ANALİZ
Bahçeli Erdoğan’dan istediğini almış
Son günlerde “ne yapacağı” en merak edilen kişi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi.
Bahçeli 23 Nisan törenlerine katılmamıştı
Anıtkabir’e gitmemişti.
Meclis resepsiyonunda da görünmemişti.
Yayınladığı bir video görüntüsü üzerine Ferdi Tayfur’un içinde “hain, vefasız, düşman” gibi tanımların bulunduğu “söyleten sensin” şarkısını döşemişti.
Mehmet Şimşek’i kullandığı “yerel halk” tanımı ile ilgili olarak çok şiddetli bir açıklama yaparak yerden yere vurmuştu.
Bu da doğal olarak “Erdoğan’la Bahçeli arasına kara kedi mi girdi?” tartışmasına yol açmıştı.
Aslına bakarsanız Bahçeli’nin bir tavır koyduğu gerçek.
Bunun önemli iki nedeni var;
BİRİNCİSİ: Erdoğan’ın Meclis’e giren İYİ Parti, Gelecek, Saadet, Deva ve Yeniden Refah Parti’si ile işbirliği yapacağından ve kendisinin dışlanacağından endişeli.
İKİNCİSİ: Erdoğan’ın yeni anayasa için DEM Parti’ye de ihtiyacı olacağı ve bu nedenle yeniden bir açılım sürecini başlatma ihtimali var. Bahçeli bu konuda çok rahatsız.
Başkent kulislerinde bu söylentiler dolaşırken önceki gün beklenmedik bir gelişme oldu ve Erdoğan, Bahçeli’yi evinde ziyarete gitti.
45 dakikalık görüşmeden sonra bir açıklama yapılmadı ama Bahçeli’nin dünkü grup toplantısındaki sözleri bu görüşmenin ipuçlarını verdi ister istemez.
Bahçeli tıpkı seçim öncesindeki gibi Erdoğan’a “tam bağlılık mesajı” verdi.
Mehmet Şimşek’in sonuna kadar arkasında olduğunu söyledi ama “yerel halk” sözünün kullanılmasının çok yanlış olduğunu vurguladı.
Hamas’a terör örgütü demeyenleri adeta lanetledi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dış güçlerin marifetiyle şişirildiğini ileri sürdü.
Bütün bunlar bende “Bahçeli, AKP Genel Başkanı’yla yaptığı toplantıdan sonra rahatlamış” izlenimi bıraktı.
Belli ki Erdoğan yarın yapılacak Özgür Özel görüşmesinden önce gidip Bahçeli’nin gönlünü aldı.
Kendisinden asla vazgeçmeyeceğini, birlikte çalışacaklarını söyledi.
Muhtemelen anayasa konusunda da geri adım attı.
Bahçeli son dönemin en akıllı politikacısı.
İktidarda ama hiçbir sorumluluğu yok.
Ne kendi seçmeni ne başkaları enflasyondan, hayat pahalılığından, dış itibarımızın yerle bir olmasından, yolsuzluk ve usulsüzlüklerden, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasından, yargının ve tüm devlet bürokrasinin ele geçirilmesinden Bahçeli’yi ve MHP’yi sorumlu tutmuyor.
MHP’nin durumu ballı kaymak misali.
Son olarak da şunu söylemeliyim; Bahçeli sanıyorum bir süre daha beklemekten yana. Özgür Özel ile Erdoğan görüşmesinden sonra bir durum değerlendirmesi daha yapacaktır mutlaka.
BUNU YAZMAK GEREK
Taksim’i yasaklamak daha büyük kaos
Bugün 1 Mayıs.
İşçinin emekçinin bayramı.
Ancak İstanbul’da bu bayram yine buruk geçecek.
Çünkü iktidarımız “namusu gibi” gördüğü Taksim’i bu yıl da işçiye emekçiye kapadı.
Üstelik bu yıl bir de Anayasa Mahkemesi kararı var.
