Ekinoks, geceyle gündüzün yaklaşık olarak eşitlendiği gündür. Yılda iki kez, Mart ve Eylül’de yaşanır:

Sonbahar Ekinoksu’nda, yani Eylül’ün 21-23’ü arasında, kuzey yarımkürede yapraklar sararmaya başlar, güneş daha erken çekilir. Gündüzler kısalırken geceler uzar. Bu sadece bir takvim olayı değildir; aynı zamanda insan ruhunu da yeni bir döneme hazırlar. Yazın gürültülü coşkusundan sonra, sonbaharın dinginliği kendini hissettirir.

Türkiye’nin de dahil olduğu Kuzey Yarımküre’de sonbahar başlarken, Güney Yarımküre’de ilkbahar başlar. Aynı gökyüzü, iki tarafta bambaşka anlam taşır. Bir yerde yapraklar dökülür, doğa yavaşlar; diğer yerde çiçekler açar, hayat yeniden canlanır.

Kimine göre bir bitiştir bu kimine göreyse bir başlangıç. Gökyüzü tek olsa da, hikayesi bulunduğun yere göre değişir. Hayat da böyledir aslında. Bir yerde son, başka bir yerde başlangıçtır. Birinin kaybı, diğerinin kazanımıdır. Sanırım hayat, zıtlıkların birbirini tamamladığı bir bütün olmasa bu kadar şaşırtıcı ve güzel olmazdı.

Güç ve güzellik

Her zaman güç, cesaret, kahramanlık gibi kavramlar kadınlara çekici gelmiştir. Kadınlar, doğaları gereği gücü ve güçlü erkeği severler. Bilim insanları bunun soyun devamı için gerekli olduğunu söylüyor. Ancak güç dediğimiz şey, zamana ve coğrafyaya göre değişiyor. Kimi için güç, karşısında büktüğü bilekler kadardır; kimi için taşıdığı yük kadar. Kimileri en cesur olanı güçlü bulurken, kimileri gücü makamla ölçer. Rütbesi en yüksek kişi en caziptir.

Ancak günümüzde neredeyse tüm coğrafyalarda gücün en önemli simgesi para. Çünkü artık bir erkeğin en büyük gücü, ona açılan kapılarla ölçülüyor.

★★★

Paranın her iki taraf için de önemini küçümsemek elbette aptallık olur. Ancak genelleme yapmak gerekirse, ekonomik kaygılardan arınmış, kendi ayakları üzerinde duran, eğitimli kadınlar içinse paradan çok, o parayı kazanabilme gücü yani zeka daha çekicidir. Çünkü zeki ve eğitimli bir adamın olaylara bakış açısı, hayatı yorumlama biçimi farklıdır.

Erkeklerin tercihlerini incelediğimizde ise manzara farklı. Kadınların aksine, zeka çoğu erkek için belirleyici bir kriter değil. Bir kadın ne kadar zeki, ne kadar donanımlı olursa olsun, çoğu erkeğin terazisinde güzellik ağır basıyor. Erkek için kadının konuşabiliyor olması çoğu zaman yeterli. Yani dertlerini anlatabilecek kadar konuşsun, gerisi önemli değil. Hatta mümkünse daha az konuşsun!

Üstelik işin en ironik tarafı karşısındaki kadının onu ne için seçtiğiyle de fazla ilgilenmiyor. Parası için, makamı için ya da zekası için... Fark etmiyor. Çünkü çoğu erkek, “Sonuçta hepsi bende var” özgüveniyle hareket ediyor. Onun asıl meselesi, en genç ya da en güzel kadını seçerek gücünü diğer erkeklere kanıtlamak.

Tabii ki bu sözler herkese değil ama çoğunluğa bakıldığında tablo bu. Eğitimli ya da eğitimsiz fark etmiyor, erkeklerin büyük kısmı için denklem aşağı yukarı aynı şekilde işliyor.

★★★

Ama günümüzde yeni nesil erkekler de var. Artık sadece kadınlar değil, bazı erkekler de gücün peşinde, kadınların gücünün! Ekonomik özgürlüğü olan, statüsü yüksek, güçlü kadınları tercih eden bir erkek profili var artık. Fiziklerini, gençliklerini, yakışıklılıklarını kullanıp “Rahata erdikten sonra gerisi kolay!” diyenler az değil.

Fakat burada ince bir fark ortaya çıkıyor. Kadınlar genellikle para için sevilmeyi erkekler gibi hazmedemiyor ve kendini kullanılmış hissediyor. “Beni seçsin de ne için olursa olsun” diyemiyor, çünkü yapı olarak daha duygusal.

Ve işte hayatın dengesi! Ne güç kalıcıdır ne de güzellik. Para tükenir, kaslar erir, yüzler solar. Geriye kalan tek şey insanın içtenliği, sadakati ve sevgisidir.

Ama ne diyelim, alan razı, veren razı... Kimi sevginin gücünü keşfetmek ister, kimi gücün getirdiği sevgiye razı olur.