ANALİZ

Başınız göğe erdi mi?

Adam çıkmış “Özgürlükçe bir anayasa yapmak için kolları sıvadık” diyor.

Öteki “Artık Türkiye’ye yakışan bir anayasa yapmanın zamanı geldi” diye konuşuyor.

Bir başkası “Yetti artık bu asker anayasası, sivil anayasa yapıyoruz” diye bağırıyor.

Yenisini çıkarabiliyorsan çıkar da, önce namus ve şerefin üzerine yemin ettiğin anayasaya uy.

Dün tüm Türkiye 1 Mayıs İşçi Emekçi Bayramı’nı coşku içinde kutlarken İstanbul’a kabus yaşattı saray yönetimi.

Peki ne oldu?

Bunu Türkiye’ye reva görenlerin başı göğe erdi mi?

Hak hukuk neredeydi dün?

Bir yıl öncesine kadar da bu keyfi yasak sürüyordu.

Oysa bu yıl henüz geçerli olan anayasaya rağmen İstanbul adeta OHAL koşullarını yaşadı.

Bu kez yapılan hukukun çiğnenmesi değil anayasanın paspas edilmesiydi.

Akılsızca yasaklama olmasaydı inanın hiçbir şey olmayacaktı.

Yüz binlerce insan vakar içinde ama coşkulu biçimde 1 Mayıs’ı kutlayacaktı.

Ama iktidarın büyük bir korkusu var.

Seçimden yenilgi ile çıkmanın şokunu hâlâ üzerinden atmış değil saray ve çevresi.

Kaçınılmaz sona doğru hızla gidildiğini görüyorlar.

Tam böyle bir zamanda milyonların bir araya gelmesinin iktidara yönelik bir protesto eylemi olacağından korktular.

Yerel seçimler zaten bir “güvenoyu” gibi algılanmıştı.

Üstüne bir de milyonların katılımıyla yapılacak 1 Mayıs kutlamalarının bunu pekiştireceğini gördüler.

Aslına bakarsanız dünkü bu abuk uygulama iyi bile oldu.

AKP seçmeni dahil bu iktidarın halktan nasıl korktuğunu görmüş oldu.

Tüm dünyada kutlanan bir bayramı, İstanbul’da yasaklamanın ülkemize sürdüğü kara lekeyi aklı başında herkes görmüş oldu.

Saray iktidarı halkı baskı altında, korkutarak, gaza suya boğarak, şiddet uygulayarak ve anayasayı bile ihlal ederek aslında kendi bacağına kurşun sıktı.

AKP’liler dahil tüm Türkiye bunu gördüğü gibi dünya da her şeyin farkında artık.

Dünkü 1 Mayıs sona doğru gidişin önemli kavşak noktalarından biri olmuştur.

31 Mart’tan bu yana artık dikiş tutmayacağını herkes görüyor biliyor.

Yasaklamalar, gerginlik yaratmalar, efelenmeler, güç gösterileri, kibir ve şımarıklık bir işe yaramayacaktır.

ÖNERİ

Üç günde bir “Taksim’de miting çağrısı” yapın

İstanbul’da Erdoğan’ın “Taksim inadı” yüzünden bir kabus yaşandı.

44 binin üzerinde polis güya güvenlik için halkın karşısına kondu.

Yollar kesildi.

Ulaşım kentin büyük bölümünde durduruldu, deniz ulaşımı da kesildi.

Ama AKP’ye göre Taksim’in namusu korundu.

İçişleri Bakanı “bahane” olarak trafik sorununu dile getirdi, neymiş İstanbul halkının güvenliği ve sağlıklı ulaşımı engelleniyormuş.

Dün neydi peki?

Erdoğan’ın yasağından bir kesim AKP’li çok memnun, dün onlar zafer çığlıkları atıyor ve “devlete kafa tutamazsınız” diye koro halinde bağırışıyordu.

Şimdi önümüzde 1 Haziran Gezi direnişinin yıldönümü var.

Aynı manzara o gün de yaşanacak.

Bir önerim var.

Başta CHP ve sendikalar olmak üzere sivil toplum kuruluşları 1 Haziran’a kadar üç günde bir “Taksim’de miting çağrısı” yapsınlar.

Ama böyle bir miting yapılmasın.

Sadece sembolik olarak 100’er kişi Saraçhane, Beşiktaş, Mecidiyeköy civarında gösteri yapmadan, pankart taşımadan toplaşsın.

İçişleri Bakanı “trafik bahanesiyle” bu çağrılar yapılır yapılmaz İstanbul’a yine 40 binin üzerinde polisi yığacak tıpkı dünkü gibi önlemler alacaktır.

Hiçbir şey olmayacağı için boşu boşuna İstanbul abluka altına alınmış olacaktır.

İşte o zaman millet bu iktidarın gerçek yüzünü görmüş olur.

SOSYAL MEDYADAN

Günün sloganı: “Keşke sınırları da böyle koruyabilseydiniz”

Saray 1 Mayıs’ı yasaklarken sosyal medya da gün boyu adeta fazla mesai yaptı.

Milyonlarca sosyal medya kullanıcısı 1 Mayıs’la ilgili paylaşımlar yaptı.

Özellikle toplanma alanlarından sürekli yayın yapanlar tüm Türkiye’deki milyonlarca insanı da bilgilendirmiş oldu.