Anayasa Mahkemesi Taksim’in 1 Mayıs mitinglerinde kapatılmasının “hak ihlali” olduğuna karar verdi.
Yani aslında bu yıl Taksim’i yasaklamak yasak.
Ancak AKP uzun süredir unuttuğu hukuk ve demokrasi kurallarını yine görmezden gelerek tıpkı Can Atalay kararı gibi bu kararı da “benim işime yaramıyor” mantığı ile uygulamıyor.
Aslında korkuyorlar.
Zaten seçimden yenik çıkmışlar.
Tam bunun üzerine yüzbinlerin katılacağı bir mitingi kendileri açısından tehlike olarak görüyorlar.
Halkın bir araya gelmesinin iktidara yönelik bir tepki olduğunun bilincindeler.
Çare ise demokrasiye en aykırı olan şeyi buluyorlar hep; Yasaklamak.
İçişleri Bakanı ise sanki koyduğu yasak ile (tabii ki o koymuyor, o da emir kulu sonuçta) İstanbul’da güven ve asayişi sağladığını savunuyor.
Neymiş Taksim İstanbul’un tam ortasında trafik ve yaya akışının çok yoğun olduğu bir bölgeymiş, büyük kalabalıkların olması kaosa yol açabilirmiş.
Oysa Taksim’de araç trafiği yok.
Buna karşı Taksim’e gelen yollar tıkanacakmış, bu da İstanbul trafiğini çok olumsuz etkileyecekmiş.
Bahaneye bakar mısınız?
Taksim alanı ve çevresi bir gün önceden kapatıldı, alana girişler yasaklandı.
Taksim’e çıkan bütün yollar trafiğe kapatıldı, Taksim’e giden tüm toplu taşıma seferleri durduruldu.
Açıkçası yaratılan daha büyük kaostur.
Eğer sorun İstanbul trafiği ve güvenlik ise bu önlemler daha büyük bir sıkıntı yaratmaktadır.
Elbette İçişleri Bakanı da bunu biliyor. Ama ne yapsın?
Erdoğan vermiş talimatı bir kere.
Özgür Özel’in iyi niyetli telefonuna olumlu bir cevap vermesi mümkün olabilir mi?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Yeni müfredata TÜSİAD da karşı çıktı
Milli Eğitim Bakanı’nın “kindar-dindar” eğitimi iyice yerleştirmek için açıkladı “Türkiye Yüzyılı Müfredatı” tartışılmaya devam ediyor.
Bilimsel derslerin azaltıldığı, Atatürk’ün neredeyse tamamen çıkarıldığı, din eğitimi ve Hazreti Muhammed’in hayatının ağırlıklı hale getirildiği yeni müfredatla “bilgisiz, araştırmayan, sormayan, karşı çıkmayan, dindar ve kindar” bir nesil yaratılmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
Elbette bunun Türkiye’ye faydası yok zararı çok.
TÜSİAD da bu konudaki endişelerini dün yayınladığı bir bildiri ile dile getirdi.
TÜSİAD müfredatın içeriğine çok fazla girmeden, ancak çekinceleri de ima ederek “Türkiye Yüzyılı Müfredatı oldu bittiye getirilmemeli, uygulamaya konmadan önce iyice tartışılmalı” önerisi yaptı.
TÜSİAD müfredat üzerinde açılan tartışmanın bir hafta ile sınırlanmasının yanlış olduğunu vurgulayarak “Farklı görüşlerden, eğitim paydaşlarının müfredatın hazırlık sürecine dahil olması için bilimsel ve mutlaka daha fazla zamana yayılan bir geri bildirim süreci işletilmesi gereklidir. Bu süre zarfında ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ başlıklı müfredat değişikliğinin askıda kalmaya devam etmesi, eğitim paydaşlarının eleştiri ve önerileri ışığında yeniden ele alınması katılımcılığı ve uzlaşıyı artıracaktır” denildi.
