Siyasi İslamcıların mahallesine iltica etmiş bir şairin, Atatürk ve Sakarya savaşı üzerine “utanma ve vicdansızlık” sınırlarını çok geride bırakan açıklaması üzerine kaleme aldığım “Melhame-i Kübra” yazıma çok sayıda mesaj geldi...

- Duyarlı mesajlarınız için içten teşekkürlerimi sunuyorum...

Bu denli ilgi çektiğini görünce, bu gibi tiplerin tarihi karalamak, ters yüz etmek için söyledikleri yalanları, akıl sınırlarını “iğfal etmeye” yönelik iftiralarını hatırlatmanın, gerçekleri yüzlerine bir kez daha çarpmanın faydalı olacağını düşündüm...

Örneğin, bu kesim yalnızca Kurtuluş Savaşı’na değil, Çanakkale Savaşı’na da en hain şekilde saldırır; çünkü Çanakkale’nin, Kurtuluş Savaşımızın “önsözü” olduğunu, önce onu yıkmadan Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nı ve cumhuriyeti yıkamayacağını gayet iyi bilir! Fırsatını bulduğunda en alçakça yalanlarla saldırmayı da marifet bilir!

Sizlerle, çok değil birkaç yıl önce yazdığım bir makalemden bir bölümü paylaşmak istiyorum öncelikle...

- İhanetin belgelerinden biri olarak saklayabilirsiniz...

“Kader adam: Mustafa Kemal”

18 Mart, Türk Milleti’nin yeniden doğuş destanının miladıdır!..

Buradaki kesin yengi, çok değil 6 ay dolmadan 10 Ağustos 1915’te Kara Savaşları’ndaki tarihi zaferle perçinlenecek, Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Savaşı’nın öncüsü olarak tarihimize kazınacaktı... Zamanın İngiliz Donanma Bakanı Winston Churchill, savaşı niçin kaybettiklerini şu sözcüklerle anlatacaktı:

- Kader adam: Mustafa Kemal!

Bunun gibi yüzlerce örnek verebilirim; kolaylıkla bulabilirsiniz. Yalnızca Kurtuluş Savaşımızın en büyük düşmanlarından birinin, Yunanistan’ın Başbakanı Venizelos’un 1934 yılında Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne bizzat komiteye başvurarak aday gösterdiğini ekleyeyim, kararı siz verin!

- Peki ya bizde, öz yurdunda durum nedir?

Çok eskilere gitmeye gerek yok, bugüne bakalım:

- Verdiği fetvalardan, bütçesine, “İslam’ın güncelleşmesi” tartışmalarına varıncaya kadar eleştirilerin göbeğindeki Diyanet İşleri Başkanlığı, Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünde tüm ülkede okunması için hutbe hazırladı. İçinde her şey vardı, Mustafa Kemal yoktu!

- Büyük zaferin yıl dönümü için Halkın Kurtuluş Partisi, üzerinde Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki fotoğrafının yer aldığı bir afiş hazırladı. Afişte “Çanakkale Zaferi tüm mazlum ulusların emperyalizme karşı ilk zaferidir” yazıyordu. Bu afişe “Kabahatler Kanunu” öne sürülerek para cezası kesildi!

- Başakşehir-Beşiktaş maçında, tribünde açılan büyük pankartta “18 Mart 1915’te olduğu gibi, bugün de çok olanlar değil, inananlar kazanacak” yazıyordu. Pankartta futbolcu Emre, Arda vardı, Mustafa Kemal yoktu!

- Meclis-i Mebusan’dan Günümüze Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı adlı kitap yapıldı.

Önsözünü TBMM Başkanı İsmail Kahraman yazdı. Kitapta Atatürk’ün fotoğrafı vardı, adı yoktu, iyi mi!..

Kısacası bugünün “En büyük Türk Büyükleri” tarihi silme, yok etme pahasına Mustafa Kemal’siz Çanakkale, Atatürk’süz Meclis tarihi yazmayı göze almışlardı...

- Yani akıllarınca yumurtasız omlet yapmayı bi güzel başarmışlardı!..

“Çanakkale keşke geçilseydi, o zaman Osmanlı yıkılmazdı!”

Çanakkale’ye dönersek...

Gerici, yobaz kafa bu büyük zaferi ve tabii ardından gelen Kurtuluş Savaşı’nı bir türlü hazmedemedi. Mustafa Sabrilerin, Damat Feritlerin mirasçılarının böyle bir hazım içinde olmaları beklenemezdi doğal olarak!.. Örneğin, Abdurrahman Dilipak, yıllar önce şu cümleyi kurabilmişti.

- Necef Direnişi, benim için Çanakkale’den bin kat faziletlidir!

Medine Müdafaası kahramanı Fahrettin Paşa üzerinden “Erdoğan’ın dedeleri hırsızdı” diyen Arap bakana destek veren Işıkçılar Cemaati’nin yayın organı Türkiye Gazetesi yazarı Ekrem Buğra Ekinci 2015 yılında yazdığı “Çanakkale” makalesinde bakın ne diyordu:

- Çanakkale keşke geçilseydi!

Peki, niçin böylesine zavallı bir yazının altına imza atıyordu Ekinci? Lütfen dikkatlice okuyun:

- Çanakkale geçilseydi, Osmanlı Devleti yıkılmaz, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Anadolu bu ağır enkazın altında kalmazdı! Petrol beldeleri ve mukaddes beldeler işgal edilmezdi!

İnsanda biraz olsun utanma, sıkılma olur diyeceğim ama biliyorum ki yok!. Üstelik adamın tarih bilgisi de yok! Tek tek anlatmak lazım bu gibi yüzsüzlere:

- Her şeyden önce, şayet Çanakkale geçilseydi, İstanbul daha 1915’te işgal edilecekti!

İngilizler hemen Rus Çarı Romanov’un yardımına koşacak, böylece Sovyet Devrimi doğmadan boğulacak, Osmanlı’nın paylaşım anlaşması “Sykes-Picot” ortaya çıkmayacak. Kurtuluş Savaşı büyük olasılıkla yapılamayacak, Sevr Antlaşması egemen olacak, Osmanlı her durumda derdest edilecekti!

Ortadoğu ve Balkanlar, çok öncesinde enkaz altında kalmıştı. Emperyal efendiler, petrol havzalarını ve mukaddes beldeleri daha savaş bitmeden kağıt üzerinde paylaşmıştı bile; Sykes-Picot Anlaşması yemek tarifi miydi?

Evet 3 yıl sonra İstanbul ve Anadolu işgal edilmişti ama direnişin ateşi de yakılmış, büyük bir destanın, emperyalistlere vurulacak “Kurtuluş Savaşı tokadının” temelleri atılmıştı...

1912 Balkan faciasını yaşamış Türk Ulusu, Çanakkale’de de yenilseydi, oradan bir büyük komutan çıkmasaydı, o ağır işgale karşın, Anadolu’nun neredeyse her yeri düşman çizmeleri altındayken o müthiş direniş örgütlenebilir miydi behey gafil!

Çanakkale zaferini bir futbol maçına benzeten, “büyük savaşların içinde lokal zaferlerin hiçbir ehemmiyeti yoktur” ahkamına sarılan,  “Çanakkale zaferden çok hezimettir” diyebilen bu kafanın, bilinçli bir “cehaleti mi” seçtiğine yoksa gerçekten zırcahil mi olduğuna karar veremedim! Sonuçta pek fark etmiyor aslında...

- Bu hezeyanları okuyan ahaliye acırım!