ANALİZ

Bakalım bu yalanı ne kadar sürdürebilecekler

Hamas’ın İsrail’e saldırmasından sona başlayan kanlı olaylar sürerken önümüze düşen bir habere çok şaşırmıştık.

Çünkü İsrail orantısız güç kullanarak katliam yaparken ve iktidar başta Netanyahu olmak üzere bu ülkeye çok ağır eleştiriler yaparken ticaret hiç hız kesmeden sürmüş.

İsrail’in bütün ihtiyaç maddeleri, yaş sebze ve meyve ile her çeşit gıda ürünü bu ülkeye ihraç edilmiş.

Bunun dışında çimento, demir, nitelikli çelik, nalburiye ve çeşitli malzemeler de satılan mallar arasındaymış.

Bunun da ötesinde İsrail’in kullandığı akaryakıt da Azerbaycan’da gelip Türkiye üzerinden bu ülkeye taşınmış.

Haber elbette çok önemliydi.

Bir taraftan İsrail mallarına boykot yapılırken diğer yandan bu ülkeye mal satılması akıl alacak iş değildi.

Fahrettin Altun’un sadece iktidarı zora sokan durumlarda güya “yalanlama” için kullandığı “dezenformasyonu önleme merkezi” alel acele bir açıklama yaparak “İsrail’le ticaretin devam ettiği haberleri yalandır, maksatlıdır” dedi.

Ancak durum böyle değildi.

Nitekim ilerleyen günlerde açık internet kaynaklarından İsrail’e mal taşıyan gemilerin isimleri, konşimentoları ve rotaları ortaya çıktı.

Sonunda iktidar çaresiz kaldı ve İsrail’e ticaret yapıldığını açıkladığı gibi “ticaretin askıya alındığını” duyurdu.

Böylelikle Fahrettin Altun kendi yalanlamasını yalanlamış oldu.

Şimdi benzer bir durum Ruanda olayında yaşanıyor.

Ruanda ile geçen hafta bir “turizm anlaşması” imzalandı.

Afrika’nın 13 milyon nüfuslu, en küçük ve en yoksul ülkesi Ruanda’dan acaba kaç turist gelecek, kaç Türk vatandaşı turistik amaçla bu ülkeye gidecekti.

İşin aslı hemen ortaya çıktı.

İngiltere Ruanda ile bir anlaşma imzalamıştı.

Buna göre İngiltere’ye kaçan sığınmacıların önemli bir bölümü Ruanda’ya gönderilecekti.

Türkiye-Ruanda turizm anlaşması bu ülkeye gelecek sığınmacıların Türkiye’ye nakledileceği şüphesi uyandırıyordu.

Fahrettin Altun dezenformasyonla mücadele merkezini hemen harekete geçirerek Ruanda’dan sığınmacı alınacağı haberlerinin gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

Ama hemen ertesi gün İngiltere’den gelen haberler bunun aksini söylüyordu.

Çünkü İngiltere Başbakanı Sunak Ruanda’ya gönderilen sığınmacılardan tedaviye muhtaç olanların Türkiye’ye gönderileceğini, yapılacak tedavi masraflarının İngiltere tarafından karşılanacağını söyledi.

Tedaviye muhtaç olanların Türkiye’ye getirilmesiyle başlar bu işler.

İngiltere henüz bu anlaşma kapsamında Ruanda’ya sığınmacı göndermedi, ama önümüzdeki günlerde yolculuklar başlayacak.

Ruanda ile turizm anlaşması herhalde tesadüf değildir.

Çok yakın bir gelecekte Ruanda’dan uçaklar dolusu sığınmacı gelmeye başlarsa kimse şaşırmasın.

Bakalım dezenformasyonla mücadele merkezi İsrail’e ihracat olayında olduğu gibi sürekli yalanlama yapacak mı ya da Ruanda’dan sığınmacı geldiğini ne zaman kabul edecek?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Ümit Özdağ neden hep böyle yapıyor?

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ilginç işler yapıyor.

“İlginç” diyorum ama aslında bana göre ahlaki kurallara pek uygun olmayan şeyler bunlar.

Özdağ cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turundan iki gün önce Kılıçdaroğlu ile görüşmüş ve ikili arasında 7 maddelik bir protokol imzalanmıştı.

Bu açıklama yapıldıktan sonra Ümit Özdağ’ın içişleri bakanlığını istediği ve bunun kabul edildiği iddiaları ortaya atılmıştı.

İddiaydı bu ama sızdırma Ümit Özdağ tarafından yapılmıştı.

Üstünkörü yapılan yalanlama özellikle DEM Parti seçmenince ciddiye alınmıştı ve bir milyona yakın DEM Partili ikinci turda oy kullanmayarak CHP’ye destek vermemişti.

Seçim bitti, aradan iki ay geçti, Ümit Özdağ bu kez bu anlaşmayı tekrar gündeme getirerek Kılıçdaroğlu ile aralarında bir gizli anlaşma imzalandığını açıkladı.

Açıklamaya göre bu gizli anlaşmada Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması halinde Zafer Partisi’ne üç bakanlık ve MİT Başkanlığı verilecekti.

