Ünlülere yönelik, farklı ayaklardan yürütülen uyuşturucu soruşturmasında yeni bir dalga daha geldi.
Dört ilde eş zamanlı operasyonlar yapıldı, 20 kişi gözaltına alındı.
Suçlamalar ağır. Liste uzun.
Uyuşturucu var, fuhuş var, organizasyon var.
Kullanımı kolaylaştırmak, ortam sağlamak, aracılık etmek...
Beach’ler, kulüpler, “özel partiler”, kapalı devre hayatlar...
Ne ararsan var.
Instagram’da 1 milyondan fazla takipçisi olan sosyal medya fenomeni Ezgi Fındık hakkında da yakalama kararı çıkarıldı.
Uyuşturucu ve fuhuş suçlamalarıyla anılıyor.
Aslında tablo bir süredir tanıdık.
Uyuşturucu ve fuhuş dosyaları el ele yürüyor.
Gözaltı listesine bakıyorsunuz:
İş insanları var.
İşletmeciler var.
Modeller var.
Oryantal bile var.
Peki, önceki dalgalarda kimler girdi bu dosyalara?
Şoförler girdi.
Bekçiler girdi.
“Evdeydi, oradaydı, satın aldı, kullandı” denilen herkes girdi.
Soruyu tersten soralım.
Peki kim girmedi?
Baronlar...
Bu işin parasını toplayanlar...
Ağları kuranlar...
Kısacası Türkiye’nin “Escobar”ları girmedi listeye.
İşte akıl tutulması tam da burada başlıyor.
Çünkü bu ülkede aşağıda ezilen çimlere operasyon var ama zirvedeki fillere yok.
Dansöze var, barona yok.
Her dalgada vitrin değişiyor.
Her dalgada “çember daralıyor” deniyor.
Ama o çember, bir türlü en üste gelmiyor.
Uyuşturucu bu kadar yaygınsa...
Bu kadar mekan varsa...
Bu kadar insan aynı dosyada buluşuyorsa...
O zaman sormak gerekiyor:
Bu mallar nereden geliyor?
Paralar nereye gidiyor?
Kim kazanıyor?
Ama biz ne yapıyoruz?
En görünür olanı alıyoruz.
En çok konuşulanı.
En kolay hedefi.
Dosyalar kalabalık.
Ama asıl boşluk, en kritik yerde.
Bu yüzden mesele artık “operasyon yapıldı mı” değil.
Mesele, kime kadar gidildiği.
Bizde şu anda alt kat temizleniyor.
Ama sırça köşklerinde, yukarıda oturanlara dokunulmuyor.
Haliyle sadece figüranlar değişiyor.
Dansözler değişiyor.
Ama oyun aynı kalıyor.
Denge kime yük kime?