Dinin en ayırt edici temel özelliği nedir?..

Namaz kılmak mı? Zekat vermek mi? Hacca gitmek mi? Kelime-i şehadet getirmek mi? Oruç tutmak mı? Hayır, bunlar zaten niçin ve nasıl yapılması gerektiği ayrıntılı şekilde anlatılan ameller… Bazılarını yapmak için istenen özellikler bile yazılmıştır…

Yalnızca İslam dininin değil, var olan diğer dinlerin de bence tek özelliği çok açık ve net olarak iyiliği, kul hakkı yememeyi ve fesatlıktan, dedikodudan uzak durmayı öğütler. Diğer bir deyişle en temel özellik tektir:

-Vicdan!

Eğer vicdanın yoksa ne ibadetin bir işe yarar, ne hacılığın ne de hocalığın!.. Her şey yalan, her şey gösteriş, her şey sahtedir!

Yıllar önce kanserle mücadele eden, bir bacağını kaybeden ama iyimserliği ile milyonlarca insanın kalbini kazanan, ne yazık ki dördüncü kez nükseden kanser karşısında tutunamayıp yaşamını yitiren Neslihan Tay için deyim yerindeyse Türkiye gözyaşlarına boğulmuş, veda mesajı yüreklere kor olmuştu… 

Başsağlığı dileyen yüzbinlerce mesajın arasında bir mesaj büyük tepki çekmişti. “AkFeraset” kullanıcı adlı, “Nesl-i Han” isimli Twitter hesabından insanın içini kaldıran rezillikteki şu mesaj yayınlanmıştı

-Neslihan Tay ölmüş. Herkes cennete kavuştu diyor. Orasını Allah bilir. Yalnız bu çıplaklıkla biraz zor…

Bu haysiyet yoksunu, vicdansız mesajın altına da Neslihan’ın Fenerbahçe forması ve şortla çekilmiş bir fotoğrafıyla yine dizlerinin üzerinde bir etek ve montla çekilmiş fotoğrafı iliştirilmişti. Sonradan adı sanı, ne mal olduğu ortaya çıkan kadının “çıplaklık” dediği şey buydu!

-İnsanlığımdan utanmış; “Tanrım, beni bu vicdansız mahluk ile aynı dinden sayma” demiştim….

1400 yıl önce kilometre mi vardı muhterem?

Örnek çok, yüzlerce, binlerce…

Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız’ın adını duymuşsunuzdur. Ben, bu muhteremin adını duyalı çok oldu; verdiği “fetvalar” nedeniyle içimin bulandığı da çok oldu elbette Mesela şöyle demişti yıllar evvel:

-Altı yaşındaki kızlar evlenebilir!..

İşte bu zata, sosyal medyada takipçisi olan bir kadın şöyle bir soru yöneltmişti:

-Ehliyet alsam, araç kullansam günah mı olur?

Kerameti kendinden menkul muhterem önce “ahlaki sıkıntı” yaratabileceğini söyledikten sonra şu akıllara ziyan açıklamayı yapmıştı:

-Fıkıh açısından, yani dinimizin hükümleri açısından tek sorun kadının direksiyon başında yanında mahremi yokken 90 kilometreden fazla araç kullanmasıdır. Çünkü Peygamber efendimiz kadının 90 kilometreden fazla bir yere bir tane, iki tane, üç tane kadın da olsa yanında mahremi olmadığı sürece gitmesini yasaklamıştır!..

Ardından, aklınca  bir de örnek veriyordu:

-Mesela İstanbul’dan Bolu’ya tek başına bir hanımefendi araç kullanarak veya başka bir bayanın aracına binerek gidemez!

Bu muhteremin, 1795 yılına kadar dünyada standart bir uzunluk ölçüsü olmadığını bilmiyordu maalesef!  Fransız Devrimi bu kargaşaya son vermiş, seçkin bilim adamları, tüm dünyanın kabul edebileceği uzunluk ölçüsü birimini saptamışlardı…

- Hz. Muhammed’den 1150 yıl kadar sonra!

Yani 200 yıl öncesine kadar “metre” kavramı bile yokken bu zat, kilometreyi İslamiyet’in başlangıcına dayandırıyordu!..

-Vicdanım kanamış, “Tanrım, beni yalancıların ‘dinine’ yaklaştırma” demiştim!

Şeytanın hakiki müritleri!

Muğla’nın Seydikemer İlçesi’nde imam sıfatıyla görev yapan Haşim Öztürk isimli herif-i naşerif, sosyal medya hesabından şöyle bir paylaşımda bulunmuştu örneğin:

-Şeytana sormuşlar, Türkiye’ye niye uğramıyorsun? En son uğradığımda CHP’liler ezana yuh çekip, ıslık çalıyorlardı. CHP varken benim Türkiye’ye uğramama gerek yok demiş...

Düşünebiliyor musunuz, bu vicdandan, insanlıktan nasibini almamış yaratık, bir de camiye ibadete gelenlere vaaz veriyor, sapkınlığın, ayrımcılığın en haysiyetsiz örneklerini cami cemaatine de anlatıyordu demek ki! Böylesine bir ahlak yoksununun anlattığı “dinden” ne fayda gelirdi acaba?.. 

-Midem bulanmış; “Tanrım, beni bu yaratıklardan uzak tut” demiştim!

Biliyorsunuz, FETÖ’nün ardından iktidar pastasından pay kapmaya çalışan “tarikatlar” ortalığa saçıldı! Bunlardan biri olan Kadiri tarikatının televizyonu TV 2000’de Seyyid Muhammed Bütün isimli yobaz, Hz. Muhammed’in saç ekimiyle ilgili hadisi olduğunu savunmuştu, iyi mi! Yüzyıllar içinde, inananları kandırmak, kendi postlarını sağlama almak için bir yığın “hadis” adı altında yalan uydurulduğunu biliyordum ama böyle kuyruklusuna az rastlamıştım doğrusu! Kerameti kendinden menkul bu zat, aynen şöyle diyordu:

-Peygamber efendimiz bu işi yasaklıyor. Kesinlikle caiz değildir!

Bırakın Hz. Muhammed’in “bu işi” yasaklamasını, bilinen en eski saç ekim’i 1822’de, yani Hz. Muhammed’e peygamberliğin inmesinden tam 990 yıl sonra Almanya’da gerçekleştirilmişti! Modern saç ekimleri ise 1939’da yani Hz. Muhammed’den 1307 yıl sonra Japonya’da başlamıştı!..

Yalan, dolan, sahtekarlık, kız-erkek çocuklara musallat olmak, “günah işleme özgürlüğü var” diye fetva vermek… Dini, kendi menfaatine göre şekillendirmek…

-Tanrı, beni bunların “dininden” korusun!..