böyle soru olmaz ama...
Söz “Kim milyoner olmak ister” yarışmasından açılmışken, Türkiye’nin gönlünü fetheden Rabia Birsen Güvercin’in karşısına çıkan 1 milyonluk soruyu da merak altına almak gerek.
Doğal olarak gözler yarışmada büyük ödülün kazanılmasına döndü, buna karşı sorunun saçmalığı pek tartışılmadı.
Soru ve cevap şıkları aynen şöyleydi; “Türkiye’deki 81 ilin adında bu dört harften hangisi diğer üçünden daha az bulunur?”
A) Ş
B) V
C) G
D) H
Doğru cevap “B” şıkkı imiş.
Süre kısıtlaması olmamasına rağmen kim 81 ilin adını anında tarayıp harf dökümü yapabilir?
Bu tür yarışmalarda çok zor soru olabilir ama ancak bir bilgisayarla yapılabilecek bir karşılaştırılmalı soru olmaz.
Genç yarışmacı elbette illerin isimlerini gözden geçirerek doğru cevabı buldu ama burada şans faktörü çok ağırlıklıydı.
Sanıyorum eğer Güvercin cevabı bulamasaydı soru çok tartışılacaktı.