Bunun ortaya çıkması Kılıçdaroğlu’nu çok zora soktu.

Özdağ önceki gün aynı konuda yeni bir açıklama yaparak bakın ne dedi;

“Ben aramızdaki konuşmayı değil, yazılı belgeyi anlattım. Seçmen olarak Zafer Partisi’ne oy verdiniz, bilmek istemez misiniz? Ben o konuşmanın içeriğiyle ilgili bazı şeyleri anlatmadım, anlatmayacağım da. Onlar benimle mezara gider.”

Bitmiş gitmiş bir seçim, Ümit Özdağ neden aynı konuyu sürekli açarak açıklamalar yapıyor anlamak mümkün değil.

Üstelik artık Kılıçdaroğlu da yok.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Ruanda’dan Türkiye’ye günde 66 sefer yapılabiliyor

Ruanda’dan sığınmacı geleceği iddia edilirken sosyal medyada bu ülkeden Türkiye’ye günde 66 seferin yapıldığı ileri sürüldü.

Dezenformasyonla mücadele merkezi bu bilginin doğru olmadığını, bu uçuşların aktarmalı olduğunu açıkladı.

66 uçak listesine bakınca durumun gerçekten böyle olduğu görülüyor.

Ancak burada bir kelime oyunu yapılıyor.

Gerçekten bir günde Ruanda’dan kalkan ve Türkiye’ye gelen 66 uçak yok.

Ancak yolcular aktarma yapmayı göze alarak 66 ayrı uçakla Türkiye’ye gelebiliyor.

Örneğin aktarmalı hatlardan biri Ruanda-Katar, burada uçak değiştirip Türkiye’ye ulaşılabiliyor.

THY’nin Ruanda’dan Türkiye’ye günde bir seferi var.

Direk yolculuk 5 saat 50 dakika sürüyor.

THY uçağında yer bulamayıp aktarmayı göze alırsanız uçuş sayısı 66’ya ulaşıyor.

Bu arada THY’nin Ruanda’dan günde bir seferi olasına rağmen pazar günü başkent Kigali’den 5 sefer yapıldı. Uçakların tamamı son koltuğa kadar doluydu.

Ayrıca Katar ve Nijerya aktarmalı uçakların da dolu olduğu görüldü.

BUNU YAZMAK GEREK

Yanisi şu; Fiyatların düşmesi için sabredeceğiz

Hesapta bu ay açıklanan enflasyon son yüksek enflasyonmuş.

Mehmet Şimşek öyle söylüyor.

Artık enflasyonla mücadelede geçiş döneminin tamamlandığını söyleyen Şimşek “Enflasyonda kalıcı düşüş haziranda başlayacak. Yıllık enflasyon yüksek ihtimalle üçüncü çeyrek sonunda yüzde 50’nin altına gerileyecek” diyor ve bakın nasıl devam ediyor.

“Dezenflasyon öngören piyasa yıllık enflasyonu 12 ay sonra yüzde 33.2 ve 24 ay sonra yüzde 21.3 bekliyor. Önümüzdeki dönemde beklentiler hedeflerimize daha da yakınsayacak. Mali disiplini güçlendirerek dezenflasyon sürecine verdiğimiz destek artarak devam edecek. Fiyat istikrarına ulaşmak sabır ve zaman gerektiriyor, hedefimize ulaşmakta kararlıyız.”

İşin yanisi şu; Enflasyon doyma noktasına geldiği için gerileyecek, ama bu fiyatların da gerileyeceği anlamına gelmiyor. Onun için bu millet yine sabretmek zorunda.

Gerçi başka şansımız var mı?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Tabloya bakın yoruma gerek yok

Önce sarayın açıkladığı enflasyon rakamlarına bakalım,

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu)

Aylık: Yüzde 3.37

Yıllık: Yüzde 75.45

Tabeii gerçek enflasyon bu değil, asıl bu rakamlara bakmak gerek;

ENAG ( Enflasyon Araştırma Grubu )

Aylık: Yüzde 5.66

Yıllık: Yüzde 120.66

Erdoğan’ın dünyada eşi benzeri olmayan “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisinden sonra bu duruma geldik.

Erdoğan ısrarla “Enflasyon bütün dünyanın belası, biz de nasibimizi alıyoruz” diye kendini kurtarmaya çalışıyor ama gerçek bu değil. İşte ülkelere göre enflasyon tablosu.

Başka bir yorum yapmaya herhalde hiç gerek yok.

Bİ SORALIM BAKALIM

Neden Türkiye sineması, neden Kürt sineması?

Son zamanlarda sıkça tartışılan bir kavram var.

Kimileri “Türk” demek yerine “Türkiyeli” tanımını kullanıyor.

Bahçeli’nin bile dili sürçtü ve Türk yerine Türkiyeli dedi.

Ben hepsinde kasıt aramıyorum ama 1 Haziran’da yapılan Sinematek gününün afişi çok can sıkıcı.

Afişte Kürt sineması denirken nedense Türk sineması için Türkiye sineması denmiş.

Neden?

Ben cevabını bulamadım.

Değerlendirme sizin.