★
İlhan Kesici’nin cumhurbaşkanlığı tanımıma en çok uyanlardan biri olduğunu söyledim...
Ama...
Arkadaşım olduğu için değil...
Cumhurbaşkanı olarak kuracağı güçlü bir kadro ile...
Ülkemizi içinde bulunduğu bu felâketlerden çıkarabileceğine inandığım için onun adını vermiştim...
★
Eğer en çok sevdiğim birisini cumhurbaşkanı olarak görmek isteseydim...
Öncelikle:
Hacı anneciğimi...
Ya da...
Sevgilimi aday gösterirdim...
★
İlhan Kesici’den başka adayım yok muydu?..
Vardı elbette...
Kim miydi?..
Sevgilimle ikimizin iki canımızdan biri (Diğeri kızımız Sinem ve 18 yıldır İtalya’da yaşıyor. Mevcut iktidar olduğu sürece de dönmeyi düşünmüyor) olan oğlumuz Aşkın Samuray Bayraktaroğlu...

★
Neden mi?..
Çünkü Aşkın Samuray:
Hem ülkemizi yönetenlerden çok daha liyakatliydi...
Ve hem de...
Onu çok seviyordum...
★
Sonra da Aşkın Samuray’ın hasletlerini saydım...
Ve şöyle bağladım:
“Aşkın Samuray’ın hasletlerini bilen pek çok siyasetçi dostum benden onu istediklerinde; bunun saçma bir istek olduğunu çünkü böyle bir şeye oğlumuz adına karar veremeyeceğimizi anlattım. Ve Aşkın’ın siyaset yapmayı sevmediğini belirttim...”
★
Her videomda olduğu gibi o videomu da izleyen Aşkın Samuray bana bir tekzip gönderdi...
O tekzip mektubunu sizlerle de paylaşmak istedim...
Lütfen okuyunuz...
[caption id="attachment_302585" align="alignnone" width="600"]

