Korkusuz
Can Ataklı

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri 40 paralık adamlardır, işte o kadar

ACAİP YAZILAR

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri 40 paralık adamlardır, işte o kadar


Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri kayyum gibi rektör atanmasına tepki göstererek günlerdir eylem yapıyorlar.

AKP iktidarı ise “Sen kim oluyorsun, sen kimsin ki benim aldığım bir karara karşı çıkarsın” mantığı ile öğrencileri dayaktan kırıp geçiriyor.

Sadece vahşi biçimde dövmek de değil, öğrencilere pek çok seviyesiz yakıştırma da yapıldı şu ana kadar.

Terörist dediler

Hain bunlar dediler.

Sapkınlar dediler.

Devlet düşmanı dediler.

Polise el kaldırıyorlar, kırılacak bu eller dediler.

Dediler de dediler.

Oysa bana göre Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri için söylenecek en güzel sıfat “Kırk paralık adam bunlar” olmalı.

Şaşırdınız değil mi?

Hatta “Ne diyorsun be adam” diyenler de vardır şu anda aranızda.

O halde “Sunay Akın’ın” anlatımından derlenen “40 paralık adamlar” yazısını lütfen okuyun.

Bakalım bana hak verecek misiniz?

[caption id="attachment_233599" align="alignnone" width="500"] Tramvay bekleyen şık bir öğrenci.[/caption]

40 PARALIK ADAMLAR

Toplumumuzda çok kullanılan bir sözdür.

“Kaç paralık adam ki”

Sanki adamlığın ölçü birimi paraymış gibi.

Parası olana beyefendi denir.

Parası olmayan adam bile
değildir.


Ama işin aslı öyle değil işte.

Bugün çoğu kişinin parası olmadığı için insan yerine konulmayan kişi olarak düşündüğü “40 paralık adam” sıfatının aslında çok şanlı bir geçmişi var.

Yaşlılar daha iyi bilir.

Eskiden öğrenciler de parayla değerlendirilirdi.

“40 paralık adamlar” denilirdi.

[caption id="attachment_233600" align="alignnone" width="500"] O dönemden kalma bir paso[/caption]

Eylem yapan, hakkını arayan öğrencinin genel adıydı bu.

“40 paralık adamlar”

Peki, neden 10, 20, 30 değil de, 40 paralık adamdı öğrenciler?.

Tarih; Teşrinisani 1924’tü.

Yani 1924 yılının kasım ayı.

Bundan tam 97 yıl önce.

İstanbul’da tramvay şehir ulaşımı Konstantinopol isimli bir Belçika şirketine aitti.

Cumhuriyet kurulduktan sonra yabancı şirketlerle masaya oturulmuş ve sözleşmeye bazı şartlar konmuştu.

Bu şartlardan birine göre, öğrenciler kimliklerini göstermek şartıyla yarı fiyatına tramvaya binecekti.

Belçika şirketi Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm şartlarını kabul etti..

Tramvayda tam bilet 80 para, öğrenci 40 paraydı.

Ancak Osmanlı döneminde her istediği yapılan Belçika şirketi sorun çıkarıyordu.

Öğrencilerden de tam bilet parası, yani 80 para istiyordu.

15 Kasım 1924’te Tıp Fakültesi öğrencileri örgütlendi.

İstanbul’un tüm duraklarında tramvaya binecekler ve 40 para ödeyeceklerdi.

Harbiye durağından binen bir grup öğrenci 40 para verince biletçi kabul etmedi ve tramvayda olaylar çıktı.

Kavganın büyümesi üzerine, vatman tramvayı durdurdu.

Olay yerine yetişen şirket işçileri ile öğrenciler arasında arbede yaşandı.

Yoldan geçen bazı vatandaşlar da hakkını arayan öğrencilere tepki gösteriyordu.

“Ne olacak, bunlar 40 paralık adamlar”

Bir anda iki el silah sesi duyuldu ve iki öğrenci vurularak yaralandı.

