Az gelişmiş ülkelerde politikacılar son derecede plânlı(!) ve programlı(!) çalışırlar...

En çok değer verdikleri danışman ve uzmanlar...

Kendilerinin daha uzun süre iktidarda kalabilmelerini sağlayacak oyunlar kurmayı başaranlardır...

Daha fazla iktidarda kalacaklar da ne olacak?..

Yıllarca büyütemedikleri ekonomiyi mi büyütecekler?..

Yooo...

Halkın refah düzeyini mi artıracaklar?..

Yooo...

Ulusal paraya değer...

Pasaporta itibar mı kazandıracaklar?..

Yooo...

Bunların hiçbirini yapamayacaklar...

Har vurup harman savurdukları ülke kaynaklarını:

Daha çok yağmalayacaklar...

Ama...

Her seçimde daha çok oy almalarını sağlayan...

Ya da...

Her seçimde daha çok oy aldıklarına bütün dünyayı ikna eden danışmanlarıyla birlikte:
Servetlerine servet katacaklar...

Bu da bir “insanlık hizmeti” değil mi canlarım?..

Hemen not düşeyim ki...

Bu yazının konusu olan politikacılar:

“Az gelişmiş ülke politikacıları...”.

Türkiye ise “çok gelişmiş ülke...”.

Nereden mi biliyorum?..

Ben bu güzel ülke için bir kere yanlışlıkla:

“Az gelişmiş ülke” demiştim de...

“Halkı yanıltıcı bilgi verdiğim” iddiasıyla bizzat muktedir tarafından savcılığa şikâyet edilmiş...

Yargılanmış...

Ama neyse ki:

Beraat etmiştim...

Zaten önümüzdeki günlerde daha pek çok duruşmam var...

Onlara bir yenisini daha katmanın manası yok...

Yani canlarım benim...

Memleketimizin:

Şerefli...

Haysiyetli...

Onurlu...

“Hırsızlık ve yağma nedir bilemeyen...”.

Vatansever...

Barışçıl...

Demokrat...

Hukukun üstünlüğü ilkesine iman etmiş...

İktidar politikacılarımız ve danışmanları:

Bu yazının konusu değildir...

Onlaaaaar ki pek çokturlar...

Siyasi tarihimizin “en şey” (Kendilerini anlatacak kadar zenin mana içeren bir sıfat bulamadığım için “şey” dedim) politika-cılarıdırlar...

Günün sözü

“Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle plânlanmıştır...”.

Franklin D. Roosevelt

SANAT VE SANATÇIYA SAYGI 

Ignacy Pederewski 1919 yılı ocak ayında Polonya Başbakanı olarak ülkesinin delegelerinin başında Versay Sarayı’nın o muhteşem salonuna girdi...

Ev sahibi Fransa Başbakanı Clemenseau kendisini kapıda karşıladı...

Elini sıkarken saygılı bir ses tonuyla şunları söyledi:

“Siz Büyük piyanist Paderewski Müziği bıraktınız ve sıradan bir politikacı oldunuz... Tanrım bu ne büyük düşüş!..”.

Sanatçı kişiliğine iltifat mıydı?..

Politikacı kimliğini aşağılamak mıydı bilemem...

Ancak...

Bilinen o ki:

Pederewski sadece gülümseyerek...

Ama itiraz da etmeyerek:

Politikacı Pederewvski’den pek de hazzetmediğini ima etti...

Canlarım...

Doğaçlama konuşmasıyla iyi bir hatip olduğunu da gösteren Bodrum Belediye Başkanı...

Hemen her Türk politikacısı gibi:

Bekletme hastalığıyla maluldü...

O güzelim sergiye katkıda bulunan sanatçıları ve davetlileri:

45 dakika ayakta bekletti...

Ahmet Aras

Ahmet Aras

Harika retoriğine başlamadan önce sevgilime:

“Bakalım beklettiği için sizlerden özür dileyecek mi?” dedim...

Omuzlarını silkti...

Ben ise “önemli” dedim...

Benim için önemli olan:

Başkan için önemsizmiş...

DÜZELTME VE ÖZÜR

Canlarım...

Dün bu köşede:

Dikkat çektim” başlığıyla yayımlanan yazımın bir yerinde şöyle diyordum:

......

Yine aynı videomda:

“Araştırmacı gazeteciler, Fatih Terim’in damadı Volkan Bahçekapılı’nın, AKP eski milletvekillerinden Ayşenur Bahçekapılı’nın yakını olup olmadığını araştırın” demiştim...

Ayşenur Hanım’la aynı dönemde AKP’de vekillik yapan bir arkadaş:

“Ayşenur’un oğlu” dedi...