AŞKIN SAMURAY BAYRAKTAROĞLU’NDAN TEKZİP YEDİM...
Sevgili babacığım,
Beni yüksek mevkilere layık gördüğün için teşekkür ederim. Ancak o mevkilerin mevcut işgalcilerinde herhangi bir evhama sebebiyet vermemek adına, seni tekzip etmek zorundayım.
Ben Türkiye’de siyaset yapabilecek sosyal ve zihinsel vasıflara sahip değilim; olsaydım da bunları Türk siyasetine kurban etmezdim.
Senin gibi doğuştan yüksek nitelikli bir adamın oğlu olduğum kadar, ateşli bir Menderesçi ile buz gibi bir 27 Mayısçının da torunları olarak yetiştiğimi hatırlatmak isterim.
Bugüne kadar gördüklerim, okuduklarım ve yaşadıklarım ışığında, 43 yaşım itibarıyla tek bir sonuca varıyorum:
Eğer beni kendin gibi bir özgürlük delisi olarak yetiştirmeseydin de askeri okula verseydin, bugün hepimiz daha liberal, daha demokrat, daha adil (ve belki biraz da daha tenha) bir Türkiye’de yaşıyor olurduk.
Olabilirdik değil, olurduk; net!
Şaka bir yana, sayende Sinem de ben de Türkiye’nin en güzel okullarında okuduk, en aydın mahallelerinde yaşadık.
Çok gezdik, çok çok farklı insanlarla tanıştık ve birçok şeyi kitaplardan, filmlerden değil bizzat yaşayarak öğrendik.
Ve bugün, bütün tanıyıp bildiklerim ışığında seni temin ederim ki bize sıra gelene kadar Türkiye’de siyaset yapabilecek, hatta yapması gereken binlerce çok iyi yetişmiş, çok yüksek vasıflı ışıl ışıl insan var.
Yani, hadi “kuzguna yavrusu şahin görünür” demeyeyim de kartala yavrusu uzay mekiği görünüyor!
Son olarak, itiraf etmek gerekirse ben dünyada “örgütlü toplum” devrinin kapandığına inanıyorum. Daha doğrusu, dünyada istihbarat örgütleri olduğu sürece başka hiçbir örgütlü yapının (yani hedefine ulaşmak için şu veya bu şekilde bilgi paylaşmak zorunda olan hiçbir yapının) o hedefine ulaşmasına izin verileceğine inanmıyorum.
Bunun için, gerçekten dünyayı değiştirmek isteyenler siyasette değil, başka yapıların içinde etkin yer almak zorundadır.
Hasılı, “beni senden isteyenler” kim bilmiyorum ama, bana direkt MİT (Malazgirt Institute of Technology) Genel Sekreterliğini vermeyeceklerse, başka hiçbir görevi kabul etmediğimi lütfen kendilerine ilet.
Ellerinden öperim!
Aşkın Samuray Bayraktaroğlu
AZRAİL’İ PATAKLAYAN BÜYÜK İSLÂM ALİMİ KİMDİ?..
Abdülkadir Geylani’nin bizzat yazdığı kitaplardan birinde geçiyormuş masal...
Ben “masal” diyorum ama...
Müritleri, anlatılanların gerçek olduğuna inanıyor...
Neyse...
Masal şöyle...
★
Azrail geliyor, Abdülkadir Geylani’nin hizmetçisinin canını alıyor...
Kitapta “hizmetçisi” diye geçiyor ama...
Büyük ihtimalle cariyelik de yapıyor...
★
Haliyle çok kızıyor Geylani...
“Sen nasıl olur da benden izin istemeden Hizmetlimin canını alırısın?” diyerek Azrail’i azarlıyor...
“Allah-u Teala emretti” diyor Allah’ın ölüm meleği...
Ve...
Hizmetlinin canını (Ruhunu) da diğer aldığı canlarla aynı sepete atıp uçuyor...
★
Geylani’nin bir özelliği var:
Şahin gibi uçmayı biliyor...
Azrail’in arkasından hemen havalanıyor...
Yetişiyor ve...
Azrail’le kavgaya tutuşuyor...
★
Bir güzel(!) pataklıyor meleği...
Bu dövüş sırasında, Azrail elindeki sepeti düşürüyor...
Geylani’nin hizmetlisiyle birlikte...
O gün alınan ruhların hepsi:
Bedenlerine dönüyor...
★
Azrail üzülüyor...
Allah katına çıkıp Geylani’yi şikâyet ediyor...
“Ben senin verdiğin görevi yerine getirdim ama sen hiç müdahale etmedin” diyerek sitem ediyor...
★
Allah:
“Geylani hazretlerinin nezdimizdeki hatırı büyüktür...” diyerek Geylani’den taraf oluyor.
USTA HIRSIZ KİM?..
Canlarım...
Sizlerle paylaştığım masalı bizzat anlatan Abdülkadir Geylani’nin...
Sağlık Bakanlığı’nı işgal ettiği iddia olunan:
Nakşibendi tarikatının Menzil kolunun Şeyhi olduğu kabul ediliyor...
★
Geylani’nin torunları belli ki...
Kovid hastalarını değil:
Hırsızları alıyor Azrail’in elinden...
★
Neyse...
Merak ediyorum...
Allah indinde hatırı büyük olan Usta hırsız kim?..
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK...
Geylani’nin yazdığı çok sayıda kitabı olduğu biliniyor...
Okumuş değilim ancak...
Az önce okuduğunuz hikâyenin onlardan birinde anlatıldığı söyleniyor...
★
Ben bir videoda dinledim bu saçma öyküyü...
Anlatan ise, Mustafa İslâmoğlu’nun arkadaşlarından Ali Akın idi...
O da Geylani ile kafa buluyordu...
Ve...
Çok güldüm...

★
Ben güldüm ama...
Milyonlarca Türk Müslüman’ı benim “masal” dediğim o garipliklere inanıyor...
Ve bu masala inanıp, gerçek” zanneden seçmen çoğunluğunun seçtiği politikacılar yönetiyor ülkeyi...
★
Canım ülkem benim?..
Senin için öyle çok üzülüyorum ki...
Ama...
Endişe etmeyin güzel insanlar...
Her şey çok güzel olacak...