Siyasetin majör iki konusu var ve uzun süre de değişecek gibi değil.

İBB davası ve çözüm süreci. Her ikisinin de her satırı manşet, her ayrıntısı haber...

Öyle bir çekim gücü var ki; iki konunun da noktası virgülü değişse yer yerinden oynuyor. 

Bir tarafta İmralı adasına sıkışan çözüm süreci, diğer yanda gizli tanık ve tekrar tartışmalarına gömülen İBB davası. 

Seçime gidildiğinde ikisinin de seçmende değişken yaratacağı açık. Seçmen kuşkusuz en çok ekonomiye bakacak ama sonra ilk olarak bir Cumhurbaşkanı adayının güncel durumunu tetkik edecek. İmamoğlu için durum tespiti yapıldıktan sonra milli güvenliğine bakacak ve bu yüzden çözüm sürecinin finalinin nasıl oluşacağını ölçecek.

Tabi bunlar seçime endeksli yorumlar...

Diyeceksiniz ki; bu girişe neden ihtiyaç vardı...

Şundan efendim, şundan. 

Bakanlıkların birçoğunda harıl harıl bir çalışma var. Bugün sadece birkaçından gelen somut hazırlıkları duyuracağım.

İlki; bir ortak çalışma. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan oluşturulan bir heyet uzun süredir toplantı üzerine toplantı yapıyor. Bir o bakanlığa gidiliyor bir bu bakanlığa...

Müdürlüklerde bir alarm hali, hazırlıklar hazırlıklar hazırlıklar...

Kamuoyuna doğum izni ile ilgili yeni maddeler diye fısıldanan ama arkasında ciddi değişiklikler barındıran bir hadise bu.

Mevzuat ciddi anlamda değişiyor ve bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla doğrudan ilgisi var. 

Hatırlatayım. Azerbaycan dönüşü uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erdoğan, “Aile Yılı” hakkında açıklamalarda bulunmuş ve nüfus artış hızının düşüklüğünden dem vurup “Bu bir intihardır” demişti. Erdoğan ayrıca “Boşuna ‘en az 3 çocuk’ demiyoruz. Niye en az 4 çocuk olmasın, 5 olmasın” ifadelerini kullanmıştı.

Şimdi işte bu sözlerin teşviği geliyor...

Bir defa; mevzuatta salt “anne” vurgusu ortadan kalkacak, “ebeveyn” olarak değişecek. Bunun etkisi ise babaya da verilecek doğum izinlerinde görülecek. Anne 24 haftaya kadar izin kullanabilirken baba da resmiyette 10 güne çıkıp sonrasına da mazeret izinleri kullanabilecek.

Süt izninde de işçi anneler ile memur anneler eşitlenecek, 3 saat olarak kullanılacak.

Ama asıl değişim bu perdenin altında gizli. Ücretsiz izinlerde bir eşitleme çalışması var. Artık işçiler de 2 yıla kadar ücretsiz izin kullanabilecek.

Aile ve doğum teşviklerinde çarpan etkisi görülecek. Enflasyon oranının üzerinde artışlar bekleniyor teşvik ödemelerinde. 

Başka yok mu bir hazırlık?

Var, var da... Seçime kadar var. 

Mesela Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Ocak ayından itibaren daha esnek bir politikaya geçebileceği konuşuluyor. 

Mesela Turizm Bakanlığı’nın bu yıl turizmde bazı rekorlara göz diktiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da gelecek yaza özgü beklentilerini bakanlığa ilettiği söyleniyor.

Mesela Spor Bakanlığı’nda Dünya Kupası özel çalışmalar yapılıyor, milli takım katılırsa partizan görünmeyecek her çevreden katılımla bir kafile planlanıyor. 

Hepsi için “hızlandırın” talimatları gidiyor bakanlıklara, “netleştirin” - “hazır olun” deniyor. 

Neye hazırlık var ise ona...

Başa dönersek; iki majör konu, İBB davası ve çözüm süreci netleşmeden, yukarıdaki kulisler sadece çerez kalır. Başlı başına bir anlam da ifade etmez....

KÖŞENİN GÖZÜ

Şu 3 çocuk meselesinin de aslını yazalım artık, madem konu buraya geldi... 

Bu konunun miladı; 7 Mart 2008.

Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Uşak’a gelen dönemin Başbakanı Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen öncü etkinlikte yaptığı konuşmada, Türkiye’nin birçok 8 Mart kutlaması gördüğünü, bu etkinlikler kapsamında çokça sloganın atıldığını vurgulayarak, “Kadınların sorunları mevzubahis olduğunda atasözlerini alt alta sıraladılar, ama iş somut adımlar atmaya gelince orada bir arpa boyu bile yol alamadılar” demişti.

Sonra da o meşhur talebini ilk kez paylaşmıştı:

“Batı şu anda ağlıyor, sakın bu tuzaklara düşmeyin. Böyle giderse 2030 yılında Türkiye’nin nüfusunun çoğu da 60 yaşın üzerinde olacak. Sevgili hanım kardeşlerim, bir Başbakan olarak konuşmuyorum, bir dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum. Bu tuzağa asla gelmeyiniz. Biz genç nüfusumuzu aynen korumalıyız. Bir ekonomide aslolan insandır. Sermaye, emek, insanın türevidir. İnsan varsa sermaye var, insan varsa emek var. İnsan varsa başarı var, insan yoksa bunların hiçbiri yok. Bunlar ne yapmak istiyor? Bunlar Türk Milleti’nin kökünü kazımak istiyorlar, yaptıkları şey bu. Eğer nüfusunuzun azalmasını istemiyorsanız, bir ailenin 3 tane çocuğu olmalı. Takdir sizindir, o ayrı bir mesele.”

Üzerinden tam 17 yıl geçmiş bu sözlerin...

Şimdi ise 3’ten 5’e bir geçiş var talepte...

KÖŞENİN SÖZÜ

“Çünkü anladık, adalet yalnız onu ilan edenler için.” - Saian.