Günün en çok konuşulan görüntüsü Saraçhane’deki Bozdoğan Su Kemeri’nin önünü kapatan polis barikatı ve Toma’lardı.

Adeta kale surlarını andıran Bozdoğan Kemeri’nin önündeki kalkanlı polisler ve arkalarındaki Toma’lar utanç verici bir görüntü sergiliyordu.

Bu fotoğraf üzerine yüzlerce cümle okudum sosyal medyada.

Bana göre en anlamlısı başlıktaki “Keşke sınırları da böyle koruyabilseydiniz” cümlesi oldu.

Tek cümlelik bu slogan aslında işlenen tüm suçların çok net bir özeti gibiydi.

Tabii bu cümleyi geliştirenler de oldu.

Örneğin bu slogandan yola çıkıp daha uzun yazılan bu metne kim itiraz edebilir ki?

Keşke uyuşturucu baronlarına, devleti soyanlara, çocuk tacizcilerine, göçmen kaçakçılarına, madenlerimizi talan edenlere, suyumuzu toprağımızı kirletenlere, ormanlarımızı yakanlara, eğitimimizi, kurumlarımızı yozlaştıranlara, paramızı pula çevirenlere, halkı aç ve cahil bırakanlara, ülkeyi yok pahasına satanlara, anayasayı hukuku hiçe sayanlara, kevgire dönmüş sınırlarımıza da böyle güçlü barikatlar kursalar.

BUNU YAZMAK GEREK

CHP’nin ve işçilerin vakarından utandınız mı?

AKP Genel Başkanı Erdoğan, işçilerin 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamalarına izin vermeyip neredeyse tüm İstanbul’u abluka altına aldırması herhalde tarihimize bir utanç günü olarak geçecek.

Erdoğan’ın Taksim inadını kırmak için CHP bir çağrı yaparak Saraçhane’de toplanılmasını istemişti.

Sendikalar ise toplanma alanı olarak Beşiktaş’ı işaret etmişti.

Ancak Saraçhane’ye bizzat CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de geleceği öğrenilince sendikalar da buraya geldiler.

Muhtemelen niyet Bozdoğan Kemeri’ndeki barikata kadar yürümek ve buradan İçişleri Bakanı’na çağrı yaparak Taksim’e gitmekti.

Ancak Erdoğan’ın verdiği çok katı emir yüzünden o barikatın açılmayacağı anlaşıldı.

Bunun üzerine çok doğru bir karar alınarak barikatın zorlanmayacağı açıklandı ve kalabalığa dağılma çağrısı yapıldı.

Böylelikle belki de iktidarın arzuladığı kitle çatışması gibi manzara yaşanmadı.

Bana göre iktidar ve adamları böyle bir tavır beklemiyordu.

Acaba CHP Genel Başkanı ve partililerle sendikaların, işçilerin bu çok sorumlu kararı vakar içinde uygulamaları iktidarı biraz olsun utandırmış mıdır?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Özgür Özel bugün “olay yerinden” bildirecek

Bu yazıyı yazdığım saate kadar hem siyasi çevrelerde hem de sosyal medyada Özgür Özel’in bugün AKP Genel Başkanı Erdoğan ile yapacağı görüşme konuşuluyordu.

Ziyaretin hemen ağır bir anayasa ihlalinin uygulandığı günün hemen ertesine gelmesi ister istemez herkesi etkiledi.

Pek çok kişi “Bu koşullarda Erdoğan’la görüşmenin anlamı yok, Özgür Özel gitmemeli” derken aşağı yukarı aynı ağırlıktaki başka kesimler ise “Ne olursa olsun bu görüşme olmalı, Özgür Özel hem de böyle günün ardından Erdoğan’la yüzleşmeli” görüşündeydi.

Bana göre de bu görüşme olmalı.

Özgür Özel bugünkü görüşmede dünün yaşananlarını adeta “olay yerinden bildiriyor” gibi aktarma şansı bulacaktır Erdoğan’a.

Yaptığı hukuksuzluğu, anayasanın çiğnenmesini yüzüne de söyleme fırsatı bulacaktır.

Sanıyorum görüşme aslında Erdoğan için daha zor olacaktır.

Çok daha rahat koşullarda yapılacak hatta Erdoğan’a bir tür üstünlük sağlayacak bu görüşme dünkü hukuksuzluk nedeniyle Erdoğan’ın aleyhine dönmüştür.

Özgür Özel sakin, yapıcı, soğukkanlı yapısıyla bu görüşmeden sayısız yararlarla ayrılabilir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Tam bir ay sonra aynı şeyi yaşayacağız

Bu yıl da 1 Mayıs’ı kabus haline getiren iktidar şimdi de 1 Haziran’a hazırlanıyor.

1 Haziran 2013’deki Gezi direnişinin yıl dönümü.

Dün yaşadıklarımızın bir benzerini 1 Haziran cumartesi günü de yaşayacağız, hiç kuşkunuz olmasın.

Tabii bu kez partiler ve sendikalar zorlayıcı olmayacaktır ama saray iktidarı, Taksim’i ve çevresini yine abluka altına alacaktır.

Yollar yine kapatılacak, toplu ulaşım sınırlanacak, milyonlara cehennem azabı yaşatılacaktır.

İyi de nereye kadar?

Gün gelir bunların hepsi biter mutlaka.

Türkiye rahat ve huzurlu bir ülke olur.

Bu o kadar da zor değil.