Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi 3. Erbil Forumu düzenledi. “Ortadoğu’nun Geleceğindeki Belirsizlikler” başlığı ile 26-28 Şubat tarihlerinde yapıldı.

Irak Federal Devleti Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid, Meclis Başkanı Meşedani ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani katıldı.

Türkiye’den de CHP adına TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi Oğuz Kaan Salıcı, DEVA Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, AKP Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, eski AKP Milletvekili Abdurahman Kurt, DEM Milletvekili Cengiz Çandar, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, TBMM eski Başkanı sıfatı ile Bülent Arınç ve daha birçok isim vardı.

Forumun son gününde Salıcı, Ekmen, Kurt ve Çandar’ın katıldığı oturumu, sonuna kadar izledim. Salıcı ile başlayan forumda önemli başlıklar konuşuldu.

Salıcı, Türkiye’nin demokratikleşmesi için belirli bir kesimin değil 85 milyonun temel hak ve özgürlüklerinin önemli olduğunu söyleyerek başladı.

Başkanlık sisteminin değişmesi gerektiğini ve CHP olarak “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” savunduklarını söyledi.

En önemlisi de “CHP Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir. Türkiye’yi kuran partidir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Partimiz, federasyon veya özerklik gibi formüllere kapalıdır” dedi...

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ekmen’den de net açıklamalar geldi. Ekmen, yeni Anayasa’nın TBMM’ye iki yüz imza sunulabileceğini ve yapabilecek tek partinin AKP olduğunu söyledi. DEVA olarak bu iki yüzün içinde olmayacaklarını da net ifade etti.

AKP Milletvekili Abdurrahman Kurt konuşmasına “Kürt milliyetçiliğinin sebebi, aşırı Türk milliyetçiliğidir” diye başladı. CHP için de “Bana göre CHP benim bildiğim bizim camianın bildiği bana göre Türkiye’deki günahların anası olarak ifade ettiğim bana göre aslında bugün bir müzeye bir insan hakları müzesine konması gereken bir partidir. İsmi CHP olan bir parti ile bu sorunlara çözüm bulamazsınız” dedi.

“1924 sürecinden bu yana topluma karşı ağır suçlar işleniyor, anayasal anlamda da perçinleşmiş suçlar işleniyor” diye devam eden Kurt, Çözümün silah olmadığının görüldüğünü, siyaseten yürütülmesini söyledi.

Son olarak DEM Milletvekili Cengiz Çandar konuştu. Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu not ile ilgili, KCK terör örgütü elebaşının söylenmesini ve bunun duyulmasını istediğini ve devletin bilgisi altında olduğunu söyledi.

“Kürt sorununa DEM olarak nasıl bir model sunuyorsunuz” sorusuna “Silahların bırakılması ve lağvedilmesi ile PKK mensuplarının hukuki statüsü ne olacak?” hukuki adımlardan kastedilen budur dedi. “Demokratik alana yasal girme nasıl olacak?” diye devam eden Çandar, “Bu bir terör değil bir Kürt isyanıdır. Tarihin en uzun Kürt isyanı PKK’dir” cevabını verdi.

“Barışın yenen ve yenileni olmaz ve Kürtler kendi başlattıkları isyanı kendileri bitirdi.” diye konuşmasını bitirdi.

Önder’in okuduğu not için bir açıklama da Munzur Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Kemal Özcan’dan geldi.

1 Mart’ta Rudaw’a verdiği demeçte, “Pratikte: Örgütün silah bırakması ve feshi yok diyor. Hukuki düzenlemeler ve demokratik siyasetin önü açılmadan yani... Bu sürecin açılmasını gerektirir. Yani lüzumlu/zaruri eski Türkçesiyle. Bu ne demek? Yani demokratik siyasetin önü açılmazsa, hukuki düzenlemeler yapılmazsa silah bırakmaya geçemezsiniz. Örgütün fesine geçemezsiniz!” dedi. 

Nottaki “Gerektirir”in anlamını böyle yorumluyor. “Çok acil olarak fes olması gereken PKK değil, yasal alan örgütlenmesidir. Ama bir şart. Öcalan’a da yeni bir sivil örgütlenmesi yasal engellemenin açılması zarurîdir.” diye de devam etti.

“...Faşizmin en ağır, en yoğun, en genişlemiş kesimi CHP’de örgütlenmiştir.” diyen Özcan, İmamoğlu’nu da eleştirerek bitirdi.

CHP’nin ve DEVA’nın yeni anayasa ve üniter devlette sahip çıkmaları çok önemlidir. KCK terör örgütünün de Türkiye’de siyaset yapmasının önü açılmadan silah bırakmayacağı ve kendini lağvetmeyeceği anlaşılıyor.

Bugün 3 Mart, Atatürk’ün devrim yasalarının yıldönümü. Türkiye’yi ve milleti parçalayacak gerici anadilde eğitim talebi önümüzdeki günlerde sıkça tartışılacaktır.

Son olarak, Türkiye’nin üniter yapısına sahip çıkmak, vatandaşlık bağı ile bağlı olan her yurttaşın tarihi görevidir.

Türkiye’yi kuran CHP’ye ve CHP’nin üniter devlete sahip çıkma kararlılığına güç vermek de acil görevdir!