Asla yalan söylemeyen arşivlerden asla unutulmaması gereken, hep anımsanması ve unutturulmaması gereken yazılara devam edelim, hele “yeni anayasa”, çığlıkları atılırken!
2008 yılıydı...
Ergenekon iddianamesi açıklanmıştı. Ertesi gün Taraf gazetesinin manşeti şöyleydi:
- 1923’te kuruldu, 2008’de arınıyor!
Neydi 1923’te kurulan? Ergenekon! 1923 neyin tarihiydi? Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun! Öyleyse neydi Ergenekon? Türkiye Cumhuriyeti’nin ta kendisi! Bu durumda, 2008’de Ergenekon’la birlikte kimden arınıyorduk?..
- Türkiye Cumhuriyeti’nden!
Utanmasalar, bir türlü bulamadıkları “1 numara” olarak da “Büyük Devrimci” Mustafa Kemal Atatürk’ü göstereceklerdi! Aslına bakarsanız Cumhuriyeti hedef göstererek bunu zaten yapmış durumdalardı! Ben, o güne dek, işbirlikçiliğin, emperyalizme alet, kendi yurduna düşman olmanın pek çok çeşidini görmüştüm ama böylesine açık, böylesine göstere göstere “misyonerlik” ve “haysiyetsizlik” faaliyetine ilk kez tanık oluyordum...
- İyi bir kutlamayı hak ediyorlardı!
“Yapay bir varlık olarak Türkler!”
Aslında, kendi mantıklarında ve de yapılan uzun erimli plan çerçevesinde son derece tutarlı yol aldıklarını teslim etmek lazımdı!..
Daha önce yazdığım “Yeni Mandacılar” başlıklı yazımda, bir Alman ajanının, “Türkiye yapay bir devlet, Türk ulusu yapay bir ulus. Atatürk Ermenileri ve Rumları yok ederek bu devleti zorla yarattı” sözlerini anımsattıktan sonra, bir Türk profesörün, AKP’nin anayasa taslağını hazırlayan komisyonun başkanı Ergun Özbudun’un şu satırlarına yer vermiştim:
- Olan şey, Mustafa Kemal’in var olmayan, farazi bir varlığı, Türk milletini ayağa kaldırarak ona hayat vermesiydi. Onun girişmiş olduğu projenin gerçek boyutlarını bize veren ve düşüncesinin ütopyacı niteliğini ortaya çıkaran, olmayan bir şey için sanki varmış gibi çalışması ve onu var etme yolundaki kabiliyetidir...
Bu, aynı tornadan çıkmışçasına birbirini tamamlayan “düşmanlığın” üzerine şöyle bir yorumla devam etmiştim:
- Yıllar önce üstü kapalı bir şekilde, “Türkiye yalnızca Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” diyorlardı. Artık “Türkler zaten yoktu” ya kadar geldiler!
Yeni aşama ise Taraf’ın manşetinden ilan edilmiş bulunuyordu:
- Zaten Türkiye Cumhuriyeti de yoktu!..
Bir imparatorluğun küllerinden, emperyalizme karşı başarıya ulaşmış ilk Kurtuluş Savaşı’nı vererek kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti aslında yalnızca elleri kanlı bir çeteydi! Tam 85 yıl, görünürde cumhurbaşkanları seçerek, hükümetler kurarak, bütçeler yaparak, dış politikalar oluşturarak kanlı yeraltı faaaliyetlerini sürdüren bu karanlık çete, nihayet, dış dünyanın da desteği ile afişe edildi ve şimdi 2008 yılında arınıyordu! Şu ahlaksızlığa, şu zavallılığa bakar mıydınız!
Kim arınıyor sorusunun yanıtı da yoktu. Ben bir tahminde bulunmuştum; arınacak olan yapay Türk ulusu olamayacağına göre, kendisini Türk zanneden milyonlarla birlikte her türden topluluklar, cemaatler, etnik gruplar, bu yapay cumhuriyetten arınacak 70 küsur milyonu oluşturuyordu...
- Eh, böyle başa da böyle tarak yakışırdı doğal olarak!
Gelelim can alıcı soruya:
- Pekiii, arındıktan sonra ortada yapay ulus, yapay devlet filan kalmayacağına göre, bu ahali nereye sokuşturulacaktı?
Amaaan siz de yani, çok kolaydı tabii ki! Elde zaten bir harita mevcuttu... Hatırlasanıza canım, Amerikan Genelkurmay’ının yarı resmi dergisinde bir yıl kadar önce basılmıştı hani... Türkiye’yi parçalara ayırmış, Kürt devletine Karadeniz’e çıkış yolu bile vermiş, Doğu Anadolu’nun göbeğine Ermenistan’ı oturtmuş olan haritadan söz ediyorum!..
Yine mi anımsamadınız? Hafızanız çok zayıf! O halde çok uzatmadan, Lozan’la yırtıp, tarihin çöp sepatine attığımız Sevr Anlaşması’nın yeni versiyonu desem? Evet işte o:
- Yeni Sevr...
Türkiye, yıllardır tarihinin en keskin virajında patinaj yapıyor...
Öyle ki; bu tam anlamıyla bir “var oluş-yok oluş” mücadelesi... Ve her şey çok açık oynanıyor. Yüzlerindeki maskeleri tamamen atan işbirlikçiler, kapısına bağlandıkları efendilerinin talimatlarını, üzerine ruhlarını, kinlerini ve nefretlerini de ekleyerek açıkça yerine getiriyorlar...
Pekiii, olmayan Türk ulusu bu durum karşısında ne yapıyor acaba? 31 Mart yerel seçimlerinde, neler olacağının işaret fişeği atıldı! Son zamanlarda yurdun dört köşesinden edindiğim izlenimle bitireyim:
- Olmayan millet, fena halde bileniyor!
Arşivler asla yanılmaz... Asla unutmayın, unutturmayın...