Korkusuz
Ümit Zileli

“Dünyada kendisine yeten 7 ülkeden biriydik sözleri efsanedir!”

Birkaç yıl önceydi...

Kendimi fena halde aldatılmış gibi hissetmiş, yüreğim cız etmişti...

Demek, onyıllar boyunca, taa çocukluğumuzda, bizden öncekilerin çocukluğunda ve ondan öncekilerin yaşam sürecinde boşuna sevinmiş, boşuna gururlanmıştık öyle mi?..

Demek, bu iktidar sürecinde alaya alınan, aşağılanan “Yerli Malı” haftalarında hep bir ağızdan söylediğimiz o güzelim şarkılar, türküler, marşlar boşunaydı öyle mi?

Demek, Rusya’nın teknolojisiyle yaptırdığımız Seydişehir, Karadeniz Ereğlisi, İskenderun Demir Çelik Tesisleri’nin karşılığını topraklarımızda ürettiğimiz meyve, sebze, fındık ürünleriyle ödediğimiz de koca bir palavraydı öyle mi?

Demek, büyüklerimizin, elleri öpülesi öğretmenlerimizin, koca koca profesörlerin, ziraat mühendislerinin söyledikleri yalan, o konuda yazılan onca rapor, kitap, yapılan radyo, TV programları içi boş birer göz boyamaydı öyle mi?

Demek ki, buğdayın, tahılın anavatanı Anadolu’da teknoloji geriliğine rağmen üretilen, siloları, ambarları dolduran, ihraç edilen el emeği, göz nuru ürünler de hayaldi öyleyse?

- Fena halde kandırıldık, beyinlerimiz adeta iğfal edildi öyle mi?

Ne suçumuz, ne günahımız vardı da böylesine bir “efsane” yaratmak için on yıllarımızı heba etti büyüklerimiz? Bir gün, bir tarım bakanının çıkıp şu cümleyi edeceğini hiç mi düşünememişlerdi:

- Dünyada kendi kendimize yeten 7 ülkeden biriydik sözü efsaneden ibaret, cumhuriyet tarihinde böyle bir şey olmadı!

Bakan Bey böyle buyurdu!


Zamanın Tarım ve Ormancılık Bakanı Bekir Pakdemirli söylemişti bu sözleri!

Üstelik cümlesini şöyle bağlamıştı:

- Şu anda da böyle bir şey yok. Zaten olması da gerekmez!

Şu anda olmadığını, aksine acıklı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu zaten biliyorduk! Biliyorduk da “zaten olması da gerekmez” bölümünü anlayamamıştım doğrusu! Buğdayından milli yemeğimiz kuru fasulyeye kadar hatta hayvan yemi olarak samana kadar ithal etmediğimiz ürün ve ülke kalmamıştı neredeyse!

Pakdemirli, yaptığı açıklamada bir de tutup Hollanda’yı örnek vermişti... Bakın ne demişti Tarım Bakanı sıfatlı muhterem:

- Hollanda tarım konusunda örnek verilir değil mi? Küçücük bir ülke ama 17 milyar dolar Tarımsal GSMH’si var. Ama Hollanda çok büyük bir ithalatçıdır aslında. Siz hiç Hollanda muhalefetinin “Vay, tarımda bu kadar ithalat yaptın” diyerek siyaset ürettiğini gördünüz mü?

Gerçekten “pırıltılı” sözlerdi ama maalesef gerçek değildi! Bakan Bey’e önce biraz “Hollanda bilgisi” vermek gerekiyordu:

- 17 milyon nüfuslu, 41 bin kilometrekare yüzölçüme sahip, diğer bir deyişle, hep söylendiği üzere Konya’ya rahatça sığar! 2019’da 94.5 milyar Euro tarım ihracatıyla ABD’nin ardından dünya ikincisi oldu. Hollanda elbette büyük miktarda ithalat yapıyor. Peki ne ithal ediyor? Petrol ürünleri, bilgisayar ve aksamları, kara taşıtları vb... Ve tabii, gıda hammaddeleri. Ancak bunların önemli bir kısmını da işleyip ihraç ediyor!

El kadar bir ülkenin yaptıkları böyleydi!

Aradaki acıklı fark!


Bir de yaklaşık 800 bin kilometrekare büyüklüğündeki, tüm Avrupa ülkelerinin toplamından daha fazla ekilecek alana sahip cennet vatanımızın yaptığı tarımsal ihracat rakamını bakanın sözleriyle vermiştim:

- 18.7 milyar!

Bakan bey para cinsini söylememişti ama dolar olması gerekiyordu... Tarımsal İhracat Kayıtları’na bakmıştım; 2020 yılının ilk 8 ayındaki rakam üstelik yüzde beş civarında artışla 15 milyar dolar sınırına yaklaşmıştı! Bu arada iktidarları sırasında ülkenin tarım alanlarının yüzde 8.3’ünü kaybettiğini, bunun 3 milyon 400 bin hektara tekabül ettiğini, bunun da Belçika’nın toplam büyüklüğüne denk geldiğini, aynı süreçte çiftçi sayısının da neredeyse yarı yarıya azaldığını, bunun da neredeyse 4 milyona yakın kişi demek olduğunu da görmüştüm haliyle! Haa bir de 1 kilo ihracata karşılık 6 kilo ithalat yapıldığını da Meclis kürsüsünden bir İYİ Parti milletvekili söylemişti anımsadığım kadarıyla!

Bakan’ın açıklamalarıyla, gerçekleri karşılaştırınca, Türkiye’den 20 kat küçük bir ülkeyle aramızdaki uçurumu da yüreğim acıyarak görünce şöyle bir kanı oluşmuştu bende:

- Sayın Tarım Bakanı, Cumhuriyet tarihinin kendileriyle birlikte başladığı gibi tuhaf bir fikre kapılmış olmalıydı!

- Lideri de “Bizden önce buzdolabı mı vardı?” türünden açıklamalar yapıyordu ya, ona özenmişti zannımca!

Son olarak; geçmişi küçümsemek, karalamak, yalanlamak belki bir yere kadar işe yarayabilir ama ve de ancak gerçek rakamlar ortaya dökülene kadar!

Bugün, açlık ve sefaletin pençesinde kıvranan halkın ve tabii üreticinin durumuna baktığında acaba ne düşünüyordur eski sağlık bakanı, vicdanı sızlıyor mudur?