Yılbaşı yaklaştı. Sahte içki kaynaklı ölümlerde görülen artış haberleri de sıklaştı. Son olarak İstanbul’da sahte içkiden zehirlenen 22 kişi hayatını kaybetti. Artık hepimiz yüksek zam ve vergilerin vatandaşı nasıl sahte içkiye yönlendirdiğini biliyoruz değil mi? Hele yılbaşı gibi özel günler bu sahte içkicilerin iştahını kabartıyor.
Böyle ölünür mü, ölünüyor işte!
Albert Camus’nün “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” sözünden hareketle yakın zamanlı bir arşiv taraması yapmaya karar verdim. Hepsini bu köşeye sığdırmak elbette mümkün değil. Seçtiklerim kafi...
Günlerdir konuşuyoruz. İstanbul’da bebekler hastane çetesi tarafından öldürüldü. Çete, bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, haksız kazanç sağlıyordu.
Aylarca konuştuk. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde 21 Ağustos’ta kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni evinden 1.5 kilometre uzaklıktaki Eğertutmaz Deresi’nde bulunan Narin Güran’ı aylarca konuştuk. Tüm Türkiye canlı yayınlarda katilin izini sürdü.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), Kasım ayında katledilen kadınlara dair raporunu açıkladı. Rapora göre, son bir ayda 32 kadın katledildi, 26 kadın ise şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Hayatlarına dair karar almak istedikleri için katledilen kadınların yüzde 53’ü evli olduğu erkek tarafından öldürülürken, katliamların yüzde 63’ü ise evlerde oldu.
Beraber olduğu kadının kocası tarafından basılan erkek, balkondan düşerek öldü.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin İş Cinayeti Raporu’na göre; ekim ayında 164, yılın ilk on ayında en az 1540 işçi hayatını kaybetti.
İstanbul ve Ankara’da metro istasyonları intiharlar nedeniyle birkaç kez kapandı. İntihar edenlerin geçim zorluğu çektiği belirtildi.
Trafik kazaları desen, günde onlarca kişi ölüyor. Deprem, sel gibi doğal felaketlerdeki kayıplarımız da cabası.
Dışarıdan baksanız, bu ülkeyi nasıl tanırsınız?
“UMUTSUZLUK ÇOK KÖTÜ BİR ŞEY HOCAM”
Köşenin bugünkü konuğu CHP Grup Başkan vekili Ali Mahir Başarır...
Güne başlarken bir ritüeliniz var mı?
Sabah saat 6’da kalkarım. Kesinlikle önce 2 kupa filtre kahve içerim. Sonra YouTube’dan müzik açarım ve gazete ile haber kanallarını takip ederim. Yine düşüncelerine çok değer verdiğim eski gençlik kolları başkanı Emre Yılmaz, eski Tarsus belediye başkanı Bedrettin Sarpkaya ve yine eski partilimiz Naci Akkaş’ı ararım hem geçmiş günü hem de önümüzdeki günleri değerlendiririz. Hafif bir kahvaltı, kıyafet seçimi ve 8.30’da evden çıkarım. İstisnalar dışında en geç 00.00’da uyurum
En son hangi kitabı okudunuz?
Tanıl Bora’nın ‘Demirel’ kitabını okudum, herkese tavsiye ederim.
En son hangi filmi izlediniz?
Sinema ve özellikle Türk filmleri vazgeçilmezimdir. Zaman buldukça izlerim. Kaybettiğimiz sanatçıların filmlerini tekrar bile olsa izlerim. En son Ahmet Uğurlu’nun ‘Tabutta Rövaşata’ filmini izledim.
En sevdiğiniz ses ne sesi?
Sabah duyabilirsem, bulabilirsem kuş sesleri. Karga hariç, çünkü onlar çok taciz ediyorlar.
En çok dinlediğiniz dört şarkı?
Müzeyyen Senar’dan ‘Dalgalandım da Duruldum’, Zülfü Livaneli’den ‘Özgürlük’, Nükhet Duru’dan ‘Vurgun’, Nur Yoldaş’tan ‘Sultan-i Yegâh’.
Aşka inanır mısınız?
Tabii ki.
En sevdiğiniz yemek?
Bamya, patates kızartması
Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?
Dokusu bozulmuş yemekler ve mezeler. Mesela balık restoranında balık veya meze yapıyorlar ama profiterol gibi geliyor. Aslına uygun tüm yemekleri yiyebilirim.
Sizi ne heyecanlandırır?
Futbol, siyaset ve sevdiğim insanlar (sınırlı).
Yağmur mu, güneş mi?
Hafif çiselerse yağmur.
Güz mü, ilkbahar mı?
Güz mevsimine bayılırım, hele sararıp yere düşen çınar ağacının yaprakları hem dalında hem yerde bambaşka dünyalara götürür beni.
İnsanlarda en sevmediğiniz üç hareket?
1- Sahte davranış 2- Yapmacık ve yılışık sevgi gösterileri 3- Salt menfaat için adım atanlar.
Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?
1989 yılına dönerek matematik sınavından 0 aldığımda beni disipline veren öğretmenim Nevin Kılıç’a, “Acele etmeyin, ön yargılı olmayın. Umutsuzluk çok kötü bir şey hocam” demek isterdim.
Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız?
Sakarya Sapanca ya da Mersin’in Aydıncık ilçesinde balık tutup, üç öğün yemeğimi kendim yapıp, taş plak dinleyip uzun uzun uyumak isterdim.
Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak istersiniz?
Futbolcu olmak isterim, Rıza Çalımbay, Aykut Kocaman ve Cüneyt Tanman gibi...
Herhangi bir enstrüman çalar mısınız?
Ailemde kızlarım dahil, babam, kardeşlerim herkes bir müzik enstrümanı çalarken maalesef ben daha çok dinleyiciyim.
Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?
Hiç önemi yok, hiç düşünmedim. Ölümün her an gelebileceğini inanır ve kabul ederim.
305 MİLYON KİŞİ İNSANİ YARDIMA İHTİYAÇ DUYACAK
Korkunç bir rakam.
Açıklamayı, Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher yaptı. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) ‘Küresel İnsani Yardıma Genel Bakış 2025’ başlıklı raporuna göre, dünya genelinde, tahminen 305 milyon kişi gelecek yıl insani yardıma ihtiyaç duyacak. BM ve insani yardım ortakları, dünya genelinde 190 milyon kişiyi desteklemek için 2025’te 47 milyar dolar tutarında yardım çağrısı başlatmış.
Bu dünya yangınında en büyük bedeli kim ödüyor?
Tabii en savunmasız olan kadın, çocuk ve engelliler...
FİLTREYİ BİRAZ AZALTSAK MI KIZLAR?
Dün iki arkadaşımla buluştum. İkisi de erkek. Biri diğerine “Aylin ile nasıl gidiyor, sonunda buluşabildiniz mi” diye sordu. Cevabı karşısında “Filtreli hayat, bize neler ettin” dedim. Çünkü Ahmet, Aylin ile sosyal medya aracılığıyla tanışıyor. Kadının filtreli hallerine aşık oluyor.
Buluşmaya gittiklerinde kapıdan o kadının girmesini bekliyor. Ama heyhat! Tanıyamıyor bile. Hayal kırıklığı yüzünden okununca Aylin soruveriyor: “Neden soğuksun...” Ahmet, “Bana yalan söyledin” diyerek kalkıp gidiyor.
Filtreyi biraz azaltsak mı kızlar... Filtre yapacağım diye burnunu ortadan kaldıran Hülya ablanızı örnek almayın lütfen.