Çok merak ediyorum...
Acaba, bugün şeriatçı mitinglerde en ön saflara sürülen, karanlığa uzanan yolda en önemli görevleri üstlenen, yokluğa, hiçliğe mahkum edilen sıkma başlı kadınlar, Mustafa Kemal Atatürk’ün onlara sunduğu özgürlüklerin, en kutsal hakların ne olduğunun farkındalar mı?..
Acaba, eğer o devrimler yapılmasaydı, hangi zillete mahkum olacaklarının, kadının “şeytan” olarak kabul edildiği düzenlerdeki gibi taşlanmaya dek varacak cezalarla karşılaşabileceklerinin, “köle” olmanın ötesinde hiçbir anlam taşımayacaklarının bilincindeler mi?..
- Sanmıyorum!
Eğer öyle olsaydı, “Kılık Kıyafet Devrimi”nin aslında onlar için nasıl kutsal bir hak olduğunu, kadını kölelikten kurtaran dev bir adım olduğunu kavrayabilirlerdi...
Eğer öyle olsaydı, “Medeni Kanun”un aslında onlar için nasıl büyük bir güvence olduğunu, ceberrut erkek baskısını nasıl kırdığını anlayabilirlerdi...
Eğer öyle olsaydı,
5 Aralık 1934’te en büyük devrimin, hem de dünyanın en çağdaş ülkelerinden çok uzun yıllar önce Türk kadınına sunulduğunu, kadına seçme ve seçilme hakkı verilmesinin ne büyük bir özgürlük olduğunu, kadının bir birey olarak erkekle eşit düzeye yükseldiğini iliklerinde hisseder, gurur
duyarlardı...
- Ne yazık ki, kadınların önemli bölümü büyük baskılarla ve eğitimsizlik nedeniyle altın tepsi içinde sunulan bu armağanın değerini kavrayamadı!
Dünyanın öncü ülkelerinden biri Türkiye
Evet, 1934’te, dünyada faşizmin ayak seslerinin duyulduğu, ekonomik çöküntünün en ileri ülkeleri bile pençesine aldığı, 2. Dünya Savaşı’nın hızla yaklaştığı, karanlığın başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı pençesine almakta olduğu bir dönemde, Türkiye’de olmaz denilen şey olmuş, taassubun, değersizliğin girdabında kavrulan kadına olabilecek en büyük özgürlük deyim yerindeyse armağan edilmişti...
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devrimcilerinden biri olan Mustafa Kemal Atatürk, 5 Aralık 1934’e kadına seçme ve seçilme hakkına dair kanunun TBMM’de kabul edilmesinden sonra şunları söylemişti:
- Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir... Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatle kullanacaktır.
Şimdi gelelim bu devrimin büyüklüğüne ve önemine... Biliyor musunuz, İtalya’da kadınlar 1948’de, Japonya’da ise ancak 1950’de seçme hakkını kazandı. Türkiye’nin Medeni Kanun’u aldığı İsviçre’de ise kadınlar seçme ve seçilme hakkını 1971’e kadar alamadı. İsveç ve Danimarka örneklerinde de durum farklı değildi.
- Türkiye Cumhuriyeti daha on birinci yılında bu büyük devrimi Türk kadınına armağan etmişti!
Büyük armağana sırtını dönen kadınlar
Türk kadını, Atatürk hayattayken yapılan son seçimde (1935) ilk kez seçilme hakkını kullandı ve TBMM’ne 18 milletvekiliyle girdi.
Daha bitmedi, 1934’te seçme ve seçilme hakkını kazanan Türk kadını, o tarihe kadar dünyanın bir çok ülkesinde hayal dahi edilemeyecek hakları da kazanmıştı..
Kadına milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesinden önce de 1926’da Büyük Millet Meclisi onayıyla Medeni Kanun yürürlüğe girdi ve kadını ‘şeriattan kurtararak’, haklarını iade etti.
TBMM tarafından 3 Nisan 1930’da kabul edilen bir başka yasa ile kadına belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı.
26 ekim 1932’de ise kadına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı getirildi.
İşte Türk kadınının, aslında Türkiye’nin yüzünü ağartan büyük devrimin özeti bu... Yalnızca özeti bile insanın tüylerini ürpertmeye, gözpınarlarını zorlamaya yetiyor...
Bir de bugüne bakalım; 21. Yüzyıl’ın ilk çeyreğinde kadınların büyük bölümünün neredeyse adı bile yok. Ama bu da değil yüreğimi sızlatan, beni asıl yaralayan ne biliyor musunuz?
- Bugünün Türkiye’sinde kadınların bir bölümünün bu büyük devrimi ellerinin tersiyle itip, “hayır ben köle olarak yaşamak istiyorum” demesi ve ikinci sınıf yaşayabilmek için en ön saflarda mücadele etmesi...
Yazık bu ülkeye... Yazık bu ülkenin kadınlarına... Yazık bu ülkenin insanlarına...
- Büyük devrimcinin anısı önünde saygı, sevgi, minnet ve özlemle eğiliyorum...