Bunun üzerine:

“(Volkan Bahçekapılı) Terim’in damadı Ayşenur hanımefendinin oğlu imiş” diye yazdım...

Dikkat ediniz lütfen:

“.... İmiş...”.

Yani...

Güvendiğim bir politikacıdan gelen açıklamaya rağmen:

“Oğlu” dememiş...

Cümlemi “rivayet” ekiyle (... imiş) bitirmiştim...

Dün Ayşenur Hanım saygılı ve sakin bir ses tonuyla aradı...

“Adı geçen kişi çok uzak akrabam olabilir ancak yüzünü görsem tanımam” dedikten sonra yanlışı düzeltmemi istedi...

“Oğlunuzu inkâr edecek olmadığınıza göre tabii ki doğruyu söyleyen sizsiniz, yanlışlık için özür dilerim, yarınki köşemde düzeltirim efendim” dedim...

Şimdi işte bu sorumluluğumu yerine getiriyorum...

Öncelikle yanılttığım için sizlerden...

Sonra da:

Damadı, oğlu olmadığı halde...

Oğluymuş gibi gösterilerek:

Fatih Terim ile adının aynı yazıda anılmasından rahatsız olan Ayşenur Bahçekapılı’dan özür dilerim...

HALKLAR BİRLEŞİN!..

Ey güzel insanlar!..

Önümüzdeki süreçte büyük ihtimalle:

Devlet sayısı daha da artacak...

Ancak...

Dünya devleti kurulduğu ilk aşamada bile...

Savaşların önüne geçilebileceğini zannetmiyorum...

Bugünkü savaşların çoğu:

Etnik savaşlar...

Veya...

İç savaşlar olsa da...

Savaşları çıkaranlar politikacılar...

Dünya halkları birleşin!..

Savaş emri veren politikacıları sokağa çıkamayacak hale getirin...

TEŞEKKÜR VE TEBRİKLERİMLE...

Geçtiğimiz pazartesi günü sevgilimle Bodrum’da:

Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Musander ile Mor Sanat Derneği ve Bodrum Art iş birliğinde düzenlenen Stratonikeia Görsel Sanatlar ve Şiir Sergisi açılışındaydık...

Ressam sevgilim de etkinliğe iki tablosuyla katıldı...

Sergide harika tabloların yanı sıra...

Hamdi Topaloğlu’nun her biri diğerinden daha etkili şiirleri vardı...

Ve...

Barıştan, dostluktan, arkadaşlıktan, karşılıklı sevgi ve saygıdan yana olduğunu gülen gözlerle açıklayan tüm sanatçılar:

Birbirlerine samimiyetle iltifatlar yağdırdılar...

Bu arada sırasıyla:

Musander Başkanı Saadettin Öztekin...

Şiir Sergisi Koordinatörü Hamdi Topçuoğlu

Resim Sergisi Koordinatörü Semra Dinçer...

Ve...

Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras birer konuşma yaptılar...

Konuşmacıların hepsi başarılıydı...

Hem Stratonikeia hakkında...

Hem de sanatla ilgili aydınlatıcı bilgiler verdiler...

Sergiye katkısı olan herkese:

Teşekkür ve tebriklerimle...

KURTULMUŞ OLURDU...

Türk solu genelde entelektüel...

Seküler...

Kökten laikçi...

Sanata saygılı...

Türk sağının genelinin:

Muhafazakâr milliyetçi olanları:

Entelektüellikten uzak:

“Sanatın içine tükürürüm” diyebilecek kadar çağdışı...

Seküler olanlarının ise:

Sanatla ilgileri yok...

Türk sağı eğer seviyeli Türk solu (Meselâ, dünkü sergiye adı verilen Stratonikeia antik kentini ortaya çıkaran ve dünyaya duyuran Kültür ve Turizm eski bakanlarından Ertuğrul Günay) kadar entelektüel olabilseydi...

İçinden sanatçılar (Meselâ Tarık Buğra gibi edebiyatçılar...) çıkarabilseydi...

İnsanın sadece bedeni değil...

Sanat kültürü...

Hayalleri...

Aşkları da olduğunu kabul edebilseydi:

Kanaatim o ki: Türkiye bugün bulunduğu iktisadî ve insanî az gelişmişlikten çoktan:
Kurtulmuş olurdu...

DÜNÜN X’İ

CEM TOKER

@tokcem

Bu yıl cebinden zorla 2. kez alınan Motorlu Taşıtlar Vergisini, 3-5 enayinin bir bankacıya kaptırdığı parayı konuştuğu kadar bile konuşmayan millet!!

Helal olsun valla Erdoğan’a da, Şimşek’e de...

Bulmuşum böyle toplumu, ben de olsam “vergiyi bas Allah bas, keyfine bak” yapardım!!