AÇIKLAMA
Cargill’den “İznik Gölü’nü kirletmiyoruz” açıklaması
Geçen hafta İznik Gölü’nün kıyısına yapılmak istenen bir gübre fabrikasının gölü daha da kirleteceği gerekçesiyle çevrecilerin tepki gösterdiğini yazmıştım.
Yazımda İznik Gölü’nü kirleten tesislerden birinin Cargill olduğunu da belirtmiştim.
Dün Cargill’den bir açıklama geldi.
Şirket açıklamasında Cargill’in 155 yıllık bir şirket olduğu ve 70 ülkede hizmet verdiği vurgusu yapılarak “64 yıldır da Türkiye’de faaliyet gösteren şirketimiz tüm bölgelerde çevreyi, insanı ve doğayı korumaya öncelik vermekte, yüksek bir bilinç, sorumluluk ve hassasiyetiyle hareket etmektedir” deniyor.
Cargill açıklamasında tesis için kullanılan suyun arıtıldıktan sonra Karsak deresine bırakıldığı belirtilerek bununla ilgili analiz raporlarının da paylaşılabileceği ifade ediliyor.
Cargill’in çevreyi kirlettiği elbette bölgede yaşayanların ve çevrecilerin tanık olduğu bir konu.
Şirketin öncelikle buradaki halkı ikna etmiş olması gerekiyor.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Muğla’da da intikam duygusu ağır bastı
Seçimlerin üzerinden tam bir ay geçti.
Bu süreçte kaybeden AKP’li adayların halka yönelik çirkin sözlerini, belediyeyi terk ederken kaçırmaya çalıştıkları malları, son anda yüksek harcamalar yaparak gelecek başkanı zora sokma çabalarını gördük.
Halka öfke ve intikam duygusuyla yaklaşan AKP’lilerin son uygulamasına Muğla Fethiye’de tanık olduk.
AKP’nin Muğla Büyükşehir Belediye Başkan adayı Aydın Ayaydın Fethiye Körfezi’nin temizlenmesi için iktidarın bir çamur gemisi gönderdiğini açıklamış ve seçim vaadi olarak “sahillerimiz tertemiz olacak” demişti.
Ayaydın bölgede çıkan “AKP burada seçimi kazanamaz, seçimden sonra bu gemi gidecektir” söylentilerini de yalanlayarak “Bunlar dedikodu, kazansak da kazanmasak da o gemi körfezi temizleyecek” demişti.
Ama seçim bitti ve o gemi hiçbir çalışma yapmadan Fethiye Körfezi’nden ayrıldı.
Böylelikle özellikle AKP’nin hep yaptığı bir çirkin politika örneğini daha yaşamış olduk.
Durum tam da Erdoğan’ın söylediği gibi oldu yine; “Bize oy verilirse hizmet gelir, verilmezse garip ve mahsun kalır.”
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
İtibarı böyle yerle bir ettiler
Üç Avrupa ülkesi Almanya, İtalya ve İspanya Türk vatandaşlarına vize randevusu vermeyi durdurdu.
Bu ülkeler en az iki ay sonrası randevu verilebileceği belirtiyor.
Tüm Avrupa Chengen vizesine tabii olduğu için diğer ülkelerden de vize almak çok zorlaştı.
Bu Türkiye’nin itibarının yerle bir edilmesidir.
Dışişleri bu konuda sessiz ama görev Anadolu Ajansı’na verilmiş.
Ajans rezaleti örtbas etmek için güya “diplomatik kanallardan alınan bilgi” adı altında “Avrupa ülkeleri vize vermiyor” haberini yalanlamaya soyunmuş.
AA haberinde “Temas edilen ilgili büyükelçilikler, vize başvurularındaki yoğunluk nedeniyle randevuların ileri tarihlere sarkabildiğini, bu sorunu aşmak için çalıştıklarını, ancak başvuruların kapatılmasının söz konusu olmadığını bildirmişlerdir” deniyor.
Yerseniz.