Silahı ateşleyen polis Harbiye Karakolu’na sığınarak linçten zor kurtuldu.

Ertesi gün İstanbul’daki tüm üniversite öğrencileri ayaklanmıştı.

Belçika şirketinin Beyoğlu’ndaki Metrohan’da bulunan merkezini basıp her şeyi talan ettiler.

Şirket yetkilileri canlarını zor kurtarıp Sirkeci’de bulunan Sansaryan Han’daki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne sığındı.

Polisin ve şirket yetkililerinin tüm girişimlerine ve sözlerine rağmen olaylar 3-4 gün yatışmadı.

Sonunda 21 Kasım 1924’te, Konstantinopol şirketi pes etti.

Artık öğrenciler her yerde tramvaya 40 paraya binecekti.

Bu, Cumhuriyet’in ilk toplu öğrenci eylemiydi ve başarıyla sonuçlanmıştı.

İki öğrenciyi yaralayan polis memuru Hüseyin Efendi ise, “Silahım kendiliğinden ateş aldı” deyince, hapisten kurtuldu ama meslekten el çektirildi.

Bugün öğrenciler toplu ulaşım araçlarına yarım biletle biniyorsa, bu 1924 yılındaki o “40 paralık adamlar”ın sayesindedir..

Eskilerin öğrencilere “40 paralık adamlar” demesinin nedeni de budur...

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Gelin bardak üzerinden kendimizi kategorize edelim


Herkes kendi için de başkaları için de bazı sıfatları yakıştırır.

Tabii olumlu sıfatlar kendimize olur genellikle.

Olumsuz sıfatları ise başkaları için kullanırız ister istemez.

Örneğin kimse kendine “sadist” sıfatını uygun bulmak istemez ama “hümanist” sıfatından müthiş bir haz alır pek çok kişi.

İlk kimin yazdığını bulamadım, ama bilen varsa yazsın bana lütfen, bardak üzerinden sıfatlar üretilmiş.

Bardak deyip geçmeyin, bu yazıyı okuyunca ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz.

Haydi daha fazla zaman yitirmeden okuyalım birlikte ve herkes kendine hangi sıfat veya sıfatlar uygunsa seçsin bakalım.

Ama hile yapmak yok, ona göre.

BARDAK

“Bardak dolu” (Optimist)

“Bardak boş” (Pesimist)

“Bardak yok” (Nihilist)

“Bardak benim olmalı” (Emperyalist)

“Bardaktan seri üretime geçelim” (Kapitalist)

“Bu bardak ne yenir be” (Mazoşist)

“Bardağı alın oradan kırarım yoksa” (Sadist)

“Bi bardak su versene” (Konformist)

“Bardağın güzelliğine bak, aynı ben” (Narsist)

“Bu bardağı da bulamayanlar var” (Hümanist)

“Bardağı bize vermezseniz onu bir daha  göremezsiniz” (Anarşist)

“Bardağı yoldaşlarla birlikte kullanalım” (Komünist)

“Bardağı yıkarken kırmayalım” (Sosyalist)

“Yarısı dolu yarısı boş bardak ne demek? Kırın gitsin” (Faşist)

“Bazen öyle bir bardak düşlüyorum ki” (Ütopist)

“Kadın bardağı aldı ve narin dudaklarına götürdü” (Senarist)

“Bu bardak sadece benim” (Egoist)

“Bi kere ince belli bardak ne demek?” (Feminist)

“Bu bardaktan bir gün öyle çok olacak ki (İdealist)

“Bardak gibi görünüyor da test edelim bakalım bardak mı?” (Pozitivist)

“Bu bardağın asıl sahibi kimse fikrimi ona söylerim”  (Despotist)

“Bardak yenmez ağzı kesilir, insan eti mi bu?” (Kanibalist)

“Bardağı metal tercih ederim, bu hemen kırılır” (Militarist)

“Bardakları asıl yüz yıl sonra gör bak nasıl  olacak” (Fütürist)

“Bardağın çizgileri çok keskin” (Kübist)

