Hafta sonuna damga vuran bir söyleşi okuduk. Kendi deyimiyle “bir zamanların ülkücü militanı”, yakın geçmişte “Gül’ün Dil Tarih Kurumu’na atadığı eski başkanı”, biraz sonrasında “Atatürkçülüğü hakaret sayarım” sözleri, son mahkeme tutanaklarına göre “FETÖ’nün kapatılan yayın organı Zaman’ın eski yazarı”, bir dönem “Erdoğan’a hakaret davasının sanığı”, güncel titrine bakıldığında akademisyen-yazar Mümtaz’er Türköne.

T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorduğu sorulara genel hatlarıyla “o sözün anlamı aslında budur” şeklinde izah içeren yanıtlarla bezeli bir mülakat. 

Türköne, kendi perspektifinden MHP lideri Devlet Bahçeli’nin söylediklerini çeviriyor. Analiz ediyor değil, çeviriyor...

Toplum, Bahçeli’nin her açıklamasında bir şifre aradığı için bu konuda da bir uzmanlık oluşması absürt değil. Arz-talep meselesi...

Türkçeden Türkçeye çeviri bu topraklara pek yabancı işler değil neticede. 

Fakat burada hayati bir soru ile muhatap olmamız elzem. Türköne’nin çevirisi, Bahçeli’nin söyledikleriyle örtüşüyor mu? 

Ya da başlıktan alıntıyla daha net soralım: Türköne, hangi zihni arka plan ve okumaya dayanarak bu çeviriyi yapıyor? Yukarıdaki “kritik” kimliklerinden hangisi bu çeviride baskın?

Bir mahalleye ait olmak veya o mahalleyi iyi tanımak çeviri yapmaya yeter mi?

Yoksa bir mahalleden bilgi almak mı o çeviriyi daha doğru hale getirir?

Türköne, istihbari bilgi almadan bu çevirileri yaptığını ısrarla vurguluyor. Anlattıkları kendince bir analiz, alelade bir gözlem. 

Bu satırların kaleme alındığı Pazartesi saat 16 sularında hala bir yalanlama gelmediğini de görmek gerek. 

Zaten bu saatten sonra MHP’den gelecek herhangi bir sert açıklama veya yalanlama “geç” olarak görülecektir. 

Bana göre söyleşide öne çıkan en büyük iddia bunlardan bağımsız.

Türköne, Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı ile doğrudan iletişim kurmadığı ve medya yoluyla denge siyaseti güttüğünü öne sürüyor. 

Her kriz iddiasında yüz yüze görüşen iki lider için fazla uçuk.

Diğer yandan bu söylem, “Bahçeli’nin söylediklerini bir Erdoğan bir de ben anlıyorum” sonucunu da getiriyor. 

Çiller’in eski danışmanı böyle söylüyor. Ya da AK Parti’nin eski milletvekili aday adayı...

Toplum, Bahçeli’nin sözlerinde çeviriye ihtiyaç duyuyor ise MHP neden ısrarla basına açıklama gönderiyor?

Madem bu şifreleri Cumhurbaşkanı anlıyor, Türköne anlıyor ama toplum anlamıyor...

Öyleyse geriye tek sonuç kalıyor: Bahçeli, sözlerini artık kamuoyunun önünde “anlaşılır şekilde” tartışmalı hale getirmeye başlayacak. Bahçeli’nin bundan böyle her cümlesine “bir çeviri desteği” gelecek. Belki karşıt çeviriler de öne sürülecek. Bir nevi çeviri enflasyonu. 

Öte yandan...

Söyleşinin ana fikri, “Muhalefet Bahçeli’yi geç anladı, daha çok anlasın. Ne yapacaksa o yapacak” şeklinde.

Bundan çıkacak sonuç “Muhalefet artık Bahçeli’yi anlamaya çalışmasın, anlasın” ise...

Anayasa referandumu ve erken seçime dair konuşacak çok ihtimalimiz olacak demektir. 

Bu da benim çevirim olsun.

KÖŞENİN GÖZÜ

Madem eski danışmanlardan söz açıldı...

Yakın dönemin konuşulan bir başka danışmanına bakalım. İmamoğlu’nun kampanya direktörü Necati Özkan. Son operasyonlarda tutuklanan isimlerden...

Belki İmamoğlu’nun ve ekibinin de Bahçeli’nin çıkışlarına dair “kendi çevirileri” vardır. 

Tahliye yolunda bir okuma yapacaklardır. Hangi sonucu çıkartacakları ise belli ki hayati.

KÖŞENİN SÖZÜ

“Bin tane olasılık tek bir doğru bile etmez.” - İtalyan atasözü.