“Bardak güzel de biraz büyük” (Minimalist)

“Bardak kesin bizim imalatımız, kimse böyle  yapamaz” (Şovenist)

“Bardağı odanıza yolluyorum efendim” (Resepsiyonist )

“Bardağın altında karşıt renkten bir örtü koyamadınız mı?” (Sitilist)

“Kolay bir obje; rahat çizilir” (Karikatürist)

“Bardağın orada duruyor olması asla bir tesadüf değil; döngü gereği” (Determinist)

“Bardağın şekli güzel; bir fotosunu çekeyim lazım olur” (Oportünist)

“Alelade bardak işte” (Sürrealist)

“Bardak camdır, cam da kum ve burada hayat gizli” (Panteist)

“Nası diyo siz, su istiyo ben” (Turist)

“Bu bardak ne? Niye kristal değil?” (Assolist)

“Hemen atlamayın; bardak olmayabilir o” (Sofist)

“Altı üstü yarısı dolu bi bardak amma uzattınız” (Realist)

Son cümle; Bir bardak suda fırtına koparmak budur işte.

KOMİK

Bir banka soygunundan ders çıkar mı?


Zaman zaman sosyal medyada çok güzel hikayelere rastlıyorum.

Bazılarını kimin yazdığını buluyorum, bazılarının ise kaynağına ulaşamıyorum.

İşte “fıkramsı ders veren bir öykü” okudum geçenlerde.

Bir banka soygunu aşama aşama anlatılıyor ve her aşamanın sonunda çıkarılması gereken ders ortaya konuyor.

Kendimce de birkaç küçük değişiklik yaparak sizlerle de paylaşmak istedim;

Amerika’nın New York şehrinde bir soygun sırasında hırsız banka içindeki çalışanlara bağırdı: “Kıpırdamayın, bu bir soygundur, para devletin, hayatınız da sizindir. Herkes sessizce uzansın.”

“BUNA ANLIK AKILLA İKNA DENİR”

Paraları torbalara dolduran hırsızların en yaşlısı “Kaç para aldık. Sayayım mı?” diye sordu. Liderleri olan genç hırsız, bozuldu ve ona dedi ki: “Aptal mısın? Bu çok para ve saymamız uzun sürer, bu gece ne kadar
para çaldığımızı haberlerden
öğreneceğiz!”


 “BUNUN ADI ÖZGÜVENDİR”

Hırsızlar bankadan çıktıktan sonra banka müdürü telefona koştu polisi aramak için ama şube müdürü ona dedi ki: “Bekle 10 milyon dolar alıp kendimize saklayalım daha önce zimmetimize geçirdiğimiz 70 milyon doları da ekleyelim.”

BU KÖTÜ DURUMU LEHE ÇEVİRMEKTİR

Durumdan çok hoşnut olan banka müdür yardımcısı hınzır bir tebessümle müdürüne “Yani her ay soygun olsa çok iyi olur değil mi?” dedi.

BU ÇOK İLERİ GİTMEKTİR

Ertesi gün haber ajansları bankadan 100 milyon dolar çalındığını bildirdi! Hırsızlar parayı tekrar tekrar saydılar. Her seferinde çıkan miktar 20 milyon dolardı. Hırsızlar çok sinirlendi. Aralarında kavga ettiler. Biri “Keşke en yaşlımızı dinleseydik” dedi.

BUNUN ADI DERS ALMAKTIR

Hırsızlar büyük riske girerek 20 milyon çalarken, banka müdürü ve yardımcısı suya sabuna  dokunmadan 80 milyon dolar aldı.

BUNU ADI BİLGİNİN GÜCÜDÜR

Banka müdürü ve yardımcısı milyoner olduğu için gülümsüyorlardı. Borsadaki tüm kayıplarını bu soygunla telafi etmişlerdi.

Ve bundan çıkacak en büyük ders: Gerçek hırsızlar büyük çalanlardır. Ama tüm dünya bundan sonra da küçük çalanlara hırsız demeye devam edecektir.